Soma Yanar, İçimiz Kan Ağlar

“Dumanı, Dumanı, Dumanı,

Küçük oğlum Muhammed’in Dumanı,

Bir evden çifte cenaze çıkarsa,

Bakın hele komşular ne hal bu.”

 

Tüm Türkiye bir Anadolu ağıdıyla ağladı dün. Annelerin feryadı o dağları inletirken, çocukların titrek seslerinde sonsuz baba acısını duyarken yüreğimiz de o dağlardaydı.

 

Yer, gök ve arasında ne varsa… Tek yürek, tek gönül, tek duygu bir aile olduk. Semaya yönelen,  duaya açılan ellerimizle bir aile olduk dün.

 

Bir Soma yanar, Bin Türkiye ağlar

 

Bu feryatların siyaset çarkları arasında yok olması ve siyasi çıkarlara alet edilmesi tek yürek olmuş bu millete daha fazla acı verir.  Acının büyüğü bundan beslenen kapitaldir, acının büyüğü bundan beslenen siyasettir.

 

Kapitalist humanizma (insan sevgisi) göreceli bir sevgidir. Aşikâr görünen ikiyüzlü sevginin altında ticari çıkara dayalı sömürü düşüncesi yatar. Zaten humanizma, sözcük olarak insan sevgisi gibi algılansa da, asıl anlamı insan merkezciliktir. Demokrasi getirme vadiyle sömürü düzeni kuran ve sonucunda şimdiki Batı medeniyetinin sermayesini oluşturan humanizma değil! Yaratılanı, Yaratandan ötürü seven, gerçek ve çıkarsız sevgi olan Hz Mevlana’nın, Yunus’un sevgisinde karşılığını bulan humanizma olmalıdır anlayışımız.

 

İnsanların çektiği sıkıntılara reel çözüm üretmeyip salt siyasi çıkar uğruna bir davranış geliştirmek, bir yol izlemek siyasetin tarzı olmamalıdır. Tüm siyasi yapı, Türkiye’nin bu olayda tek yürek olması gibi birleşmeli, parti amblemlerini bir kenara bırakmalı, ortak çalışma grupları, çalıştaylar düzenlemeli milletimize bir acıda ve bir çözümde nasıl birlikte olunur göstermelidir.

 

Yönetmelikler, kanunlar yazılı materyallerdir. Tek başına çare de değildir. Hayata ne ölçüde geçeceği eğitime, bilinçlenmeye ve teknolojiye bağlıdır.

 

Birçok inşaatta, fabrikada “Baretsiz dolaşma !” yazısını görmüşsünüzdür. Ancak baretle dolaşanı göremezsiniz. Parklar içerisinde bazı elektrik direklerinin panolarının açık ve içinden geçen kabloları görürsünüz, bir gün bir çocuğun kurcalaması mı beklenir? Bir şey olmazcılık anlayışı…

 

İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeni yaptırımlar belli ki söz konusu olacaktır. Ancak asıl önemli olan yaptırımlardan öte toplumsal bilinçlenme, eğitim ve teknoloji oluşturmaktır. Bir hadise olduktan sonra gelen ceza, giden canları geri getirebilecek midir? Bu kazaların olmasına engel olacak mıdır?

İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda Belediyeler-üniversiteler öncülüğünde Eğitim birimleri ve Teknoloji merkezleri kurulmalıdır. Çünkü iş güvenliğini sağlamak günümüzde bir teknoloji işidir. İşçinin iş ortamına uygun elektronik cihazlar, sistemler, yazılımlar üretilmelidir, teşvik edilmelidir. Yurtdışındaki teknolojiler takip edilmelidir. Bu konularda sendikalarımız da teknoloji merkezlerine katkıda bulunmalı, gerekli bilgi desteğini sağlamalıdır.

 

Bir trafo yangını acaba elektronik sistemlerle önlenebilmekte midir? Önlenebilir miydi?..

 

Ah Soma ah!

Sen yanarsın, ben ağlarım.

Ben yanarım, sen ağlarsın.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kurt Arşivi

Ve Hoş geldin Kapitalizm

29 Ocak 2020 Çarşamba 00:03

Tek Bir Harrier Kalkmadan

11 Ağustos 2016 Perşembe 20:39

Demokratik Katılım ve Bir Park Meselesi

22 Haziran 2016 Çarşamba 20:31

Global Sömürünün Ayak Sesleri

08 Haziran 2016 Çarşamba 20:32

Ene ve Mahiyeti

21 Ağustos 2014 Perşembe 19:27

5 Yıldızlı İftar Sofrasında Empati!

12 Temmuz 2014 Cumartesi 19:16

Kader ve Cüz-i İrade

19 Haziran 2014 Perşembe 19:22

Kader, Kaza ve Zaman

29 Mayıs 2014 Perşembe 20:11

Dünyaya Selam Gaflete Devam

01 Mayıs 2014 Perşembe 18:39