Şükran Akgül

Şükran Akgül

KEÇİLER VE TOROSLAR

KEÇİLER VE TOROSLAR

    Toros dağları katran ağaçlarıyla bezelidir. Katran yaz kış yeşildir ve kıl keçilerinin doğal besin kaynağıdır. Bunun anlamı senelik 600 bin ton canlı et stoku demektir. Nasıl mı? Toroslar da yer alan onlarca köy var. Bu köylerin her biri keçi besiciliği yapsa(mesela her köyde 1000 keçi olsa) ülkenin et ihtiyacı karşılanır. Bu yeni bir durum da değil. Dağ köylüleri bu bölgede 6 yüzyıldır keçi çobanlığı yaptı. Sonuç ta bölgenin topoğrafyası sadece buna müsait. Bölge Türklerin eline geçmeden önce de durum aynı. Bölgede MÖ 700’lü yıllara ait kabartmalar yer alır. O kabartmalarda da kıl keçisi figürleri vardır.   Sonra 1940’lıyıllarda çıkarılan bir kanunla ormandan yararlanmak yasaklandı. İşsiz kalan, geçim kaynağını kaybeden dağ köylüleri Almanya’ya işçi olarak gitti. Kaldı ki bu insanlar şu kadar orman ve bu kadar keçiyle Alman’a filan muhtaç kalmazdı. Bu kadar imkanın içinde Türkiye’nin et ithal etmesi de ayrı vehamettir.

   Allah israiloğullarına göç etmelerini emreder. Emre uyar, yola çıkarlar. Allah göçü kolaylaştırır. Üzerlerine onları gölgeleyen bir bulut gönderir. Yol azığı olarak ta cennetten kudret helvası ve bıldırcın eti gönderir. Ancak israiloğulları cennetten gelen yiyeceği istemez. “ya Musa bize yeryüzünün bitirdiği soğan ve mercimekten getir” derler. Allah onlara sorar: ne yapıyorsunuz, hayırlı olanı, o daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Elimizdeki imkanları bırakıp dışarıdan et ithal etmek nedir! Nasıl kesildiğini de bilmeyiz.

     Toroslarda toprağın dilinden anlamak ve keçinin dilinden anlamak önemli bir bilgelikti. İnsanlar tarım ve hayvancılık konusunda yüzyılların getirdiği bir birikime ve tecrübeye sahipti. İnsanlara keçi üretmenin inceliklerini unutturmak, keçi sürülerini ellerinden almaktan daha kötü oldu. Bakınız bu gün devlet ormanla ilgili yasakları kaldırdı. Hatta isteyen köylülere on tane damızlık keçi bile veriyor. Ama artık köylüler istemiyor, vazgeçmişler. Toroslarda keçiden vazgeçmek Japonların “asla balık yemeyeceğim” demesi gibidir. Dört tarafı okyanusla çevrili insanın temel besininin balık olması normal değil mi. Ağaçlar zarar görüyor deyip keçileri tasviye etmek nedir. Okaliptüs ağaçları zarar görüyor diye koalaları tasviye etmiyoruz değil mi? Toros dağları ve kıl keçileri bölge insanına geçimini sağlasın diye bahşedilmiş bir nimettir. Bu keçiler bölgede sıfır maliyetle üretilmektedir.   

     Köylülerin tüm bunlardan bir anda vaz geçmesi, şehir merkezlerine göç etmesi veya yurt dışına çalışmaya gitmesi kişisel tercihi miydi yoksa bir proje miydi?

    Bir beldede insanlar ihtiyaç duydukları şeyleri kendi imkanlarıyla karşılayabiliyorsa bu süper güçlerin işine gelmiyor. “karşılayama” diyor.”

_Ee ben ne yiyeceğim o vakit, diyene

_Benden satın al, diyor

_Hangi parayla, diyene

_Bana çalış paranı al, diyor.

  Böylece ucuz iş gücü elde ediyor. Sürdürebilirlik içinde onları kendine bağımlı yapıyor. “ben yoksam aç kalırsın” mesajı veriyor. Her türlü ihtiyacını kendisi üretirken artık köylü kadınlar ekmek bile yapmaz olmuş, gidip bakkaldan alıyor. (yurt dışında çalışan eşi para göndermiş)

   Çarpıcı bir örnektir, Belçika, Hollanda, İsveç en çok muz ihraç eden ülkeler. Oysa bu ülkeler soğuk, muz yetişmez. Afrika’nın aç insanı tonla muz üretip İsveç, Belçika, Hollanda’ya kazandırıyor.

   Toroslarda köylüler kendine yetecek unu, bulguru, mısırı, meyveyi, kışı geçirecek kadar kurutulmuş sebzeyi, patates, soğan, nohut, fasulyeyi, et, süt, tereyağı, bal ve pekmezi üretiyordu. Kendine yetebiliyorken bunları dışardan getirtmek ithal etmek yazık değil mi?

     Dağlardan beslenen keçilerin lezzeti çok farklıdır. Sertavul geçidinden geçerken yol kenarlarında yer alan lokantalardan birine gittiğinizde ne demek istediğimi anlarsınız.

   Kıl keçilerinin ormana büyük zararlar verdiğinden söz ediliyor. Hatırlayanlar anlatıyor. Çok eskiden diyorlar keçileri ormana salardık ormanlar şimdikinden çok daha iyi durumdaydı.

   Keçilerin ormana sayısız faydası vardır. Keçiler dip çalıları, makileri yangına elverişli yaprakları yer. Dökülmüş yaprakları çiğneyerek sıkıştırır, aralarındaki boşlukları azaltarak alev almasını güçleştirir.

Uzun sürede gübre olacak yaprakları yer, kısa sürede gübreye dönüştürüp ormanı besler.

Sürüler ormandan geçerken toprağı sıkıştırır, böylece yağmur rüzgar toprağı alıp gitmez.

Münavebeli otlatmayla kene ve mikroplar ölür. Yeni yetişen fidanlar korunmuş olur.

Çobanlar sürekli ormanda dolandığı için yangınları hemen fark ederler ve söndürürler.     

Toroslar içinde birçok sıradağı barındıran bir dağ zinciridir. İki bin kilometrelik bir alanı kapsar. Akdeniz kıyılarına paralel olarak, Rodos Adası’ndan Suriye sınırlarına kadar uzanır. Bölgede üretilen keçiler sadece et olarak değil yan ürünler olarak da değerlidir. Keçi sütü hafif ve çok lezzetlidir. Derisi ayakkabı ve konfeksiyon sektöründe çok aranan bir üründür. Kıl keçisinin postundan dokunan çullardan çadırlar yapılır bu çadırlar yaz sıcağında serin gölgelikler olurlar.

  Kendi coğrafyamızla, insanımızla, hayvanlarımızla barışık yaşamanın zamanı gelmiştir. Allah’a emanet olunuz.

               

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükran Akgül Arşivi

Travma

13 Ağustos 2022 Cumartesi 00:02
SON YAZILAR