TYB'DE MEHMET TEKİN RÜZGARI

TYB'DE MEHMET TEKİN RÜZGARI
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin Konya Büyükşehir ve Selçuklu Belediyesi işbirliği ile düzenlediği haftalık Cumartesi programları kapsamında ‘Peyami Safa’ konuşuldu.

Kılıçaslan Konferans salonunda “Doğumunun 120.Yılında Peyami Safa”etkinliği kapsamında düzenlenen konferansın konusu, “Peyami Safa’nın Fikir ve Sanat Dünyasında Batılılaşma Sorunu” başlığını taşımaktadır. Bu başlık altında, ünlü yazarımızın, asırlardır toplumsal gündemimizi işgal ve zihinleri meşgul eden ‘Batılılaşma’ sorununa nasıl baktığı, bu konuda hangi görüşleri dillendirip hangi yorumlarda bulunduğu, nihayet bu soruna sanatında nasıl ve hangi düzeyde yer verdiği gerçeği ele alındı.
Sorunun kapsamını, etkisinin ve hâlen yaşanıyor olmasının, bizi ister istemez geniş zeminde düşünmeye sevk ettiğine vurgu yapan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Tekin; dünden bugüne batılılaşma sorunu, Peyami Safa’nın batılılaşma sorununa bakışı, romanlarda batılılaşma sorunu ve Peyami Safa’nın romanlarında batılılaşma sorunu üzerinde yorumlarda bulundu.

Prof. Dr. Mehmet Tekin Batılılaşma sorununun başlangıcının, ortalama hesapla 17. yüzyılın sonlarına rastladığını, Viyana Kuşatması (1683) ile Karlofça Antlaşması (1699) sürecinde hem askerî hem de politik alanda yenilmesinin, Devlet-i Aliye’yi yeni bir vaziyetin eşiğine getirdiğini ifade ederek “Bu eşik, karşısında yer alan ve öteden beri muhatap olduğu dünyanın artık farklı bir dünya olduğunu idrak etme eşiğidir. Doğrusu her şeyiyle farklı bir dünya idi karşımızdaki ve askeri donanım, ordu bakımından güçlü idi. Bizi de ilk fasılda ilgilendiren de bu olmuştur: Biz de onlar gibi güçlü olmak hedefiyle ilk etapta ordumuzu yenileme telaşına düştük. Ancak zamanla karşı tarafın sadece ‘askerî’ anlamda değil, medeniyet ve kültürel anlamda da farklılık arz ettiğini fark ettik. Bu fark edişle birlikte ‘batılı gibi’ olma kaygısı öne çıktı. Peki nasıl ve hangi batılı gibi? Sorun da buradan başladı zaten ve halen sürmektedir.” dedi.

BATILILAŞMA SORUNU HÂLÂ ÇÖZÜLEMEDİ

Prof. Tekin konuşmasını özetle şöyle sürdürdü: “Zaman içinde gerek siyaset adamlarımız, gerek aydınlarımız ve gerekse sanatçılarımız, toplumumuzu farklı düzeylerde -siyasetten ahlâka, kültüre, sanata kadar...- ve derin bir şekilde etkileyen Batılılaşma sorununu ele alıp irdelemeye çalıştılar: İslâmcı, Osmanlıcı, Türkçü, Batıcı mantıkla şekillenen ideolojik akımlar, doğal olarak mensuplarının çabalarıyla soruna farklı, yer yer aykırı, arada uzlaşan düzeylerde yaklaşmaya çalıştılar. Bu konudaki çabaların ürünü olan telif ve tercüme düzeyinde hayata geçirilmiş metinler, diyebiliriz ki düşünce dünyamızın en kalın dosyasını oluşturmaktadır ve hâlâ üzerine bir şeyler eklenen bir dosyadır bu. Kapanacağı da yoktur doğrusu; çünkü Batılılaşma sorununu hâlâ bir çözüme bağlamış değiliz: ya Araf’tayız, ya öte yakada ya da uzaktayız.”

ROMANLAR O DÖNEME IŞIK TUTAN BELGELERDİR

Bu dramatik hâlin bir de edebiyat cephesinin olduğunu belirten ve orada da epeyi çabanın, epeyi metnin kaleme alındığını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Tekin; “Bırakalım şiiri, hikâyeyi, tek başına romanımız bile bize konuyla ilgili üstesinden kolay kolay gelemeyeceğimiz bir birikim sunmaktadır. Kanaatimce bizi asıl ilgilendiren birikim de burada yatmaktadır. Çünkü roman tarihsel zeminde yaşananları kayda alan, soruna yakın tanıklık yapan bir türdür. O yüzden bizim Batılılaşma sorunumuzun renkli, cilveli, o ölçüde gerçekçi yanlarını romanlarımızda Ahmet Mithat’ta, Hüseyin Rahmi’de, Halid Ziya’da, Yakup Kadri ‘de, Halide Edip’te, Peyami Safa’da... buluruz. Andığım yazarlar arasında ‘Batılılaşma sorunu’nu, gerek düşünce yazılarında ve gerek romanlarında geniş ve farklı açılardan ele alıp irdeleyen en önde gelen isimlerdendir Peyami Safa. Onun bu bağlamda özellikle Gençliğimiz, Sözde Kızlar, Fatih-Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı, Biz İnsanlar, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Yalnızız romanları dikkat çekicidir. Sorunu bu romanlar düzeyinde ele almak, sorun karşısında sendeleyen bireyi ve toplumu anlamak bakımından bize birçok ipuçları vereceğini belirtmek isterim.”dedi.

AVRUPANIN CAZİBESİNDEN BİZ DE DAĞILDIK

Modernitenin batının kabul ettiği b.ir proje olduğunun altını çizen Prof. Tekin, “Modernizasyon, bu projenin hayata geçirilmesidir. İşte batı, bunu hayata geçiriyor. Kodernizm ise batının hayata geçirdiği projeyi size dayatmasıdır. Dikkat edin, batı bugün helak oldu. Çok da Tanzimattaki gibi değil, Tanzimatta Fransızca öğreneceksin, şu fermanı imzalayacaksın, şu hakları vereceksin, dikte ettiriyordu dikkat edin, dikte dönemi şimdi çok geride kaldı. Batı, Osmanlı’dan alacağını aldı. Şimdiki dayatmalar biraz fantezi gibi geliyor.
Avrupa kim kardeşim?
Avrupa, milletin gözünü 19.yüzyılda özgürlükler ülkesi propagandasıyla boyayabilmiştir. Ama şimdi kim takar. O dönemde bütün dünya aydınlarının gözünü boyamıştır, çünkü değişen bir dünyanın eşiğindesiniz. Bu cazibeli iklime kapılmayan hemen hemen yoktu ki, Koca aydınımız, astronomi bilgisi olan, matematik bilgisi olan Tahsin Efendi ne diyor biliyor musunuz?

‘Paris’e git Paris'e, akl-u fikrin var ise
Âleme gelmiş sayılmaz, gitmeyenler Paris’e.’

Bunu söyleyen bir âlim, cazibenin kıvamını idrak edebiliyor musunuz?

Ama şimdi o cazibe dağılmıştır. Peki biz nerdeyiz?
Üzülerek söylüyorum biz de dağıldık.”dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.