Erol Sunat

Erol Sunat

Köylerimizi Paris yapabildik mi?

Köylerimizi Paris yapabildik mi?

Siyasilerimiz yıllarca ne demişlerdi? Köyünüzü Paris yapacağız! Köylerimiz Paris oldu mu? Yoksa Köyler Paris’e mi döndü, dahası her şey olup bitti de bizler mi farkına varamadık!

Neydi bu Paris yapma merakı?

Paris’ten başka bir benzetme, yakıştırma mı yoktu da ta…Fransalardan aldık geldik Paris’i kondurduk köylerimizin baş ucuna!

Her şey “Orda bir köy uzakta/ O köy bizim köyümüzdür/ Gitmesek de, gelmesek de / O köy bizim köyümüzdür” diye başlamadı elbette…

Bu dizeler, yalnız bıraktığımız, unuttuğumuz, seçimden seçime uğradığımız köyler için anlatıldı yıllarca…

Netice de, köyleri Paris yapacaktık!

Paris olunca, köyümüzde ne yoksa hepsi ardı ardına gelip sıralanacaktı.

O yıllarda köylerimizde, Elektrik yoktu, su yoktu, doğru düzgün yol yoktu…Bir saat kadar ciple, ondan sonra saatlerce ya katır sırtında, yada yaya olarak gidip de ulaşırdınız köyünüze…

Bizim yaşımızdakiler, köyleri iyi bilir. O köylerde görev yaptık, yıllarca gittik geldik…

Yıllar sonra, elektrik geldi köylere, köyler geceleri ışıl ışıl aydınlandı…

Oh be dünya varmış dedi insanlar. İdare lambaları rafa kalktı…

Sonra yollar iyi kötü asfalt oldu. Dardı falan amma, toz yoktu, çamur yoktu, çamurdan da, tozdan kurtulmuştu köylerimiz. Köyün içine kadar gelmişti asfalt.

Sonra, köyden kasabaya, ilçeye, hatta şehre minibüsler çalışmaya başladı.

Pazara diye, doktora diye, alışverişe diye hatta sinemaya diye değişik bir heyecan sardı insanımızı…

Köyler galiba Paris olmaya başlamıştı!

O yıllarda köyden şehre fazla bir göç yoktu. Özellikle inşaat alanında giderdi insanlar gurbete…Sonra pancara diye gittiler, orman diye gittiler, zeytin diye, tütün diye gittiler, fındık diye, çay diye gittiler gurbete…Ancak, her defasında köylerine geri geldiler, geri döndüler.

*****

Köyler geliştikçe, büyüdükçe, siyasiler geldiler köye, sizin dediler köyünüzü belde yapacağız, artık Muhtarınız değil, Başkanınız olacak. Reisiniz olacak!

Bazı köylerimiz belde oldular.

Kadim nahiyeler vardı bir zamanlar. Nahiye Müdürleri tarafından yönetilirdi. Onlarda belde oldu, yeni belde olanlarda…

Yine geldi siyasiler, Belde oldunuz, Paris yaptık burasını dediler.

Alkış, tufan, yıkıldı ortalık!

Adaylar çıktı ortaya değişik partilerden, köylü sandığa gitti. Ve yeni Reislerini seçtiler. Başkan kelimesine uzun zaman alışamadıkları için, bizim kasabanın, beldenin reisi dediler Başkanlarına.

Reis Beyin makam arabası, makam şoförü, Belediye Binası, traktörü, kepçesi filan derken, köy değişmeye Paris olmaya başlamıştı anlatılanlara göre…

Reis bey, İlçeyi aştı, vilayete ulaştı,

Vekillerle görüşmek için ta…Ankara’ya kadar koştu gitti.

Vekiller yeni Beldelere uğradılar, Belediye Binasının balkonundan yanında Reisle birlikte konuşmalar yaptılar. Vaat yağmurlarıyla sırılsıklam ıslandı onları dinleyenler…

*****

Aradan birkaç on yıl daha geçti.

Vekiller çıktı geldi beldeye…

Dediler ki Reis Bey, Partinizden istifa edip bizim Partiye geçerseniz,

Size esaslı bir müjdemiz olacak.

Beldenizi Paris yapmakla kalmayacağız,

İlçe yapacağız, İlçe…

Bazı reisler, biz dediler bu köye hizmet için yola çıktık.

Hayalimiz bu idi.

İlçe oldular. İlçe olunca, köyün beldenin havası değişti.

İmkanları değişti. İlçe Reisi oldular. Kaymakam geldi, Daire Müdürleri geldi. Yeni ilçe hareketlendi, şenlendi.

Sonra Vali Bey çıktı geldi, Bakanlar geldi!

İlk yıllarda bu etkiyi anlayamadılarsa da, sonraki yıllar her şey çok daha güzel oldu.

Bu anlattıklarımız kendi dönemlerinin en şanslı köyleri ve beldeleriydi.

*****

Büyükşehir yasası çıktığında, köylerde ve beldelerde nüfus sayımları yapıldı. Paris yaptığımız köyler ve beldeler bir anda bağlı bulundukları İlçenin mahallesi oluverdiler. Tahttan düştüler, gözden ırak oldular, öyle bir burukluk yaşadılar ki, o burukluk az uz sürmedi!

Kadim kasabalar vardı. O kasabaları büyüten, genişleten, tuttuğunu koparan, hiçbir güçlükten yılmayan, sayısız hizmetler getiren, kasabası ve beldesinde efsane olmuş Reisler vardı.

O dönemler kapandı ve her biri yeni birer mahalle olarak anılmaya başladılar.

Ortaya can ve canan meselesi çıktı. En azından yeni bağlananlar öyle düşündüler.

Merkez İlçelere bağlananlar hem öksüz, hem yetim kalmışlara dönüverdiler.

Sizi Paris yapacağız, Paris yaptık diyenlerin hiçbiri görünürlerde yoktular.

Yeni bağlı bulundukları Başkanlar, önce can dedikleri mahalleleri geziyor, onlardan sıra gelirse yeni bağlanan mahallelere bakıyorlardı. Bu serzenişler bir hayli devam etti, durdu!

*****

Yeni mahalleler o eski kadim köy ve kasabalar Paris olduklarını düşündükleri günlerin hatıralarıyla baş başa kaldılar. Haklarını savunan reisler, Başkanlar yoktu.

Yeni muhtarları da, dinleyen olmadı. Bazı yıllarda öyle kışlar oldu ki, kar yollar kapadı. Aramadıkları yer kalmadı. Ancak bağlı bulundukları ilçelerin Başkanları ne onların mahallesine ulaştı, ne de yollarını açacak bir araç gönderdi.

Eskiden olsaydı, Reis hemen kepçeyi seferber eder, yakın beldelerden yardım ister, yolları açar, belde ferahlardı.

Yazıklar olsun dediler, bize oysa neler söylemişlerdi!

Belde iken köy olduk demişlerdi, beldeler…Beldemize hoş geldiniz tabelaları boynu bükük kalıvermişti bir anda…Belde girişlerindeki, “Beldemize hoş geldiniz” levhalarına elveda dediler, Belde festivallerine de…Başkanım, Reisim hitapları da bitmişti.

Kırk senelik beldelerin neden köy olduğunu, sonra neden mahallelere dönüştüğünü de hâlâ anlayabilmiş değiliz!

Köylerimizi Paris yapabildik mi bilemiyoruz. Anlatılanlara göre; Paris olan var, Paris olmaya yakın olan var, Paris olacak inşallah denilenler var. Anlaşılan o ki, Paris olma tabiri hâlâ gündemde, gündemden düşecek gibi de görünmüyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR