Erol Sunat

Erol Sunat

HELVACI ARADIĞIMIZA EMİN MİSİNİZ!

HELVACI ARADIĞIMIZA EMİN MİSİNİZ!

Bu şehrin en hüzünlü, en kederli hikayesi nedir bilir misiniz? Helvacı arama hikayesi! Çünkü bu şehir helvacıya hasret!  Anadolu’nun en iyi, en meşhur helvacılarının var olduğu, yetiştiği, helvalarıyla meşhur olup isimlerinin efsane gibi diyar diyar gezdiği bir şehirde, helvacı olmaz mı?

Bu şehirden helvacı çıkmaz mı?

Bakmakla görmek arasındaki o ince çizgiyi yakalayamamak var ya!

Bizim handikabımız tam da bu nokta işte!

O ince çizgiyi hem bile-isteye yakalamıyoruz! Hem de yakalayanları sevmiyoruz!

O ince çizgi, helvacıyı kalabalıklar arasında dahi olsa görmek, bulup çıkarmaktır.

Bu şehir eski bir Başkent olur da, helvacı kıtlığına kıran mı girer?  

Helvacı arıyorsanız, doğuya-batıya, taa…Fizan’a  filan gitmeye gerek yok, helvacılar burnumuzun dibinde, içimizden, kendimizden, şu şu arkadaşlardan hangisini getirseniz bu işi yapar diyebileceklerimiz!  Ancak, bu konuşmayı yapması gerekenler yıllardır sus-pus!

Onlar konuşmadıkça da, kimin adı geçse, hemen aleyhte tezvirat, kötüleme ve karalama başlıyor!

Bir kısmı için; Delidir, divanedir, geçimsizdir, kavgacıdır, bu şehir hakkında hiçbir şey bilmez, lafı sözü kimse yanında geçmez derler!

Bir kısmı için; İnsanlara tepeden bakar, yanına salavatla girilenlerden olur, hatır-gönül bilmez deyip helva kazanının yanına yaklaşması bile uygun değildir ithamlarında bulunurlar!

Ayıptır, günahtır, iftira etmeyin, o insanlar temiz insanlardır, bu şehre böyle insanlar lazım dense de, dinleyen, kulak asan olmaz!

Mesele belli, yapılacak iş belli olsa da, işi zorlaştırmak için kırk dereden kova kova su taşımak, elden ele zaman uzasın diye taşıtmak gibi lüzumsuzluklar ardı ardına dizilir!

Kendi içinden helvacı istemeyen, kendi helvacısına tahammülü olmayan bir anlayış, bir bakış açısı olabilir mi?

Oluyor! Bu oluş, gelip bizi buluyor! Ve şehre yazık oluyor!

 

KONYA HELVASINI PİŞİRECEK BU ŞEHİRDEN OLMALI!

Yıllardır diyoruz ki, unumuz, yağımız, şekerimiz, odunumuz, ateşimiz, kazanımız-kepçemiz, sacayağımız tekmili birden tamam.

Meydanda hazır bekler durur.

Tek eksiğimizin helvacı olduğu aşikar değil mi?

Öyle amma, helvacı aramak dilimizde, arayıp da bulmamak, bulamamak aklımızda, aklımız erdi ereli helvacı arıyor, helvacı seçiyoruz!  Nedendir bilinmez kimseyi de gözümüz tutmuyor!

Helva yiyeceğiz diye bekleyen ahalinin eline, helva niyetine helvanın resimleri tutuşturuluyor ve deniyor ki…

Bizim helvamız, bu resmini gördüğünüz helvadan çok daha iyi olacak! Dillerde gezecek, adını-şanını duymayan kalmayacak!

Az biraz daha sabır, ne demişler sabırla koruk, helva olurmuş! Boş durmuyoruz! İyi bir helvacı arıyoruz! Onlar böyle dedikçe ve bu şekilde aradıkça, ömür gidiyor, umutlar tükeniyor!

Gerçek olanın,  Konya helvasını herkesin pişiremeyeceği, kıvamını, tadını tutturamayacağı, dahası Konya helvasını pişirecek olan helvacının, bu şehirden olmasından başka çare olmadığı gerçeği!

Helvacı arayanların anlayamadığı, anlamak istemediği husus tamda burası işte!

Biz helvacıyı bakar bakmaz gözünden,  hali ahvalinden, duruşundan, konuşmasından,

yürüyüşünden biliriz, tanırız diyorlar ya, nasıl tanıyorlarsa artık! Ortada laf çok, helvacı yok!

Ahali de; vardır bir bildikleri, adamlar belli ki boşa konuşmuyor, hakikaten iyi bir helvacı bulacaklar  diye bekleşip duruyor, durmasına da,  neden bunca zamandır bulamadınız demiyor, dışarıdan helvacıya ne gerek var, neden bizim kendi evladımızdan helvacımız yok demiyor!

 

GERÇEKTEN ARADIĞIMIZ HELVACI MI?

Hani derler ya, Tilkinin kırk türküsü varmış, kırkıda tavuk üzerineymiş! Bizim arayıcıların da kırktan fazla türküsü var, ancak, hiçbiri de helvacı aramak üzerine değil!

Geçici, üç-beş günlüğüne dışarıdan getirilen helvacılarla zevahiri kurtarıyor, sözüm ona helvacı bulmak için gece-gündüz akıl aşındırıyoruz!

Lakin, niyetleri aradıklarını söyledikleri o helvacıyı hiç bulmamak, hatta bulamamak!

Var olanları da, göz önünden uzaklaştırmakta da üzerimize yok!

Üzerimize fazla gelinmesin, şimşekler çakmasın babından, “Helvacı aranıyor” diye tellallar çıkarıyor, davullar çaldırıyoruz!

Helvacı diye, mevsimlik gelenlerin, ara ara açılışlarımıza, programlarımıza davet ettiklerimizin,  her daim aynı insanlar olmasına ne diyorsunuz?

Hayret mi? Olur böyle şeyler mi? Yoksa, bunlardan helvacı çırağı bile olmaz mı?

Henüz karar veremedik, düşünüyoruz diyenler çoğunlukta olsalar da,

Kapalı kapılar ardında, benden duymadın! Beni görmedin! Benden için filandan duydum denirse, inkar ederim! Diyenler aramadığınız kadar fazla!

Ne mi arıyorduk?

Helvacı! Bu gidişle gözümüzün önünde olsalar bile onları zor bulacağız galiba!

 

HELVACI BULMUYORLAR! BULALIM DİYENE, KARŞI ÇIKIYOR ARKADAŞLAR!

Helvacı aramaya nerelere gitmedik ki…Bu şehirde helvacı çok diyorlar. Aransa bulunur, bakılsa görülür, hatta işte şunlar, şunlar diyorlar!

Yok deniyor, onlardan helvacı olmaz!

Ondan olmaz, bundan olmaz, şundan olmaz diyenler, gelin siz helvacı olun! Olmuyor arkadaşlar! Helvacı bulun, bulmuyor arkadaşlar! Bırakın biz bulalım deniyor, kesinlikle karşı çıkıyor arkadaşlar!

Artık kime ne sözleri varsa, bilemiyoruz!

Sonra, çıkılıyor helvacı aramaya! Ankara’nın bağları, büklüm büklüm yolları az arşınlanmadı!

Git-gel Konya  6 saat deniyordu ya, YHT sayesinde, o deyişleri de unuttuk. Helvacı diye gidip-gidip geliyoruz!

Ne mi oldu? Helvacı geldi, helvacı gitti. Olmadı, şöyle oldu, böyle oldu!

Tevatürler, rivayetler, hikayeler aramadığınız kadar.

İthal Helvacı aramaktan ne bıkan var, ne usanan! İllaki dışarıdan gelecek!

Anlayacağınız, bu şehrin bağrından çıkan helvacıları, helvacıdan saymıyorlar!

Sonra düşülüyor İstanbul yollarına…İstanbul’da helvacı çok olur diye…

Aramalara, sormalara, danışmalara,  gitmelere-gelmelere doyulamadığına ne demeli? Helal olsun filan mı? Dışarıdan gelen ne bilsin seni? Bilmiyor, nazlarından, kaprislerinden geçilmiyor!

Sonra Bileciklere, Söğütlere koşuluyor! Selçuklu torunları, Osmanlının izinde diye de, kendi kendimizin ve de tarihin yalancı çıkarıldığına bakmadan, aldırmadan!

Dört koldan helvacı arıyoruz! Bu şehirden olmaz mı, diyoruz, dünyada olmaz diye ayak diretiyorlar! Direniş Karatay’dan sonra, Direniş Konya demenin zamanı geldi, diyenleri duymadınız mı?

Çare, helvacının bu şehirden olması!  Hani, “Deniz bitti, kara göründü” derler ya…Şimdi tam oralarda bir yerdeyiz! “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil!” sözünü bilirsiniz.

Helvacı konusunda,  artık, “Yoldan çekil!”  faslına gelindi mi, gelinmedi mi, tam olarak bilemiyoruz!

Şimdilik kaydıyla o fasıl 2020 yılına kalmış görünüyor. O fasla gelindiyse, helvacı bu şehirden olacak, insanımız helva yiyecek, gelinmediyse helvacı aramaya ve helva resimlerine bakmaya devam!

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR