Erol Sunat

Erol Sunat

Sazan

Sazan

Sazan; sazangiller familyasının gözdesi. Bu familyanın isim babası. Göllerin ve yavaş akan derelerin olmazsa olmazı.

Otuz beş kiloya kadar çıkanı, tutulanı, hatıra diye karelere gireni var…

Neden mi sazan?

Potasyum, manganez, kalsiyum, fosfor, sodyum, demir, iyot bakımından da son derece zengin oluşundan…

Sazan mı çok?

Elbette…

Sazan mı yok?

İşte orası az biraz ikircikli…

Az biraz dalgalı…

Lafa mı vursak, mecazın peşinden mi sürüklensek? Ne desek ne söylesek kimi dinlesek kime kulak versek?

Ne mi diyorlar?

Ah sazan ah!

Kime mi diyorlar?

Sazana…

Sazan mı kim?

Yok artık…

Biz aslında…

Balık pazarında satılanı, oltaya geleni, ağa takılanı, gölden dereden tutulanı biliriz.

Kastettiğimiz sazan o sazan…

Kim demiş yalan?

*****

Aslında sazan…

Lezzetli mi lezzetli…

Kocaman balık…

Aile ne kadar kalabalık olursa olsun, herkese yeter…Sazanı görünce zaten çoluk çocuğun gözü doyar. Ne hamsiye benzer ne sardalyaya ne istavrite…

Balıkların şahıdır sazan… Bir tek denizde olmaz…İyi ki de olmaz…

Denize, denize deniz bizim nemize değil mi efendim?

Denizde, Midye var, İstiridye var, Karides var, sonra İstakoz var…

Yiyen var, yiyemeyen var!

Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar dememiş mi atalar?

*****

Sazan oltaya kolay gelen bir balık türü olunca, mecaz denen kavram vurmuş sazın teline…

Kolay inananlara, kolay kananlara vurgu yapmak babında sazan denmiş…

Sazan, sazan…sazan…

Atlama sazan, çatlama sazan, derdi derde ekleme sazan, şu mu, bu mu diye bekleme sazan…

Pullu sazan…Kılçığı bol sazan…

Göllerde gezen…Her oltaya gelen…

Oltadaki tuzağı bir türlü fark edemeyen…

Aynalı sazan…

Kaynar kazan…

Sularda çok gezen tozan…

Sazan demiş, yazmış ozan…

İn dereye dereye….

Sazan söyle nereye?

Sazan yolu şaşırmış, karlı dağdan aşırmış…

Derelerden göllere, kovayla laf taşırmış…

*****

Sazana destan yazacak değiller ya…

Sazan diyen, sazana bak diyen, sazan işte diyen, sazanlık parayla pulla olmaz diyen konuşmuş da konuşmuş…

Bazıları da geçmişte yaptığı sazanlıkları unutmuş…

Bile bile sazan olduğu zamanları da…

Atlama sazan…

Hoplama sazan…

Sazan girme havaya…Düşürürler tavaya…

Bir sazan…İki sazan…Üç sazan…Artı-eksi dört sazan…Mum türküsü misali, olur mu on dört sazan?

Ne bayram dinledi…Ne Ramazan…

Etme sazan…Yapma sazan…Koşma sazan…Coşma sazan...

Göl o göl, dere o dere değil…

Su bulanık, su derin…Hava oldukça serin…Eskiler diyorlar ki…Kulağı vardır yerin…

*****

Oy sazan, oy sazan…

Artıları eksileri

Masalara koy sazan…

Ay sazan, vay sazan...

Henüz yol çok yakınken…

Gel bu işten cay sazan…

Ah sazan…

Lafa kandı lafazan…

Allı sazan, pullu sazan

Sazan sazdan anlamaz…

Sazan sözden anlamaz…

Dağ gibi ateş yaksan…

Külden közden anlamaz…

Yol dediğin uzar gider…

Gel kendini etme heder…

Kurtlar sofrasına kanma…

Herkes birbirini üter…

*****

Gör sazan izle sazan…Kimler kiminle sazan?

Karaya vurmaz isen…Herkes seninle sazan…

Ölç sazan…Biç sazan…Tart sazan…

Giden-gitmiş, biten-bitmiş üstüne…

Bir bardak soğuk suyu…

Bir dikişte iç sazan…

Yine aklın başına…

Gelmedi, gelmez sazan…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR