ORGANİK DİZİ

ORGANİK DİZİ
TRT 1 ekranlarında seyirciyle buluşan "Kalk Gidelim" dizisi, yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında oyuncuların evlerinden yaptığı çekimlerle ekrana geliyor

Yönetmen Mustafa Şevki Doğan, "Kalk Gidelim Eve" dizisininin bu süreçteki diğer dizilerden farklı olduğuna işaret ederek, "Kalk Gidelim daha organik ve daha köy tandanslı bir iş olduğu için telefonla çekmek bir yere kadar... Oyuncularımızın bir kısmı Muğla'da kalmışlar ve orada yaşıyorlardı. En azından bir grup oyuncumuz kendi bahçesinde falan dolaşarak tedbirlere uygun çalışabiliriz deyince koronavirüs sürecini anlatan mini bir dizi haline getirdik." dedi.

TRT 1 ekranlarında seyirciyle buluşan "Kalk Gidelim" dizisi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında oyuncuların evlerinden yaptığı çekimlerle ekrana geliyor.

Mustafa Şevki Doğan da "Kalk Gidelim Eve" ismiyle bu akşam dördüncü bölümü yayınlanacak olan yeni formatı evinden yönetiyor.

"Kalk Gidelim Eve" dizisinin farklılıklarını ve sosyal izolasyon sürecinde yaşananları usta yönetmenin yanı sıra oyuncular Erkan Sever, Mehtap Bayri ve Ayça Varlıer telekonferans yöntemiyle AA muhabirlerine anlattı.

Başrollerinde ayrıca Ufuk Özkan, Aslı Omağ, Hayrettin, Kerim Yağcı, Alper Saylık, Can Kıran, Sena Çakır, Ali Dinç, Dilara Gül Demiral ve Bayazıt Gülercan'ın yer aldığı dizi, her cuma 21.30'da izleyiciyle buluşuyor.

Yönetmen Doğan, TRT'nin sürecin hemen başında tüm dizi setlerine ara verdiğini belirterek, daha sonra gelişen süreç içinde "Kalk Gidelim Eve" formatının ortaya çıktığını söyledi.

" 'Kalk Gidelim' daha organik bir iş"

Doğan, diğer konseptlerden farklı bir iş yaptıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Oturup arkadaşlarımızla konuştuk. 'Kalk Gidelim' daha organik ve daha köy tandanslı bir iş olduğu için telefonla çekmek bir yere kadar... Oyuncularımızın bir kısmı Muğla'da kalmışlar ve orada yaşıyorlardı. En azından bir grup oyuncumuz kendi bahçesinde falan dolaşarak tedbirlere uygun çalışabiliriz deyince koronavirüs sürecini anlatan mini bir dizi haline getirdik."

Oyuncuların kameralarla birbirlerini çektiği mini bir drama yaptıklarına dikkati çeken Doğan, "Konsepti de küçük şehirlerde mutlu olabilen insanlar şeklinde devam ettirdik. Hala bir şeyler deniyoruz, bu arada sağ olsunlar oyuncularımız keyif de almaya başladılar. Çekimlerden önce bağlanıyoruz oyuncularımıza, zaman zaman sahne üzerine konuşuyoruz. Fakat sağlıklı günlerde benim işim daha rahattı. Dizinin devam hikayesi gibi de duruyor ancak bu yaşadığımız olayların kendisi de mecburiyetten işleniyor. Çünkü hikaye gereği de sosyal mesafeye uymak zorundasınız. Ramazan ayındayız, onun güzelliklerini de anlatmak gerekir." ifadelerini kullandı.

Doğan, "Kalk Gidelim Eve"yi 7-8 bölüm olarak plandıklarını vurgulayarak, "Sonrasında hayat normale dönsün istiyoruz hep birlikte. Bir iki hafta daha görelim, bütün Türkiye olarak inşallah yolumuza eskisi gibi devam ederiz. TRT'nin böyle bir yapımı bizden istemesinin yanında bizler işe yaradığımızı ve insan olduğumuzu hissettik bu işe başlarken, işimizi farklı yapıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Bu süreçte fark ettiklerini ve kazanımlarını da anlatan yönetmen Mustafa Şevki Doğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sevdiklerimizi aramak ve sormanın çok önemli olduğunu fark ettim. Uzaktandan da olsa sizleri seviyor olmak çok güzel. Bu yaptığımız işi seyirci sever mi diye de düşünmedik. Sevmeyebilir sıkılır, ben sıkıldım, telefon konuşmaları, karşılıklı git gel, böyle bir dünya yok yani. Biz oyuncularımızla biraz daha cesaretli davrandık, hafif dramalara dönüştü o yüzden. Hepimiz bir araya gelmeyi istiyoruz, ben çok özledim. 'İzin çıksa da ben bir Muğla'ya gitsem' olmadım değil. Özgürlüklerin bir şekilde kısıtlanmasında kaybedilen değerlerin önemini ve ihtiyacımız olduğunu öğreniyoruz. Kısıtlanmak insan ruhu için kaybettiğiniz birtakım alışkanlıkların değerini anlatıyor. Hakikaten anlıyorsunuz. Bu süreçte gerçekten özlem ve sevgi hissediyorsunuz. Tek başına bir insanın olamayacağını anlıyorsunuz."

"İnsanın içindeki iyi yanın ortaya çıktığını, insanların bir olmaya çalıştığını gördüm"

Oyuncu Mehtap Bayri, çekimler sırasında çok fazla zorluk çekmediğini belirterek, "Hem karakterlerimizi hem işi çok seviyoruz. Saldılar bizi çayıra direktiflerle ve buradaki ekibimizin yardımlarıyla çok fazla zorlanmadan yapıyoruz. Bizi tek tedirgin eden durum sokağa çıkmaktı. Bir tek o noktada tereddütlerimiz vardı, onu da yapım şirketimiz mükemmel bir şekilde sağladı. Çalıştığımız alan dezenfekte edildi. Zaten kimsenin yaşamaması avantajıyla, işi sevmenin motivasyonuyla gittik işimizi yaptık." dedi.

Bayri, bu süreci çok iyi değerlendirdiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"Kendi adıma, yalnızlıktan da beslenen biriyimdir. Tek olmayı, tekil olmayı çok severim. Bu arada bir sürü şey ürettim. Mumlar, resimler yaptım, makrome öğrendim. Kendimi geliştirmek için bana iyi geldi. Ancak kalbimizin acısı elbette gitmedi. Tüm dünyada büyük bir şey yaşandı. En çok bana dokunan şey, sirklere hapsettiğimiz hayvanlarımız. Al işte insanoğlu şimdi sen gör, kapalı bir yerde yaşamak nasıl bir şeymiş, nasıl bir duyguymuş. Bunu mutlaka fark etmiş, hissetmiş insanlar olmuştur. Bu anlamda biraz sevindim açıkçası. Biz insanlar çok vahşi yaratıklarız, bu süreçte durduğumuz için doğa kendini topluyor. Dünyaya iyi geldi aslında, biraz durdu ve nefes aldı. Biz nefesimizi evlerimizde almaya başlayınca dünya insansız yeniden oluşmaya başladı. Bu noktada mutlu oldum."

"İnşallah bu küçücük ama çok etkili virüsten güzel dersler çıkarırız"

Oyuncu Erkan Sever de bu süreci ailelerinin yanına gitmemek adına Muğla'da geçirmeye karar verdiğini ve mevcut şartların oyuncu için bazı zorlukları olduğunu ifade ederek, "İlk bölümde ikili sahnelerimiz çok azdı. Açıkçası ben telefonda karşı taraftaki rol arkadaşımla konuşurken zorlandım. Onu görmüyorum, onun tepkilerini bilmiyorum, gözünün içine bakamıyorum, nasıl nefes aldığını ve neler hissettiğini bilmiyorum. Bir makineye bakıyorum ve onu da ben kullanıyorum, dolayısıyla biraz zorlandım. Kendimiz çekiyor olsak da sanat bir estetik, dikkat etmemiz gerekiyordu. Yakın planlarda kendimizi çekerken beni yönlendiren bir yönetmen olmadığı için biraz zorlandım ama yavaş yavaş artık alışıyoruz. Umarım kalan bölümlerimiz daha güzel olacak." yorumunu yaptı.

Sürecin kendisine iyi geldiğine işaret eden Sever, şunları dile getirdi:

"Bu süreçte tabii ki doğanın bize ne kadar hakim olduğunu, aslında önem vermemiz gereken şeylerin maddiyattan çok maneviyat olduğunu gördük. Birlikte sohbet etmenin, eğlenmenin, gülmenin, ağlamanın ne kadar önemli olduğunu gördük. Çünkü insan sosyal bir varlık. Tek başına bir yere kadar yaşayabilir. Bu süreçte üretimin ne kadar önemli olduğunu gördük. Bundan sonraki süreçte toprağa, tarıma, üretime daha çok önem vereceğimizi düşünüyorum. Hepimize psikolojik olarak çok iyi geldiğini düşünüyorum bu sürecin. İnşallah bu küçücük ama çok etkili virüsten güzel dersler çıkarırız ve bundan sonraki hayatımıza bu şekilde devam ederiz."

"Keşke bütün dünya senenin bir ayı hiç kimse evinden çıkmasa"

Oyuncu Ayça Varlıer ise Mustafa Şevki Doğan'ın ve senarist Baykut Badem'in çok güzel destekleri olduğunu ifade ederek, "Hakikaten minimal şartlarda büyük işler becermeye çalışıyoruz. Umarım bizim özen gösterdiğimiz kadar seyircimiz de bu özenle hikayeyi anlayabilirler. Ama güzel iş çektiğimizi düşünüyorum. Dün çekerken çok eğlendik mesela. Bu 'Kalk Gidelim'den farklı bir hikaye fakat aynı karakterlerin korona günlerinde yaşadıklarını anlatıyor. Aynı şartlarda olmasa da aynı duyguyu vermeye çalıştığımız bir ortam var. Umarım sağlıklı günlere kavuşuruz ve ekibimiz bir araya gelir, o şekilde hikayemizi anlatırız." diye konuştu.

Bu sürecin iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Varlıer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gezmeyi, işi, sporu bir araya sokuşturan belirli bir zamanın içinde her şeyi yapabilen bir bünyem var, şimdi bu kısıtlandı. Kısıtlandığı sürede ben de kendimi kişisel gelişime adadım. Daha çok film izledim, kitap okudum, şarkılar besteledim. Yaptığım aktiviteleri olabildiğince evime sıkıştırmaya çalıştım. Daha önce konuşamadığım sevdiklerime, dostlarıma zaman ayırarak onlarla telefon konuşması yaptım. Bir şekilde bu sürecin biteceğini biliyorum. Tekrar özgür olacağım, geri döneceğim günlere kendimi hazırlıyorum. Çünkü hayat bundan sonra çok farklı olacak. Keşke bütün dünya, senenin bir ayı hiç kimse evinden çıkmasa da yine biz görmediğimiz denizlerde yunusları, okyanuslarda balinaları görsek. Seslerini duymadığımız o kuş cıvıltıları şehirlerde hep yankılanmaya devam etse."

Ayça Varlıer, şehir hayatından uzakta, Muğla yöresinde olduğu için kendisini şanslı bulduğuna değinerek, "Doğanın ve yeşilliklerin içindeyim. Hayatımda görmediğim böcek türlerini görüyorum. Farklı bakmaya başladım hayata. Doğayı dinlemeye, sevdiklerimize de daha çok şefkatli davranmamız gerektiğini düşünmeye başladım. 'Biz' olmamız gereken bir durum, o yüzden de farklı görüyorum belki hayatı. Bu bana çok güzel şeyler kattı. Bunun her ne kadar kötü yanları olsa da iyi yanlarına odaklanıp bardağın dolu tarafına bakmaya çalıştım. Eminim ki çok kısa süre zarfında alıştığımız hayata döneceğimize inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

 

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.