Mustafa Bahar

Mustafa Bahar

Kurban bir ibadet midir?

Kurban bir ibadet midir?

Günümüz dünyası her şeyin tüketildiği, eskitildiği ve yok edildiği bir hayat yaşıyor. Tüketilen kavramlardan biri de kurban kavramı. Artık çok kavramın başına gelen felaket kurbanı da etkilemiş görünüyor. Sosyal medyada bir ilahiyatçının kurbanın bir ibadet olmadığı ile alakalı cümlelerini görünce aklıma bu düşünceler geliverdi.

Bildiğim kadarıyla diğer üç mezhepte sünnet iken Hanefi mezhebinde vacip hükmünde bir ibadettir. Tarihte insanların bile kurban edildiğini biliyoruz. Hatta anlatılanlara göre cinlerle anlaşma yapmak için kurban verenler var. Daha da ilerisi kendi soyunu bile kurban verenlerin olduğunu duymuştum. İşin doğrusu çağdaş dünyamızda sanal aleme, gelecek endişesine, konforlu bir hayata daha sofistike bir şekilde kurban edilen nesilleri görünce geçmişten günümüze tüm bunlar yapılmış olabilir.

Budizm de kurban var. Kesilen kurban da insanlar tarafından yenmiyor. Tanrıya mesaj gönderdiklerine inanıyorlar. Birçok dinde kurban ibadetinin var olduğunu biliyoruz. Göktürklerde kabile reisi hasta olunca büyücü ve şifacılar (cadılar) bazen ilaçla tedavi yapıyorlar bazen de beş alemle irtibat kuruyorlar. Bu beş alemdeki varlıklardan hastanın iyileşmesi için yardım istiyorlar. Gençler hatta bebekler kurban ediliyor. Anlaşılan o ki İslam’ın gelişi ile birlikte kurban ibadeti hem kolaylaşmış hem de sürdürülebilir bir fayda elde edilmiştir. Elbette fayda merkezli düşünmüyoruz, sadece mukayese ederek geçmişte de bu ibadetin var olduğunu görüyoruz. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail kıssaları ise herkesin bildiği kıssalar.

Dinimizde suçların ve günahların kefareti olarak da kurban kesilir. Bu kurbanda samimiyetimizi ve pişmanlığımızı ispat etmemiz ve bir bedel ödememiz gerekir. Diyet gibi algılanabilir. Burada hangi makul mantık gerekçeyle bunu yapıyorsunuz sorusu yersizdir. Bugünün moda kelimeleri ile inşa edilen akıllarımıza bu türden sorular gelebilir. Ancak inancın makul ve mantıklı olması gerekmez. Biz öylece inanırız. Allah böyle istemişse, peygamber böyle yapmışsa bize düşen sadece bunu ibadet saymak ve gücümüz nispetince yerine getirmektir.

Hayvanın sakinleştirilmesi, korkutulmaması, keskin bir bıçakla kesilmesi, eziyet edilmemesi gibi usuller hocalar tarafından anlatılır. Bu aynı zamanda hayvanın etinin lezzetine bile etki ettiği düşünülür. Peygamber as. “-Ya Fatıma gel kurban kesiyoruz” diye kızını kurban kesilen yere çağırıyor. Kurban kesim işlemini göstermek istiyor olabilir ama bunun dışında da kurban kesim alanında oluşan çok yüksek pozitif enerjiden faydalandırmak istiyordu Allah-u A’lem. Yıllar önce bir kurban kesimi sırasında hasta, yaşlı ve çocukların kesim yapılan yere getirildiğini görünce şaşırmıştım. Kurban kesim anında büyük bir enerjinin etrafa yayıldığını; bu enerjiden hasta, yaşlı ve çocukların faydalanması için getirdiklerini söylemişlerdi. İnsan bedeninin yüksek pozitif enerji yayılımında aurasının ve eterik bedeninin bu enerjiye açık hale geldiğini Çin tıbbı ile ilgilenen bir doktor arkadaştan öğrenene kadar çok anlamamıştım. Yine kurban gece kesilmemesi de ilginçtir. Gece daha şerli olarak tarif edilir Peygamberimiz tarafından. Kur’an ayetleri de gece ile şer benzetmesi yapılır. Gece, insan dışı mahlukat için gündüz sayılır. Yani gece mahlukat trafiği çok yoğundur. Dolayısıyla gece kurban kesim anında yayılan enerji çok dar bir alana yayılırken gündüz bu enerji çok daha geniş alanlara yayıldığı için kurban gündüz kesiliyor.

Hz. İbrahim’in İsmail’i kurban etmesi olayından ölüm kotasının dolduğuna ve kaygının azaldığına şahit oluyoruz. Kurban etini yediğinizde de vücuda şifa olduğuna inanılır. Tek maksadımız karnımızı doyurmak değildir kısacası. Tabii ki her Kurban Bayramı’nda ortaya atılan hayvan katliamı yapılıyor yaygarasını çıkaranlar bu durumları böyle anlayamazlar. Avusturalya’da binlerce deveyi sürek avıyla öldürenleri, Hollanda’da doğaya zarar verdiği gerekçesi ile itlaf edilen binlerce büyükbaş hayvanı öldürenleri kimse vahşi olarak tarif etmedi. Bunlar vahşi Batı’nın büyük yalanları. İnsanların kendi elleriyle beslediklerini daha ulvi gayelerle kurban etmeleri neden vahşet olsun ki? Kurbanlık hayvanlarımızı tabiata salıversek neden yaşadıklarına dair bir fikri olan var mı? Bu kadar çoğalabilirler mi? Ya da kendi başlarına ne kadar yaşayabilirler? Karaman Valiliği yılkı atlarının meraya verdiği zarar yüzünden bu atları sahiplendirmeye çalışmıştı bir aralar. Halbuki koyun keçi ve inek cinsi tamamen yiyecek olarak yaratılmıştır. Onlar otla besleniyor ama bir başka hayvan cinsi ile beslenmiyorsa besin olacak demektir. Yaratılış amacı, besin zincirinin bir halkası olmaktır.

Elbette bazı şeyleri anlamak zor. Ama düşünün deprem öncesi ne kadar çok kaygılarımız ve endişelerimiz vardı. Her şeyden şikâyet eder hale gelmiştik. Memnuniyetsizlik şükürsüzlüğe dönüşmüştü. Daha büyük sıkıntılar, varoluşsal sorunlar karşımıza çıkınca şikâyet ettiğimiz konular önemsizleşti. Şikâyet etmek şikâyet edilecek şeylerin sayısını artırır sadece. Bizim inancımızda kurban kana karşılık gelir. Başından büyük kaza geçen, büyük sıkıntılara giren, hastalığa yakalanan birçok insan kurban kesmeyi düşünür. Yine kurban kanı akıtma eyleminin arka planında günahlara kefaret ve dualarının kabulüne ilişkin bir bedel olarak inanılır.

Aslında özet olarak söylemek istediğim, bir ilahiyatçı kurban gibi binlerce yıllık bir eylemin ibadet olmadığını ispat etmeye çalışması saçmalıktır. Dinde saçma kelimesi kullanılmaz. Makul, mantıklı olması bile aranmaz. Çünkü vatandaş inanmaya meyillidir. İnanç aklın konusu değil kalbin ve duyguların konusudur. Dileyen inanır, dileyen inkâr eder. Kurbanla ilgili olarak yukarıda söylediklerimin bir kısmını Kur’an’da ve Hadis’te bulamayabilirsiniz. İslam dünyasının neresine giderseniz gidin bu inançlara rastlarsınız. Böyle bir ibadet yok, şu hurafe, bu bidat demeye başlarsanız dinden geriye hiçbir şey bırakmazsınız. Yeniden söylemekte fayda var: Dini mantığın, aklın ve düşüncenin konusu yaparsanız içinden çıkamayacağınız zor sorularla karşılaşırsınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Bahar Arşivi
SON YAZILAR