Hasan Durucan

Hasan Durucan

NE VEREYİM ABİME?

NE VEREYİM ABİME?

Şöyle döndüm bir geriye baktım da nerdeyse son üç aydır Konyaspor adına tek bir kalem oynatmamışım. Elbette haziran ayında sezon bitti ve geçen süre zarfı içerisinde de şehirden öte ülke gündemine kadar düşen olaylar oldu. Olağanüstü kurul, takımdan ayrılanlar, sözleşme imzalayıp takıma katılanlar, hazırlık kampı, forma tanıtım, futbolcularımızın vatani hizmet borçları gibi birçok gelişme şehir gündeminde kendine yer bulurken A Milli Takımı'mızın Konya'da oynadığı Fransa maçı; öyle ki son Dünya Şampiyonu'nu burdan eli boş göndermesi gerek basında gerekse sosyal ağlarda uluslararası çapta oldukça yer kapladı. Tüm bu irili ufaklı birçok olayı geride bırakırken zaman gerçekten ne kadar da hızlı geçiyor diye söylemeden kendimi alıkoyamıyorum. Ve lig başladı. Ankaragücü maçıyla yeşil beyaz temsilcimiz de sezona start verirken tüm sporseverler olarak bizlerde sabırsızlıkla beklediğimiz bu heyecana ortak olmaya başladık. Öyle ki maç sonunda alınan bir puana kimi mırıldanırken kimi de şükrediyordu. Kimi oynanan oyundan memnunken kimi de takımın yeterli olmadığını söylüyordu. Herkesin bir penceresi var ve herkes baktığı pencereden gördüğü manzarayı dile getiriyor. Çeşitlilik kesinlikle güzeldir ve abartıya kaçmadan belli çember içerisinde her görüşe her daim saygım da olmuştur, olmalıdır. Ne kadar güzel ki ortak paye etrafında toplanabiliyoruz. Lakin burada önemli bir husus var ki ne istiyoruz? Yani Hilmi Kulluk başkanlığında yönetim ne istiyor, Aykut Kocaman önderliğinde teknik heyet ne arzuluyor, armaya gönül vermiş taraftarın beklentisi nedir? İşte bu analizi çok iyi yapmak gerekiyor. Puan tablosunda ilk beş içerisinde olmaya ümit eden de var, ligde kalalım da sıralama önemli değil diye söylenen de var. Adı marka olan bir yada birkaç oyuncu alarak sonuca pek de aldırış etmeden ofansif futbol izlemek isteyen de var, futbolu futbolunda ötesinde bir endüstri görüp bir puana bir milyon gözüyle bakan da var. Bunu daha da uzatabiliriz lakin uzatarak o kıymetli zaman içerisinde çok da vaktinizi çalmak istemem. Geçmiş gün Yatabare'nin Konyaspor ile anlaştığında "Hoşgeldin Orkan Çınar, Güle Güle Yatabare" diye köşe başlığı atmıştım. Jahovic'in de bu takımın oyuncusu olmadığını bulunduğum her ortamda söyledim. "Abi sen bari yapma" diyenlerden futbol bilgimi sorgulayanlara kadar birçok insana eleştirel savunmamı yaptım. Hani az önce pencereden bakmaktan bahsetmiştim ya, gördüğüm manzarayı gerçekten iyi analiz etmenin sonucu olarak kalemime mürekkep batırıp yazıyorum. Şimdi gittiği takımda Yatabare, Jahovic ya da Fofana gol atsa ne olur. Biz bu adamları bu takımda kullanamadık ya da onlar bizim takımımıza ciddi katkı sağlayamadı. Sonuç olarak her ne şekilde olursa olsun dokumuz uymadı. Bu tür boş gündemden ziyade bugün bizim Mücahit'i, Erdon'u konuşuyor olmamız lazım ki şuraya yazıyorum; Erdon tecrübe edindikçe gerçekten bu takıma ciddi manada katkı sağlayan, yokluğu aranan oyunculardan biri olacak. Aslında çok doluyum, uzun süredir de yazmayınca dilim şişmiş ama lig uzun bir maraton ve bizde gönlümüze düşenleri haftaya saklayarak nokta niteliğinde son birkaç söz olarak eldeki imkanlarla, maksimum verimi almaya çalışan; teknik adamlığının yanısıra tabiri caizse mali müşavir gibi de çalışan Aykut Hoca’ya ilk maç, ilk haftadan şükranlarımı sunuyorum. Şu bir gerçek ki Konyaspor için sezonun özeti tıpkı Ankaragücü maçı gibi olacaktır. Pencerenizi çok açmadan az aralayın, ciddi bir beklenti içerisinde olmayıp kendimizi de hafife almadan ligin keyfini çıkarın derim. Vesselam

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Hasan Durucan Arşivi
SON YAZILAR