Erol Sunat

Erol Sunat

Mağara Hikayesi

Mağara Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde orda bir şehir var uzakta denilen bir şehir varmış. Gitmesek de olur, varmasak da denilen bir şehirmiş. Ticaret yollarının üzerinde değilmiş. Kervanlar ayda alem de bir uğrar, şehirde de fazla kalmazlarmış. Şehrin üzerine ölü toprağı saçıldı diyenler pek çokmuş.

Şehrin insanları ne uzayan ne kısalan hallerinden pek şikayetçi gözükmezlermiş. Bu kendi halinde oluşları, şehirde el sanatlarını, şehrin kültürünü öldürdü diyenlere de aldıran yokmuş. Şehrin az dışında kendi halinde akıp duran küçük bir nehir varmış. Şehrin insanları arada bir balık tutmaya gelirlermiş bu nehre. Nehrin önünden geçtiği tepelerde ise sayısız mağara varmış. O mağaralarda ne var ne yok kimse bilmezmiş.

Günün birinde yirmi kadar adamıyla kendine ağa denilen bir adam gelmiş şehre. Şehrin Beyinin olduğu konağa varıp, Beyim demiş, ben sizin mağaraların bulunduğu mevkiye bir han yaptırmak dilerim. Neyse o arazilerin parası satarsanız almaya talibim. Yok satmam derseniz kiralayayım. Bir yıllık kira bedelini de peşin olarak ödeyeceğim. Malzeme için ne lazımsa bu şehirden alacağım. Şehre katkım olsun.

Bey, tamam demiş yap bakalım hanını bir görelim. Ağa kısa bir sürede oldukça güzel bir han yaptırmış. Han, mağaralar hanı olarak ünlenmeye başlamış. Şehre kervanlar gelmeye başlamış. Yolcular, mağaraları geziyor. Yaşadıklarını dostlarına anlatıyor, gelen insan sayısı her geçen gün artıyormuş. Ağa hanın olduğu tepelerin mağaralarını da kiralamış Beyden. Ancak bazı tepelerdeki mağaraları kimse gezemiyormuş.

Hana uğrayan kervanlardan birinden bir tüccar inmiş. Handa onu karşılayanların her birinin avucuna birkaç akçe sıkıştırıp yürümeye başlamış hanın içerisinde. Handa çalışanlar. Tüccarın etrafında pervane olmuşlar. Tüccar bir süre sonra mağaraları dolaşmaya başlamış. Yasak olan mağaralara neden ve niçin girilemediğini sormuş. Onu demişler ağamız bilir. Yasak diyorsa yasaktır.

Tüccar tepenin girilmesi yasak denilen mağaralarından birine göz atmak amacıyla, ağanın adamlarından birine bir kese altın vermiş. Sonra gizlice mağaranın içine girmiş. Bir de bakmış ki, sandık sandık altın. Mağara hem oldukça büyükmüş hem de girişlerden biri yola çıkıyormuş.

Tam o sırada gürültüler duymuş. Kasaların ardına saklanmış. On kadar haramiye benzeyen adam kasaların üzerine yeni kasalar koymuşlar,

Az sonra Ağa gelmiş. Adamlardan biri, Ağam demiş, öyle bir yeri tuzakladık ki, bir haftada üç kervan tuzağımıza düştü. Bu mağara hikayesi çok iyi oldu. Kimse şüphe etmiyor. Bu kimsenin uğramadığı şehri nereden buldun Ağam. Ağa da ben demiş aslında bu şehirdenim. Bu şehrin her köşesini iyi bilirim. Ancak ahali beni fazla bilmez. Beni ne kadar tanıyan varsa, hepsini öbür tarafa gönderdim. Merak etmeyin bu şehirde biz ne dersek o olacak.

Ağa adamlarıyla birlikte gittikten sonra, tüccar, mağaradan ayrılmış. Hana gelmiş oradan da binmiş atına, doğruca Beyin konağına varmış Beyim demiş. Ağanın adı Ağa. Adam harami başı. Çaldıkları altınları gördüm.

Bey, tüccar mısın yoksa art niyetli biri misin demiş. Var mı şahidin? Var mı senden başka ne olduğunu gören? Ağa benim dostumdur. Güvenilir bir insandır. O geldi, şehrin yüzü güldü. Hanlar çalışıyor. Kervanlar hiç olmadığı kadar gelip gitmeye başladı. Mağaralarımız memleket çapında dillere destan oldu. Sen ne iftiracı, sen ne yalancı, sen ne utanmaz adamsın. Yıkıl karşımdan. Ya adam gibi dur. Ya da şehrimizden defol git.

Tüccar hana geldiğinde hancı, tüccar demiş, mağara görevlilerinden biri Ağamıza karşı geldi. O da onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Tüccar, hangi görevli o diye sorunca, bir de bakmış ki, ona o mağarayı gösteren adam.

Bey ve Ağa akşam bir araya gelmişler. Bey, Ağa demiş, bu tüccarı gözüm tutmadı. Ya Sultanın adamı ya da senden ve benden şüphelenen bir savaşçı. Kervan yolunu kesmeyi bir ay kadar bırak bakalım şehirden gidecek mi?

Ağa, adamlarına ben demiş size haber gönderinceye kadar kervanları vurmuyoruz.

Bir hafta kadar sonra tüccar hana olan borcunu ödemiş. Hancının adamları kale kapısına kadar tüccarı uğurlamışlar. Tüccarın şehri terk ettiği ağaya ulaşır ulaşmaz Ağa adamlarına haber göndermiş. Bundan sonra elinizden hiçbir kervanı kaçırmayın demiş.

Bir kervana katılan tüccar, o kervana, kervan muhafızı olmuş. Kervan payitahta doğru giderken bir geçitte pusuya düşmüşler. Kervancı başı adamlarına herkes demiş ölümüne savaşacak ben bu savaşta yokum diyen binsin atına gitsin.

Ağanın en gaddar savaşçısı adamlarıyla birlikte dalmışlar kervana. Gaddar adam hiç kimse demiş bu kervandan sağ çıkmayacak. Tüccar çekmiş kılıcını, önüne çıkanın kellesini alan gaddara öyle bir hamle yapmış ki, önce kılıcını elinden düşürmüş, ardından da kellesini almış bir mızrağın ucuna asmış. Haramiler çil yavrusu gibi dağılmışlar. Kervanın sahibi, delikanlı demiş, sen benim bundan böyle kervan muhafızım ol. Yanımdan da ayrılma. Kervan şehre geri dönmüş. Kervandakiler olup biteni şehirde anlatmışlar.

Ağa, Beyin yanına varmış Beyim demiş ben bugün sağ kolumu kaybettim. Bu şehirde onu yenebilecek adam yoktu. Kim yaptı bu işi? Bey, tüccardan başkası olamaz demiş. Zaten o anlatılan kervanla birlikte şehre geri geldi. O bize bir şey yapmadan biz ona bir tuzak hazırlayalım.

Bey azıcık bekle demiş. Ben dostum olan Vezire bir haber uçurayım. Sultan birini görevlendirmiş mi? Kısa bir süre sonra Vezirden bir haber gelmiş. Vezir diyormuş ki, Sultan bu işleri çok gizli halleder. Dikkatli olun yakalanmayın.

Tüccarın o şehirde herkes tarafından halim-selim kendi halinde bilinen bir arkadaşı varmış. Issız bir köşede bir araya gelmişler. Tüccarın arkadaşı, Beyim demiş, Vezirin Beye gönderdiği haberi Beyin odasından aldım. Bunların hepsi birlikte çalışıyor. Sultan o Veziri benim sağ kolum. En güvendiğim Vezirim. En önemli işlerimi ona emanet ederim diye ziyadesiyle övdü. Veziri övdüğü Mecliste bende vardım.

Tüccar, Sultan demiş kimi herkesin içinde bu kadar övdüyse herkes ona dikkat etsin, gözüm bu adamın üstünde demektir. Ona güvenim ve itimadım kalmamıştır demektir.

Adam Beyim demiş, ağa da Bey de geldiğinden beri senden şüpheleniyorlar. Bunlar bu şehri haramiler şehri yaptılar. Memleketin ne kadar bilinen, tanınan haramisi varsa hepsi bu ikisinin emrinde. Soymadıkları kervan kalmadı. Yakaladıkları kervan muhafızlarını bu şehrin meydanında az asmadılar. Korkarım sıra sana geldi. Tüccar, merak etme demiş. Sen uyanık ol. Ne duydun, bir şekilde bana haber uçur. Bu meydanda o ikisini asmazsam bu hayat bana haram olsun.

Bir süre sonra, Ağa, memleketin en namlı, en eli kanlı haramilerini altın kasalarla dolu o mağarada bir ziyafet masasının etrafında toplamış. Biraz sonra Vezirde gelmiş. Herkes ayağa kalkmış. Vezirimiz çok yaşa diye bağırmaya başlamışlar. Vezir yemek arasında dostlarım demiş, bu memleket bildiğiniz gibi değil çok zengin. Bundan böyle şehirlere de baskın vereceğiz. Ben her birinizin çok zengin olmasını istiyorum. Haramiler bu sözlerle mest olmuşlar. İşte tam o sırada mağaranın içine Sultan, yanında tüccar ve muhafızlarla girmiş.

Anlatırlar ki; o baskında haramilerin ele başları orada öldürülmüş. Vezir, Bey ve Ağa şehrin meydanında asılmış. Ne kadar harami varsa, her biri tek tek ya yakalanmış ya da teslim olmuşlar. Teslim olmayanlar ise ya zindana atılmış ya da asılmış. Bir daha ne o memlekette ne de o şehirde haramiye rastlanmamış. Şehrin mağaraları han odalarına dönüştürülmüş. Yabancı diyarlardan o mağaraları görmeye ve orada kalmaya geliyorlarmış. Sultan, mağara hanın yönetimini tüccar bilinen gencin arkadaşına vermiş. O tüccara da ticaret yollarının ve şehirlerin emniyetini sağlama görevini.

Şehir şehire, Tüccar Tüccara, Sultan Sultana, mağara mağaraya, nehir nehire, Bey beye, Ağa Ağaya, arkadaş arkadaşa, han hana, hancı hancıya, Vezir Vezire, harami haramiye, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR