Prof. Dr. Recep Dikici
Eserleriyle çağı ve sınırları aşan dehâ
Beyazıt’taki İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Fen Fakültesi ile devasa ve muhteşem tarihî bir binada bulunmaktaydı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde doktora yaparken hocamız Prof. Dr. Nihat Çetin Bey, İslâm mimarisi ve estetik konusunda yaptığımız sohbetimiz sırasında bana şöyle anlatmıştı: “Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde hoca bir profesör arkadaşım, talebelerine Süleymaniye Camisine gidip kapı ve pencerelerin yükseklik ve enlerini ölçmelerini istemiş. Talebeleri de, “Hocam biz fen Fakültesi talebeleriyiz, Süleymaniye Camisinin kapı ve pencere boyutlarıyla ne işimiz var.” demişler. Hoca talebelerin verdiği görevi yapmalarını ısrarla emretmiş. Talebeler, Süleymaniye Camisinin kapı ve pencere boyutlarını ölçüp, hocaya bildirmişler. Hoca talebelerin yükseklikleri ene bölmelerini istemiş. Talebeler, kapı ve pencerelerin yüksekliklerini enlerine böldüklerinde, bir oran çıkmış. Hoca talebelere, “Bu orana ilimde, “Altın Oran” ismi verilir. Çünkü bu oran, göze ve gönüle en güzel gelen, en ideal orandır.” demiştir.
Gerçekten Mimar Sinan’ın eserlerinde altın oran uygulandığı için göze ve gönüle çok hoş görünüm arz etmektedir. Ne yazık ki, günümüzde bu ince hesaplar bilinmediği ve uygulanmadığı için, binlerce para harcanarak yapılan çoğu cami ve diğer yapıtlar, bakınca insanın gözünü ve gönlünü rahatsız ediyor. Küçük kubbelerin büyük kubbelerle, büyük kubbelerin minarelerle orantısızlığı insanı kahrediyor. Dahası Kâbeye saygısızlıktan çekinilmeyerek kıbleye karşı oturulan halâ (tuvalet) yapımına ne demeli! Buna göre mimarların kifayet miktarı din bilgisi sahibi olmaları şarttır.
İstanbul Müftü yardımcısı iken birgün bir vatandaş telefonla şikâyette bulundu. “Efendim, Sultanahmet Camisinde idim, bir turist rehberi yabancı turistleri gezdiriyordu. Turistler, caminin kubbe kenarlarındaki küçük pencerelerde niçin mavi renkte camlar vardır? diye sordular. Turist rehberi bilmiyorum demeyip, cinler mavi renkten rahatsız olurlar ve kaçarlar diye uyduruk bir cevap verdi. Lütfen bunları önleyin dedi. Görülüyor ki, turizimcilerin de kifayet miktarı dini bilgisi olması gerekmektedir. Bu arada günümüzde yapılan çoğu kutsal mekânlarda mimarideki renk kanuna uyulmaması neticesinde, hoş olmayan renk uyumsuzluğu da dikkat çekmektedir. Bu arada tarihî camilerde aydınlatmak için yanan kandillerin islerinin en kaliteli mürekkebe dönüştüğü ve hopörlere hiç gerek duyulmayan yüksek ses sisteminin bulunduğu da burada hatırlatılmalıdır.
Diğer taraftan Edirne Selimiye Camisi’nin kubbesine hayran kalan Batılı bir mimar, iki ay boyunca her gün gelip, kubbenin altına uzanıp devamlı kubbeyi seyrediyor. Bu durum müezzinin dikkatini çekiyor. Müezzin, mimara niçin böyle devamlı yattığını sorunca, mimar, “Ben Avrupanın en meşhur mimarlarından biriyim. Benim hesaplarıma göre bu kubbenin bir an dahi böyle durmaması, çökmesi gerekir. Niçin hala ayakta duruyor, buna şaştığım için, her gün gelip bakıyorum ve merakımı yenmeye çalışıyorum.” demiştir.
Yine Mimar Sinan’ın bir talebesi, sanatta ileri derecede bilgi sahibi olduğunu hocasına ihsâs ettirmeye çalışınca, hocası haddini aşan talebesine ders vermek için, birer minare yapmalarını söylüyor. Minarelerin yapımı sona erince, bakıyorlar ki, Mimar Sinan’ın yaptığı minareden aynı anda ayrı ayrı iki kişi şerefe çıkıyor. Talebeninin yaptığı minareden ise, tek kişi şerefeye çıkıyor. Eşhedü billah bizzat ben yıllar önce Mimar Sinan’ın yaptığı bu iki yollu minareden şerefeye çıktım. Allahü teâlânın 99 ismine istinâden şerefeye kadar 99 adet minare basamakları mevcuttu.
Mimar Sinan’ın sınırları aşan eserleri şunlardır: Hüsreviye (Hüsrev Paşa) Câmii (Haleb’de), Sultan Süleymân Câmii (Şam, Gök Meydanda), Bosnalı Mehmed Paşa Câmii (Sofya’da), Maktul Mustafa Paşa Câmii (Budin’de), Tatar Han Câmii (Kırım, Gözleve’de), Rüstem Paşa Câmii (Rodoscuk’ta), Vezir Osman Paşa Câmii (Tırhala’da), Rüstem Kethüdâsı Mehmed Bey Câmii (Tırhala’da), ) Sultan Süleymân Medresesi (Mekke’de), Haseki Sultan İmâreti (Mekke’de), Haseki Sultan İmâreti (Medîne’de), Sultan Süleymân İmâreti (Şam’da), Vezir-i âzam Mehmed Paşa (Mostar) Köprüsü (Bosna’da, Vişigrad kasabasında), Rüstem Paşa Kervansarayı (Rodosçuk’ta) ve Sultan Süleymân Hamamı (Mekke’de).
Allahü teâlâ, dinimizin emrettiği şekilde estetiğimizi muhafaza etmeyi nasip eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.