YOKLUK MU ZOR VARLIK MI - 2

YOKLUK MU ZOR VARLIK MI - 2
Mahmut KARA yazdı

Geçen hafta varlığın elimizden neleri alıp yokluğun bize neler kazandırdığını anlatmaya çalışmıştım. İstediğimize istediğimiz anda ulaşmanın kaybettirdikleri kazandırdıklarından fazla diye düşünüyorum. “Özlem, hasret, vefa, sabır, vuslat” gibi kavramlar yavaş yavaş kişisel sözlüklerimizden çıkıyor. Bencil, acımasız, kıymet bilmez, vafasız, duyarsız varlıklara dönüşüyoruz yavaş yavaş. Ellerimizdeki akıllı telefonlarla bir yoksula çare olacağımıza onun fotoğrafını ya da videosunu çekiyoruz. Böylelikle aldığımız beğenilerin sayısını arttırıyoruz. Fakat insanlığımızdan çok şey kaybediyoruz.

              Geçmiş yıllarda insanlar birbirlerinden borç alırlardı. Akrabalar birbirinden borç alır, borç alan şahıs borç aldığı kişiye minnet duygusuyla karışık bir saygı duyardı. Bu durum borç alanla veren arasında bir sır olarak kalırdı. Veren elin alan elden üstünlüğü de somut bir şekilde karşımıza çıkardı. Borç alan da veren de bu durumdan dolayı birbirine daha samimi davranır ve sıcak bir ilişki olurdu. Birbirine oturmalara gidilir, aileler birbiriyle samimi olurdu. Ne zaman ki banka denilen canavar ortaya çıktı. İnsanlar birbirlerine ihtiyaçları kalmadığı yanılgısına kapıldılar. “Artık sana ihtiyacım mı var? Gerekirse gider bankadan kredi çekerim.” diyerek ilk basamak kibiri gösterdiler. Ardından bütün ilişkileri para, mal, mülkten ibaret sayan bir anlayış oluştu. Bir nesil kuzenleriyle samimi ilişkiler yaşayarak büyümüştür. Hayatlarında müthiş tesirle bırakmıştır kuzenler, dayılar, amcalar, teyzeler, halalar… Şu anda çocuklar kuzenlerini yılda birkaç gün ya da hafta ancak görüyor. Dayı, amca, teyze, hala kavramları uzak birer tanıdığa dönüşüyor maalesef.

              Hepimizin hayatında örneklik teşkil etmiş biri vardır. Bunlar da genellikle en yakınımız olurdu. Ben dayımı örnek almışımdır hayatımda. Şimdi örnek alınabilecek insanlar çok uzakta.

              Muhtaç olmak, maddi manevi bir şeylere ihtiyaç duymak bir eksikliktir. Ama kötü değildir. İnsan yaradılış olarak zaten zayıf bir varlıktır. İhtiyaç duyma bizi insanlığımızın zıddına hareket ettirecek mağrurluk ve kibir hastalığının bir ilacıdır. Eskiden padişahların arkasından bağıran münadiler olurmuş. “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var!” diyen. Muhtaç halde olduğumuz durumlar arkamızdan bağıran münadiler gibidir. Mağrur olma, kimseye ihtiyacım yok deme. Sen insansın. Muhtaçsın.

              İstediğine ulaşamayıp da şu an tüm dünyanın bildiği meşhur âşıklar var. Mecnun, Kerem, Ferhat, Tahir vb. Hepsi çok sevdi, kavuşmak istedi; fakat sevdiklerine ulaşamadılar. Hasret çektiler, dağı deldiler, çöllere düştüler. Tam tersi olduğunu düşünelim bir an. Mecnun Leyla’ya kavuşabilmiş olsaydı ne adı mecnun olurdu ne de biz onu bilirdik. Sıradan bir insan olarak dünyadan göçüp giderdi. Kavuşamadığı için efsane oldu. Unutulmazlar arasına girdi. Kavuşamamak aşkın doğasında vardır. Aşkı Cenab-ı Allah kendine has yaratmıştır. Kavuşulması bu dünyada mümkün olmayan bir varlık için. O yüzden uzun yıllar çöllerde kalmış, Leyla’yı görememiş Mecnun, yanına Leyla’sı geldiğinde “Sen Leyla’ysan içimdeki Leyla kim diyerek cevap vermiştir.

              Dünya üzerinde her ne var ise, ulaşabildiğin anda değerini yitiriverir. Bu, ister almak istediğin bir nesne olsun, ister bir makam olsun, isterse karşı cinse duyulan aşk olsun. Elinize geçtiği anda değerini yitirdiğini görürsünüz.

              Çocukların davranışları bizim davranışlarımızın küçük bir kopyası gibidir. Oyuncak alırsınız en çok istediğinden. İlk an her şey güzeldir. Oyun oynar sevinir. Birkaç gün sonra o çok istenerek alınan oyuncak bir kenarda boynu bükük durur. İnsanların hayattaki koşturmalarının, çocuğun oyuncak için çabalamasından pek bir farkı yok. Ne alırsak alalım çok kısa bir süre sonra bir kenara koyuyoruz çünkü.

              Artık durum şu noktaya gelmiştir. Oyuncak var, oyunun kıymeti yok. Sevgili var, aşkın kıymeti yok. Her şey var,  hiçbir şeyin kıymeti yok…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.