Hoş geldiniz, yeni dönemin (İKİNCİ YENİ) yeni başbakanı.

Hoş geldiniz, kibar ve zarif adam,

Hoş geldiniz, gerçek aydın, gerçek bilim ve gerçek siyaset insanı.

Davutoğlu’nu bundan 20 sene kadar önce, İslamcı eğitimcilerin katıldığı ve Büyükşehir Belediyesinin himayelerinde yapılan eğitim sisteminin tartışıldığı “Eğitimde Kalite” Sempozyumunda tanımıştım.

Sempozyumu düzenleyenlerden birisi olduğum için o zamanlar yeni tanınan Davutoğlu ile sık sık beraber olduk. Henüz kırklı yaşlarda olan Davutoğlu davranışı, zihni ve fikri derinliği ve konuşma üslubu ile Anadolulu akademisyenlerden daha farklı bir duruşa, emin ve güvene sahipti.

Aradan uzun yıllar geçti, 4 sene önce yine Konya da akademisyenlere yönelik dış politikamızı anlatan özel bir konferansta tekrar dinledik. Dışişleri Bakanı olmasına rağmen klasik siyasetçilerin ötesinde, gayet samimi, tahlilci ve net konuşmaları ve yorumları ile herkesi hayran bırakmıştı.

Hani bir söz vardır, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye. Davutoğlu bilinen yollardan kendini siyasete hazırlamadı ama kaderin cilvesi onu kısa sürede siyasetin en tepesine yerleştirdi.

Bazılarına göre de, “hocalardan siyasetçi olmaz” ifadesi vardır ya, bunun doğru olmadığı, bir bilim adamının zaten her zaman siyasetin içinde olduğu gerçeği vardır. Hele bir Müslüman bilim adamı için bu zorunluluktur da. Hem Müslüman olacaksın, hem de etrafında olup bitenlere kör bakacaksın.

Bilim adamlarının siyaseti elbette klasik siyaset tavrı ile yüklü olmaz, ancak mesleği gereği insanı ve olayları araştırması, okuması,  üretmesi, yorum yapması, yönetmesi ve yönlendirmesi gerekir. Bunun için binlerce insana rehberlik yapar, kişiliği ile örnek olur. Günümüzün siyasetçilerinin kaçı siyaset okulundan geliyor da kaçı zirveye çıkıyor, sorulmalıdır.

Sevgili Başbakanımız, Erdoğan gibi karizmatik bir liderin arkasından zor bir görevi üstlenecek. Onun yerini Davutoğlu’nun dolduracağından benim hiç şüphem yok. Hatta bilgeliği ve aydın bakışı yanında aklı, zekâsı, birikimi, tespitleri ve nezaketi ile ayağı yere basan icraatlarını başarılı bir çizgide Türk milletine ve dünyaya sunacaktır.

Zaten yazdığı kitaplar onu icraatının ön rehberleri konumundadır. Kim ne derse desin; ikinci yenici, Neo Osmanlıcı, emanetçi, bundan gocunmayalım. Sanki diğer ülkeler kendi çıkarları için olmadık siyasi ve teknik oyunlar oynamıyorlar, bu oyunları ile insanların kanına, malına ve dinine dokunmuyorlar.

Bu görüşler bizim için elbette geçerli olmamalı. Biz Müslümanız ve her zaman hakkın, mazlumun ve ezilenin yanında yer almamızı gerektirir. Dünyada kapitalizm hakkı, adaleti, insanlığı, aklı ve mantığı yutarken, biz onlar gibi kin ve kan üstüne siyaset bina edemeyiz.

Gelinen bu süreçte Konyalı siyasiler ve bürokratlara söylenecek en önemli şey Başbakanımızın ince, zarif, hassas ve anlam dolu politikalarına ayak uydurmalarıdır. Tembelliği, bencilliği, gericiliği, çıkarcılığı, aklı, zekâyı ve mantıksızlığı bir tarafa bırakıp; çalışkanlığı önde tutan, hizmeti esas alan, tüm halkına tepeden bakmayan; Başbakanın hemşerisi olmanın avantajını havaya değil projelere, ortak çıkara, geleceğe ve gençliğe yansıtmalıyız.

Hangi kesimden olursa olsun, ey akıl, tecrübe ve bilim insanları siyaset üstü bir davranışla, her türlü faydalı maharetimizi, ülkenin ve bölgenin hizmetine sunalım. Mevlana beldesi Şehrimizi, dünyanın en yaşanabilir, en barışçı, en emin beldesi haline sokalım.

Konya dendiği zaman akla yeşil ve huzur gelsin, Konyalı dendiği zaman yıllar yılı hanım/bey/efendi, iyiliksever, güzel düşünen, güzel konuşan, görgülü ve güzel yaşayan insanlar hatırlansın.

Sevgili Başbakanımızı mahcup eden davranışlardan kaçınalım, kenetlenelim, katlanalım, kanatlanalım ve Aklanalım.  

Haydi hep beraber işe, sevgiye, coşkuya.

Yoksa denetimimiz üzerinizde, iki elimiz yakanızda olacaktır.