YOKLUK MU ZOR VARLIK MI DAHA ZOR?/1

YOKLUK MU ZOR VARLIK MI DAHA ZOR?/1
Mahmut Kara yazdı

 

            1940-1960 yıllarında edebi eserler 2. Dünya savaşının olumsuz sonuçlarından fazlasıyla nasibini almış, dünyanın içinde bulunduğu ekonomik darboğaz tüm dünya insanlarının hayatını olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye bu süreçte her açıdan toparlanmaya çalışan genç bir cumhuriyetti. Bu olayla birlikte toplum da bir takım yoklukların pençesine düşmüştür. Ulaşımdan ticarete, sosyal hayattan tarıma varıncaya kadar her alan zor bir dönem geçirmiştir. Bu dönem edebiyatı köy insanlarının sorunları ve köyden kente göç, iş ve işçi hayatı gibi konuları ele almış, bu alanlarda insanların beklentilerini, hayallerini hikaye ve roman vasıtasıyla yansıtmıştır.

            Köyden kente göç olgusu bir bakıma yokluktan varlığa bir kaçıştır. Varlığın hep iyi olduğu algısıyla hareket eden insanlar, çoluk çocuğu alarak köyünü bırakmış şehre daha iyi bir yaşam standardı yakalamak amacıyla taşınmıştır. Özellikle 1950’lerden sonra İstanbul’a yoğun bir göç olduğunu gözlemliyoruz. Birçok insan zengin olma umuduyla tarlasını tapanını bırakıp İstanbul’a gelmiş; fakat büyük bir kısmı umduğunu bulamadan hatta elindekileri de yitirerek köyüne dönmek zorunda kalmıştır.  Aynı durumun bir benzerini 1960’tan sonra Almanya’ya çalışmaya giden işçilerde görüyoruz. Dünyanın birçok ülkesinden hatta İtalya’dan bile işçiler Almanya’da çalışmak için akın akın Almanya’ya gitmişlerdir. İnsanları harekete geçiren dürtü yine aynı. Daha iyi, daha varlıklı bir yaşam.

            Bu dönem edebiyat eserlerinde bu durumun hep de iyi sonuçlar doğurmadığı anlatılır. Maddi olarak elde edilen refah göç eden ailelerde çok çeşitli sorunlar çıkarmıştır. Çünkü şehir yaşamı kendi sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Kuşaklar arası çatışmaların en çok bu dönemde yaşandığını söyleyebiliriz.

            Yokluk kelimesi bizim dedelerimizin sıkça kullandığı ve içinde olumsuzluk barındıran bir kelimedir. “Oğlum bizim zamanımızda yoktu. Sizler şanslısınız. Her istediğinize ulaşabiliyorsunuz.” diyerek bu düşünceyi zihnimizde pekiştirmişlerdi. Biz de istediğimize anında ulaşabilmenin, istediğimiz kişiyle anında görüşebilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu düşünerek büyüdük.

90’lı yıllarda çocukluğunu geçirmiş nesil son mektup nesliydi. Yakınlarımıza mektup yazar günlerce onun eşimize dostumuza ulaşmasını bekler, bir de cevap için yol gözlerdik. Telefon öyle her evde olan bir aygıt değildi. Komşuda yahut yakında oturan bir akrabada varsa eğer, yakınınız sizi arar, komşunuz size haber verir, siz de telefonun başında artık sizi arayan kimse dakikalarca tekrar aramasını beklerdiniz. Arayan askerdeki oğlunuz, evlenip başka bir şehre taşınan kızınız ya da üniversite okumak için şehir dışında olan evladınız olurdu. Beklerdiniz onun sesini duymak için. Öyle kıymetliydi ki sesin ahizenin ucundan kulağınıza gelmesi. Tarif edilemez bir mutluluktu. Mahallede bazı insanların lakabı olmuştu telefoncu kelimesi. Bu hizmet parayla satılmazdı. Komşunun gözündeki mutluluk yeterdi telefoncuya kazanç olarak.

            Otogar’ da yol gözlerdiniz. Bekleyen için de beklenen için de kıymetli ve bir o kadar da heyecanlı geçen dakikalardan bahsediyorum. Hiçbir varlık bu yokluk durumundan değerli olamaz. Mektup yolu gözleme, sevdiğinin yolunu gözleme, telefon bekleme hep bir yokluğun sonucuydu. İnsanın bir şeye verdiği değer onu ne kadar beklediğiyle doğru orantılı bir şeydir.   

İstediğine anında ulaşan bir nesil var şu anda. Soru şu: Bu insan için iyi ve değerli bir şey midir yoksa değersizliğin başlangıcı mıdır? Biz, dedelerimizin çektiği yoklukla yeni neslin yaşadığı varlık durumunun tam ortasındayız. İkisini de gördük sayılır. Dolayısıyla varlığın neleri elimizden alıp yokluğun neler kazandırdığını çok net görebiliyoruz.

Cemil Meriç’in bir sözüyle bitirelim. “Her şeyin yokluğunu çekmeli insan. Yokluk varlıktan daha görkemli ve daha anlamlıdır.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.