Erol Sunat

Erol Sunat

Her Şey Suya Düştükten Sonra!

Her Şey Suya Düştükten Sonra!

Dün ikinci cemre suya düştü. Yine dün güzel bir kandil gecesiydi. Miraç kandiliydi. Rabbimize el açıp, gözü yaşlı dualar ettiğimiz bir geceydi. Öyle bir geceden sonra kalplerimiz yumuşamalıydı. Pişmanlık bizleri sarıp sarmalamalıydı.

Ne mi oldu?

Hiçbir şey!

Uyandığımız Pazartesi, 2022 yılının Şubat ayının son günü…

Yeni bir yıldan iki ay gitti, kaldı geriye on ay!

Her şey yine bildiğiniz gibi, eski hamam, eski tas!

“Dün dünle birlikte gitti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” diyen Hz. Mevlânâ’yı var mı hatırlayan?

Bugün yeni ve güzel şeyler neden söyleyemiyoruz? Neden el ele veremiyoruz? Neden barışamıyoruz? Neden yanlışlarımızdan dönemiyoruz? Neden yanlış yaptığımızı kabullenemiyoruz?

Suya düşen ne varsa, bunun sebebi bizden başkası değil desek, çok şey anında hallolmayacak mı?

Paylaşamadığımız, bölüşemediğimiz dünya da, her zaman olduğu gibi hırslarımız, egolarımız, menfaatlerimiz, çıkarlarımız galebe çalmaya devam ediyor!

Cemre suya düştü amma, bizimde geleceğe dair ne kadar güzel umutlarımız ve beklentilerimiz varsa hepsi birer, ikişer suya düştü!

“Allah affeder, ben etmem!” diyen anlayışlar, egolar kuşatmış dünyamızı!

Öyle olunca da, garip, mantıksız, tutarsız yaklaşımların kol gezdiği tatsız-tuzsuz, adaletsiz, barış sevmeyen, hoş görüsü olmayan ve kalmayan, egoist, tarafgir bir dünyada sözüm ona huzur ve insanlık arıyoruz!

Bizimkisi olmayanı aramak gibi bir şey!

*****

İnsanlık, dünyanın her köşesinde tarihin gözleri önünde, insan haklarını, hür olmayı, hürriyeti boğazlıyor!

Hem de insanlık adına!

İnsan hakları beyannameleri, kutsal dinlerin emirleri, hak ve hukuk üzerine söylenmiş sözler, söylemler hiçe sayılıyor!

Bunun adına savaş deyin, işgal deyin, istila deyin, zorbalık deyin, vahşet deyin, kan içmeye doyamamak deyin!

Lakin; insanlık demeyin! İnsan hakları demeyin! Medeniyet demeyin!

Suya düşen, suya düşürdüğümüz insana ve insanlığa ait ne kadar erdem varsa yerle bir etmişiz, dünyamızı da cehenneme çevirmişiz!

Huzura hasret, hayal kurmaya hasret, yüzü gülmeye hasret bir dünya!

Bazıları zulmün adını, zalimliğin adını sevgi koymuş, sevmek koymuş!

İşte onun içindir ki, suya düşenler çoğalıyor.

Giden geri gelmiyor!

Yapılan yanlışlardan ve hatalardan geri dönülmüyor.

Belli ki, kimse hatasından ders çıkarmayı istemiyor!

*****

İki büyük dünya savaşının yaralarını saramayan, toparlanamayan dünyamız, bir üçüncü dünya savaşının dünyanın sonunu getireceğini bile bile keyfi davranmaya devam ediyor.

Bugün Rusya-Ukrayna savaşı var…

Bir türlü paylaşılamayan Orta Doğu, onlarca yıldır paramparça!

Kapanın elinde kalan coğrafyaların gözyaşlarına bakan yok, aldıran yok!

Kendi aralarında aslan payı misali bölüşülen, pay edilen kıtalarda yeraltı zenginlikleri pay edenlerce çok daha fazla bilinen ülkelerin sesini duyana aşk olsun!

Hangi birini sayalım, hangi birini söyleyelim?

Doğu Türkistan’ı açık hapishane haline getiren ve asimile etmeye hür dünyanın gözü önünde devam eden Çine dur diyemeyen hür dünyanın neleri suya düşürdüğü meydanda değil mi!

Sözüm ona hür bıraktığı, bağımsızlıklarını iade ettiği halde, elini o devletlerin üzerinden çekmeyen, çekemeyen Rusya’nın neyin peşinde olduğu sır mı?

Her kıtada cirit atan Amerika, dünya benden sorulur demiyor mu?

Su derin! Suya düşenler bu derinliğin esrarengiz görüntüsü içerisinde kaybolmaya mahkum!

*****

Cemreyle birlikte sular ısındı, lakin biz insanlar birbirimize ısınamadık. Birbirimizle anlaşamadık, geçinemedik, dünya hepimize dar geldi, az geldi.

Elimize geçen, ayağımıza kadar gelen barışma fırsatlarını, konuşma fırsatlarını, uzlaşma fırsatlarını her defasında geri çevirmeye, tepmeye, ziyan etmeye, yok hükmünde görmeye ve saymaya mecbur muyuz?

Dünyamız karmaşayı, kargaşayı ve savaşı hep sevdi!

Öyle olunca da ilk önce barış suya düştü!

Dostluk suya düştü! Kardeşlik suya düştü! İnsanlık suya düştü!

Cemre kor halinde ateş demek!

Ne olur suya düşünce?

Su yanar!

Su ısınır!

Sular ısınınca diye bir tabirimiz var!

Dünyamızda sular çok çabuk ısınıyor. Sonra başlıyor kaynamaya, fokurdamaya!

Sonrası ise yanan yanana…

Savaşa sebep diye gösterilen gerekçelerin hiçbiri barış kadar değerli değil!

Ancak suya ilk düşende o, düşürülende!

*****

Suya düştük düşmesine de, ara yerde unutulduk, avutulduk, uyutulduk! Anladık mı? Aklımız başımıza geldi mi? Ders aldık mı, çıkardık mı? Hatalarımızdan geri döndük mü? Döndük dolaştık, yine geldik, “Hafızayı beşer” ve “nisyan” konusuna!

Balık kavağa çıktı, güvendiğimiz dağlara karlar yağdı, olmaz dedik oldu, bitti dedik bitmedi, gelmez dedik geldi, yarı yollarda bırakıldık bir başımıza!

Ne mi oldu?

Yine hiçbir şey anlamadık!

Bakar kör gibi olunca, ne suya düşeni gördü gözlerimiz ne de düşürüleni!

Her şey suya düştükten sonra, adına ister ortak akıl deyin, ister ateşkes, ister arabuluculuk, ister zevahiri kurtarmak, ister hem nalına hem mıhına bir vaziyet!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR