Biz haddimizi biliriz.

Kılıçdaroğlu için “Eşcinseldir” yakıştırmasını yapmayız, yapılmasını doğru da bulmayız.

Şayet yapacak olursak, o zaman da delikanlı gibi ortaya çıkar, delillerimizle ispat ederiz.

Elde delilimiz yok da, laf olsun diye böyle bir iddiada bulunuyorsak ve diyorsak ki; “Eşcinsel olmadığın kendisi ispat etsin” o zaman da zırvalıyoruz demektir.

Çünkü hukukun temel kuralı şudur:

“Müddei, iddiasın ispat ile mükelleftir!”

Bu ne demektir ?

Bu şu demektir:

Hiç kimse ispat edemeyeceği bir şeyi iddia etmeyecektir, etmemelidir.

Konuya bodoslama daldım, biliyorum.

Çünkü çok kızgınım. Çok üzgünüm.

Benim ülkemin Ana muhalefet partisi devletten yana değil de teröristten yana tavır alıyorsa, ciddi bir sıkıntı vardır.

CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu SİHA’ların sivilleri öldürdüğünü iddia ediyor.

Hükümet, öldürülenlerin sivil değil, terörist olduğunu söylese de ana muhalefet iddiasında ısrarlı. Önce sessiz kalan Kılıçdaroğlu, sonra şu açıklamayı yapıyor:

“İsteğimiz şu. Bunu Sezgin Tanrıkulu üzerinden özel suçlama alanı yapmadan, olayın sağlıklı ve sağduyulu aydınlatılması. Biz de onu istiyoruz. Aydınlatılsın, teröristse çıkarlar belgesini koyarlar."

Şimdi yazımın girişinde dediğimi desem uygun olur mu?

Kılıçdaroğlu, “Eşcinsel” olmadığını çıkar ispat eder, öyle mi?

Bu, ne yaman bir çelişkidir.

Bu, ne yaman bir demogogluktur?

Bu, ne yaman bir kıvırmadır.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Sayın Cumhurbaşkanı.

İşiniz çok zor. Teröristleri öldürdüğünüz için bile sizi suçlayan bir ana muhalefetiniz var. Bunu, sana düşman oldukları için mi yaparlar, yoksa ülkeme düşman oldukları için mi sana düşmanlar bilemedim.

Allah bu ülkeyi CHP’nin şerrinden korusun.