Kader, Kaza ve Zaman

Nedense kader kavramına çoğu zaman haksızlık yapılır. Mutlu olunan nerdeyse hiçbir hadisemizde adını dahi hatırımıza getirmediğimiz kader, mutsuz her hadisede yüklendiğimiz, nerdeyse kahrettiğimiz bir kavrama dönüşür.  

Kader dayandığı literatür açısından İlahi ilme dayandığı ve Zat-ı Zülcelal’in ezeli ilminin bir parçası olması nedeniyle; reddedilmesi, ilahi ilimde olmadığını ihsas manasına gelir ki buna hakkımız olmadığı düşüncesindeyim.

Kader, Bir şeyin süreç ve sonucunu bilme ilmidir. Önceden bilmektir.

O halde süreçten ve sonuçtan, kaderi nasıl sorumlu tutabilirsiniz?

Arabayı sürenin kaza yapmasında sorumlu, önceden bilmekte midir? Yoksa arabayı sürende midir? Sınava girenin kaybetmesinde sorumluluk önceden bilmekte midir? Yoksa başarılı olmanın şartlarını yerine getirmeyen öğrencide midir? Bir kazanın sorumlusu önceden bilmekte midir? Yoksa gerekli önlemlerin alınmamasında mıdır? 

“Kader değil, kaza ifadesi” de yanlıştır. Kavramın yanlış kullanılmasıdır. Kaza, kader ilmiyle önceden olacağı bilinen hadisenin gerçekleşmesine denir. Kader;  ilim, yani bilmek iken; kaza eylemdir. O halde hem kaderdir, hem kazadır.  

Kaderde; meyil (eğilim, yatkın olma), cüz-i irade, fiil (eylem) süreçleri vardır.

İşte meyil halinden çok önce farklı bir zaman buudunda bilmek ilmi, kaderdir. Onun önceden bilinmesiyle o, olmadı, sen karar verdiğin için, irade ettiğin için, dilediğin için oldu. İnsana meyil veya cüz-i iradeye tasarruf (yönetme) hakkı verilmiştir. İnsan meyleder, irade eder; ancak o eylemi, fiili, Cenab-ı Hak yaratır. Bu nedenle insan meyl ve iradede tasarruf kendisinde olduğu için sorumluluktan kurtulamaz. İrade edip ortaya çıkan her işten sorumludur.

Aştan ferşe içinde bulunduğumuz tüm sema katlarında (boyutlarında), zaman bir parametredir. Ezeliyette ise zaman yoktur.

Yanıltıcı his (hiss-i kazibe) ile kendi boyutumuzda zamana, geçmiş (mazi) ve gelecek (müstakbel) iki sınır oluşturup, tüm olayları bu hayali zaman çizgisine konumlandırarak anlamaya çalışırız.

Tüm fiziksel olayları zamanı bir parametre olarak kullanarak zaman çizgisine yığan nazarımız ve ilmimiz nerede? İçinde zamanın olmadığı geçmiş ve geleceği birden tutan Ezeliyetin İlahi nazarı ve ilmi nerede?

Einstein ile günümüz fizik biliminde zaman, maddenin bir boyutu olarak değerlendirilmektedir ve içinde bulunduğumuz evrendeki olaylar bu yaklaşımla açıklanabilmektedir. İşte bu şekilde, bizim bulunduğumuz sema katındaki tüm olayların zaman parametresine bağlı olması nedeniyle zamanı aşamayan nazarımıza mümkün görünmeyen müstakbeli (geleceği) idrak edemememiz kaderin inkârına neden olamaz, olmamalı…

Gelecek yazımızda meyil, teaküp, cüz-i irade ve fiil kavramları ile nazari ve bedihi kader üzerine sohbet etmek dileğiyle…

Cumanız mübarek olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kurt Arşivi

Ve Hoş geldin Kapitalizm

29 Ocak 2020 Çarşamba 00:03

Tek Bir Harrier Kalkmadan

11 Ağustos 2016 Perşembe 20:39

Demokratik Katılım ve Bir Park Meselesi

22 Haziran 2016 Çarşamba 20:31

Global Sömürünün Ayak Sesleri

08 Haziran 2016 Çarşamba 20:32

Ene ve Mahiyeti

21 Ağustos 2014 Perşembe 19:27

5 Yıldızlı İftar Sofrasında Empati!

12 Temmuz 2014 Cumartesi 19:16

Kader ve Cüz-i İrade

19 Haziran 2014 Perşembe 19:22

Soma Yanar, İçimiz Kan Ağlar

15 Mayıs 2014 Perşembe 19:18

Dünyaya Selam Gaflete Devam

01 Mayıs 2014 Perşembe 18:39