Erol Sunat

Erol Sunat

BİR KIZ İSTEME HİKAYESİ

BİR KIZ İSTEME HİKAYESİ

Kız evi naz evi derler, her ne hikmetse kız istemelerde fazla naz aşık usandırmaz. İstenen kız telefonlarla akşam beni istemeye geliyorlar diye aklına gelen gelmeyen her yeri güzelce bir arar. Kuaföre gider, saçlar yapılır.

Delikanlı damat traşı olur gibi önce bir traş olur. En pahalısından kocaman bir kutu çikolata yaptırır, yanına güllerden oluşan yine koca bir buketi eline alır, yakınlarıyla birlikte çalar kızın kapısını.

Aman bir heyecan bir heyecan... Dizlerde kalmaz derman, kızın her isteği ferman...

Kızın ailesinde çok bilmiş, gelenleri tepeden tırnağa süzecek ayrı ayrı not verecek yengeler, teyzeler, halalar mutlaka bulunur.

Damat adayı garibim, kurbanlık koyun misali adeta görücüye o çıkar gibidir.

Kapılar çalınır, kapılar, buyursunlar, buyursunlar diyerek açılır.

Damadın anası başlar, derinden derine gelin adayını süzmeye, yürüyüşü nasıl, gülmesi nasıl, hizmeti nasıl, boyu , endamı hatta dişleri nasıl, görünmez kalemiyle başlar yazmaya...

Yengeler, halalar ve teyzeler boş mu duracaklar. Onlar da damadı bir hayli ince elekten geçire geçire incelerler.

Dağdan, tepeden, bayırdan konuşulduktan sonra damat adayının babası girer söze;

- Efendim der, oğlumuzla kızımız zaten tanışıyorlar, bize sadece adeti tamamlamak kalıyor. Allah’ ın emri, Peygamberin kavli ile...

Kız babası susacak değil ya;

- Aman beyefendi der, biz kendi aramızda bir konuşsaydık malum, akrabalar buradalar. Şöyle bize bir onbeş dakika müsaade .

Akrabalar yan odaya girip kapıyı sıkı sıkı kapatırlar.

Teyzelerden biri;

- Enişte der, iyi düşündün mü? Oğlan memurmuş, sürünür valla senin kız...

Hala;

- Abi der, bir evleri bile yokmuş iki çıplak bir hamama yakışır derler, kızı vermesek mi acaba?

Yengelerden en büyüğü;

- Şu kızı benim kardeşime vermedin der, gidip elin çulsuzuna vereceksin. Bak valla billa abin de razı değil, haberin olsun...

Kızın anası;

- Bey der, benim de razılığım yok. Abimin doktor oğlu da istediğinde olmaz demiştin, gel bir daha düşün.

Gelelim salonda oturan damat adayının ailesine, oğlanın anası;

- Yok oğlum yok der, bu kızı göreceksin sana vermeyecekler. Suratları neredeyse sirke satıyor. Kız fena değil ama yok yok vermeyecekler.

Oğlanın babası;

- Kızın babası iyi adammış der, göreceksin, hiç birini dinlemeyecek, kızın fikrini mutlaka soracak.

Oğlanın anası;

- Dünyada mümkün değil der, bu kadar çok bilmişin arasında adam iyi tırlatmamış.

On beş- yirmi dakika sonra aile yandaki odadan çıkarak, salona gelirler.

Kızın babası mutfağa doğru seslenerek;

- Kızım der, buraya bir gelir misin?

Kız, heyecan içerisinde salona girer.

Kızın babası;

- Bana der, net bir cevap ver, bu delikanlıyla evlenmek istiyor musun?

Kız, başta anası olmak üzere, bütün akrabalarını şöyle bir süzer. Akrabalar kendi aralarında tahmine başlarlar.

Hala içinden;

- Hayır de kız der, halan kurban olsun. Hayır diyecek hayır.

Teyze içinden;

- Oğlanı seviyorsa evet diyecek der, ama ya sevmiyorsa ya beğenmediyse.

Yenge içinden;

- Kıza sormakta ne oluyor der. Ya verirsin ya vermezsin. Vermiyorum diyemiyor.

Kızın anası içinden;

- Aksi kız der, herhalde evet diyecek. Eğer bende seni bu oğlana verdirirsem iki olsun.

Kızın babası;

- Hadi kızım der, bekletme insanları...

Kız;

- Sen de münasip görürsen der, evet diyorum.

Kızın babası damadın babasına dönerek;

- Kızımın bu evet cevabı ile der, bütün akrabalarımı karşıma aldığımı biliyorum. Hatta karımı bile. Ancak kızımı istemediği birine asla vermezdim.

İki adam kalkarlar ve kucaklaşırlar.

Kızın babası kızına seslenir.

- Hadi kızım der, yap bakalım kahveleri şekerli olsun.

Kız mutfağa uçar gibi giderken, kızın anası;

- Bu çocuklar der, evlendikten sonra nerede oturacaklar?

Oğlanın babası;

- Hanımefendi der, ölüme çare yok. Ölümden gayrısına bir çare bulunur elbet, mühim olan çocuklarımızın mutluluğu değil mi?

Büyük yenge atılır;

-O bizim biricik kızımız der, rahat etsin, huzurlu olsun, elini sıcak sudan soğuk suya sokmasın isteriz. Bir memur maaşı ile ne yapacak bu kızcağız? Sürünür yavrucak.

Hala durur mu;

- Abi der kız evi naz evi derlerdi, öyle bir istemede kız mı verilir? Yengemi beşinci istemede aldığını nasıl unuttun.

Kızın babası gülerek;

- Damdan düşenin halini damdan düşen bilir der, ben çok çektiğimden, delikanlı çekmesin istedim. Yarın nasip olur da kızları olursa, beni örnek alsınlar, amma mutlaka kızlarının görüşüne başvursunlar.

Oğlanın anası;

- Allah razı olsun der, aslında ben buraya gelirken hiç ümitli değildim, ancak bizim bey insan sarrafıdır. Sizin kararınızı bana çok önceden söylemişti.

Bu arada gelin kız kahveleri getirir, kahveler içildikten sonra, el öpme faslına geçilir. Kızın akrabaları çaresizlik içinde gözyaşlarına boğulmuşlardır.

Kızın babası damada dönerek;

- Sen hiç konuşmadın evladım der, bir şeyler söyle de, şu bizim ev halkı rahatlasın.

Damat;

- Babamla der kızınızın babası asker arkadaşı olurlar. Ben kızınızla aynı fakültede okudum. Sınıf arkadaşımdı, birbirimizi sevdik. Birkaç gün sonra bir şirkette Genel Müdür olarak göreve başlıyorum. Şirket kullanmam için bir araba, oturmamız içinde bir ev tahsis etti. Allah izin verdiği müddetçe kızınızı süründürmem inşallah.

Büyük yenge;

- Genel Müdür mü der, garanti uyduruk şirkettir. Hem senin asker arkadaşın olduğu yalanını da yuttum sanma. Bir an duraklar. Dur, dur  der,  asker arkadaşın seni ölümden kurtaran adam değil miydi?

Büyük yenge damadın babasına dikkatlice bakar ve ağlar.

- Vallahi der, biz seni tanıyamadık, bir yığın da aleyhinizde laflar söyledik, ne olur kusurumuza bakmayın!

Damat damada, gelin geline, akraba akrabaya benzer.

Sürç-i lisan ettik ise affola.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR