Selçuk Karaman

Selçuk Karaman

Ah Şu İngilizler!

Ah Şu İngilizler!

“Muhafazakâr bir yapıya sahibim. Avrupa hayranlığım da yoktur. Bu adamların hiç yalan söylediklerini görmedim. İşlerini de dürüst yapıyorlar. Hile nedir bilmiyorlar. Sözlerinde duruyorlar. Paylaşmayı seviyorlar…”

Bu sözler uzun yıllar İngiltere’de yaşamış eğitimci bir dostumuza ait.

Konu buradan açılınca Mehmet Akif Ersoy’un, Avrupa'ya gitmesi ve “İşleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi…” sözleri aklıma geldi.

Koskoca bir asır geçmiş neredeyse ancak değişen bir şey olmamış. Ne kadar üzüntü verici değil mi?

Başka milletlere zalim olan bir ülkenin milleti nasıl oluyor da kendi insanlarına karşı bu denli ahlaklı olabiliyor? Düşünülmesi gereken acı bir durum.

Peki, biz neden onlar kadar kendi insanlarımıza karşı dürüst olamıyoruz?

Neden birbirimize yalan söylemekten hiç çekinmiyoruz?

İşlerimiz neden onlar kadar titiz değil?

Neden paylaşmayı sevmiyoruz?

Neden onlar kadar ahlaklı olamıyoruz?

Sanırım bu soruların bir cevabı olsa gerek

Hâlbuki güzel ahlakı en önde tutan yüce İslam dinine bağlı bir milletiz. Örnek alınması ve daha çok konuşulması gereken millet öncelikle kendi milletimiz olması gerekmiyor muydu?

Yolunda gitmeyen bir şeyler var ki bu durumu yadırgıyoruz.

Din, doğru olan şey ne olursa olsun emredileni yapmaktır.

Ahlak ise emredilen şey ne olursa olsun, doğru olanı yapmaktır.

Ahlak temeldir.

Din ise bu temel üzerine kurulan bir binadır.

Ahlak ne kadar zayıfsa, dinin çökmesi o kadar kolaydır.

Ahlak ne kadar sağlam ise dinin takvaya yükselmesi de o kadar güçlüdür.

İki cihan güneşi peygamberimiz “Kıyamet günü mizana ilk konulacak şey güzel ahlaktır.” Sözüyle ahlakın önemini her fırsatta özellikle vurgulamıştır.

Ahlak konusunda bir sorun varsa bu sorumluluk önce anne ve babaların sonra öğretmenlerindir.

Cenab-ı Hak’ın üstün mucizelerle yarattığı beynimiz söyleneni değil, okunanı ya da dinleneni de değil, her zaman gördüğünü yapmıştır.

Çoğu zaman söylediğimiz yalanlara çocuklarımızı alet etmedik mi?

Ödev yapmadıklarında öğretmenler kızmasın, çocuğumuz üzülmesin diye onların yalan söylemelerine izin vermedik mi?

Başarısızlığa tahammül edemeyip çocuğumuz kötü sonuçlar aldığında onları yalan söylemeye teşvik etmedik mi?

Çocuklarımıza olur olmaz konularda sözler verip sonra bu sözlerin çoğunu unutmadık mı?

Okula giden öğrencilerimize “Beslenmeni asla kimseyle paylaşma, aç kalırsın!” diye sıkı sıkı tembih etmedik mi?

Onların cömertlik ve paylaşma duygularını yok etmedik mi?

Veren elin her zaman alan elden üstün olduğu fikrini öldürmedik mi?

Gerekirse aç kalmayı göze alıp, aç gözlü ve cimri olmamasının önüne set çekmedik mi?

Onlara, kitaplarda yazıldığı gibi örnek bir insan olmayı yaşayarak gösteremedik mi?

Bu sorulara mantıklı bir cevabımız yoksa biz daha çook Avrupalıların ahlakını asırlar boyunca konuşmaya devam ederiz.

Sağlıcakla kalın…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Selçuk Karaman Arşivi
SON YAZILAR