Erol Sunat

Erol Sunat

Türkelinden,Türk Yurduna, Türkiye’ye!

Türkelinden,Türk Yurduna, Türkiye’ye!

Aynı ırmaklardan su içtik hepimiz! Aynı ateşlerde ısındık, yan yana!

Aynı yaylalarda dolaştık özgürce...,

Aynı ovalarda at sürdük günlerce...

Sultan Alparslan açtı o kutlu kapıyı…

Adına Malazgirt dedi…

Sultan Kılıçarslan, Miryakefalon’da, Ey Türk milleti dedi, Anadolu, bugünden sonra senin ebedi yurdundur. Öyle bir damga vurduk ki bugün, Bu topraklar Türk eli oldu, Türk yurdu oldu. Türkiye oldu... Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u bir kutlu fetihten sonra aldı Doğu Romanın elinden. Payitaht yaptı Osmanlı’ya…, Durakladık, geriledik, yükselme devirlerinden sonra…, Türk yurdu olan Anadolu, işgale uğradı. İşgal edilmeyen ne İstanbul kaldı, ne İzmir, ne Bursa, ne Edirne...İşgal edilmeyen neredeyse çok az yer kalmıştı. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, İzmir’i de, Edirne’yi de, Bursa’yı da, İstanbul’u da geri aldılar işgalcilerin elinden.,.Bütün vatanı da... İstanbul’u Doğu Roma’nın elinden Cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han kurtarmıştı. Dünyanın en önde gelen devletlerinin ortaklaşa işgal ettiği İstanbul’u ise cennetmekan Mustafa Kemal kurtardı. Eğer o hamleyi yapmamış olsaydı. Bugün ne halde olacağımızın tahminini ve yorumunu sizlere bırakıyorum. İstanbul ne zaman aklınıza gelirse gelsin, ne Fatih Sultan Mehmet Han, ne de Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal asla unutulmamalıdır. Çünkü onlara, altından kalkılması mümkün olmayan bir vefa borcumuz var!

YALANLAR DİLİMİZDE,YILANLAR CEBİMİZDE!

Pandemi analarımızı aldı, babalarımızı aldı, en sevdiğimiz dostlarımızı, yakınlarımızı, daha dün konuştuklarımızı, hal-hatır sorduklarımızı, sohbet ettiklerimizi aldı. Bize gelince, bu hazin durumdan, bu hüzünlü ortamdan nasibimizi alamadık. Ne hırslarımızdan vazgeçtik, ne kavgalardan, ne münakaşalardan, ne sen-ben demekten, ne sizden-bizden ayrımcılığı yapmaktan. Ne geçti elimize? Aklımız başımıza gelmedi., Hakikatler gözlerimizi açmadı., Bir olmak, birlik olmak adeta eski bir yalan gibi, nerede karşımıza çıkacağı belli olmayan zehirli bir yılan gibi…, Yalanlar dilimizde, yılanlar cebimizde, bir araya gelemeyiz türküsünü çağırıp yürüyoruz. Bir ve beraber olma, yan yana gelme sadece karelere girme adına anlık! Sonrası evli evine, köylü köyüne, yolcu yoluna...Dostluk göstermelik, kardeşlik kayıp, arkadaşlık ancak cenazelerde kaçamak selamlarda... Bir araya gelememe sebebimiz. toplanıp toplanıp dağılmamız ondan. Yumruğumuzu aynı yere vuramayışımız da ondan.

BİZE KÜS OLMAK, KÜS DURMAK YAKIŞMAZ! Cümlelerimiz,” bir zamanlar…” diye başlıyor, boğazımıza bir şeyler düğümleniyor, konuşmak istiyoruz, konuşamıyoruz! Eskiden birleştiğimiz aşk ile, şevk ile saydığımız müştereklerde birleşemiyoruz. Türk Milletinin evlatları için, Allah bir, Kitap bir, Vatan bir, Bayrak bir, Devlet bir, Toprak bir, Tarih bir, Coğrafya bir, Kök bir, Öz birdir. Altaylardan Tunaya, Çin Denizinden Adriyatik Denizi kıyılarına kadar, Mısırdan Cezayir’e, Fas’a kadar üç kıta at koşturmuş, nice kaleler, şehirler fethetmiş, fethi İstanbul’la zirveye taşımış, çağ kapatıp, çağ açmış. Akdeniz’i Türk gölü haline getirmiş bir milletin evlatlarıyız. Bize bölünme yakışmaz! Bize ayrışma yakışmaz! Bize küs olmak, küs durmak yakışmaz., Bir olmak, hiç bir zaman kendi arasında bir olmak diye tarif edilmedi bu coğrafyada. O zaman herkes kendi arasında bir olmaya beraber olmaya kalkar ki dirlik düzenlik olmaz, kalmaz, Bir olmanın anlamı alır başını gider.

HANİ GÖNÜLLER YAPMAYA GELİYORDUNUZ?

Yunus Emre diyor ki, “Ben gelmedim davi için / Benim işim sevi için/ Gönüller dost evi için / Gönüller yapmaya geldim.” Hani gönüller yapmaya gelenler? Her kim Yunus misali gönüller yapmaya gelmişse dilinde tatlı kelamlar olur! Hem neden olmasın ki… Gönül yapanın, gönlünü daha da hoş ederler. Yolunu bahtını açarlar! Dilinde gönül yapmak, aklında gönül yıkmak olanın vay haline demiş büyüklerimiz! Onunda yolunu, bahtını kapatırlar! O açık zanneder, koşar gider, bir bakar ki, yol biter! Hani o haneninizi dost hanesi olarak bildiğini söyleyenler? Bir sevinci dahi, ortaklaşa yaşayamadıktan sonra, bunun adına hangi sevinci birlikte yaşamak denebilir ki…, Hani sevgi? Nerede saygı? Kelimeler, cümleler bam telinden vurmalıydı… Vurmadı! Ahenk olmalıydı, renk olmalıydı, akort olmalıydı! Olmadı!

NE OLDU BİZE BÖYLE!

Biz aynı bağın, aynı dağın, aynı ovanın, aynı yaylanın gülleri değil miydik?. Dilerseniz bir olunur! Dilerseniz aynı sofrada bağdaş kurup oturulur! Dilerseniz birimiz hepimiz oluveririz bir anda! Ne oldu bize böyle? Söz ola kese savaşı demişti Yunus Emre… Savaşı, kırgınlığı, incinmişliği kesmedi o sözler!, Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz demişti Yunus. O aşı yağ ile bal edecek söz neden söylenmez? Yalan dünya, Süleyman’a kalmamış, sana bana , ötekine, berikine, ben ben diye bağırıp-çağıranlara kalır mı? Dünyanın hiçbir döneminde kalmadı ki... “Mal sahibi mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi / Mal da yalan mülkte yalan / Var biraz da sen oyalan” diyen Yunus’a hangimiz aldırdı ki...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR