Abdurrahman Hakan Pakiş
Birlik rahmettir, ayrılık ise azap
Bismillah.
Elhamdülillah, vessalâtü vesselâmü alâ Resûlillah.
İslam dininin temelinde yer alan en önemli değerlerden biri birlik ve beraberliktir. Çünkü birlik olan yerde huzur, bereket, kardeşlik, sükûnet ve merhamet vardır. Müminler bir araya geldiklerinde, gönüllerini aynı hakikate bağladıklarında hem dünya hem de ahiret saadeti onların olur. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
﴿وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُوا﴾.
“(Ey îmân edenler!) Hep birlikte Allah’ın dinine (Kur’ân’ın hükümlerine) uyun ve sakın ayrılığa düşmeyin.” (Âl-i İmrân, 3/103).
Bu ayet, İslam toplumunun temelini teşkil eden en güçlü öğüttür. Zira insanı insan yapan, toplumu millet yapan değer; aynı inanç etrafında toplanmak, aynı hakikate yönelmektir. Allah Teâlâ, cahiliye döneminde birbirine düşman olan kabileleri İslam nimetiyle kardeş kılmış, kalplerini kaynaştırmıştır.
İman Toplumsal Dayanışmadır
Yüce dinimiz, imanı yalnızca bireysel bir ilke alanı olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir dayanışma zemini olarak görür. Çünkü inanç, kalpte başlar ama davranışlarla topluma yayılır.
Peygamber-i Zîşân Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] bu hakikati şöyle ifade etmiştir:
“Size cemaati tavsiye ederim. Ayrılıktan sakının. Zira şeytan tek kalanla beraberdir, iki kişiden ise uzaktır.” (Tirmizî, Fiten, 7).
Bu hadis, bizlere birlikten ayrılanın hem şeytanın vesvesesine hem de nefis tuzaklarına açık hale geleceğini öğretir. Mümin, cemaatle olursa güç bulur; çünkü iman birliği, gönülleri diri tutan bir ruhtur.
Müminler Yek Vücuttur!
İslam, toplumu bir bedene, fertleri ise bu bedenin organlarına benzetmiştir. Organlardan biri hasta olduğunda tüm beden huzursuz olur. Aynı şekilde bir Müslüman sıkıntıya düştüğünde, diğer Müslüman da onun acısını hissetmelidir (bkz. Müslim, Birr, 66).
Gerçek kardeşlik, işte bu şefkat ve merhamet üzerine kuruludur. Mümin, kardeşinin derdini paylaşmalı, sevinciyle de sevinmelidir. Bu hal, toplumu güçlü kılan manevî çimentodur. Nasıl ki rüzgâr önünde savrulan kumlar, su ve çimento ile yoğrulduğunda sağlam bir beton olur; aynı şekilde İslam kardeşliğiyle yoğrulan toplum da yıkılmaz metin bir duvar haline gelir.
Birlikten Kuvvet, Ayrılıktan Zayıflık Doğar
Tarih boyunca İslam ümmetinin yükselişinin ardında birlik ruhu vardır. Yüce önderimiz Peygamber Efendimiz’in [sallallahu aleyhi vesellem], Ashâb-ı Kirâm’ı [radıyallahu anhüm] kardeş ilan etmesi bu ruhun en güzel örneğidir. Ensâr ve Muhâcir kardeşliği, medeniyetimizin temel taşlarını oluşturmuştur.
Birlik beraberlik, sadece dinî bir emir değil; aynı zamanda medeniyet inşasının da temelidir. Müslümanlar kalben bir olduklarında, maddeten de güçlü olmuşlardır. Ne zaman ki aralarına tefrika, yani ayrılık tohumları ekilmiştir; o zaman zayıflamışlar, sömürülmüşler, kendi değerlerinden uzaklaşmışlardır.
Fahr-i Cihân Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] buyurmuştur:
“Birbirinizi sevmedikçe (hakîkî anlamda) iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, İman 22).
Sevgi, birliği besleyen en güçlü damardır. Bu sevgi, çıkar ilişkisine değil; Allah rızasına dayanırsa kalıcı olur. Çünkü Allah için sevilen kardeşlik, Allah katında baki kalır.
Kültürel Bir Miras: Birlik Ruhu
Tarihe baktığımız zaman –ki geçmişi anlamak, bugünü anlamaktır- birlik ve beraberliğini devam ettiren milletlerin, yücelmiş ve yükselmiş olduklarını görürüz. Bölünüp parçalanan ve bölücülüğün girdabına kapılan milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Bu birlik ruhunun ne denli büyük medeniyetler doğurduğunu görürüz. İslâm Devletleri’nin gücü; sadece kılıçta değil, gönül birliğinde idi. Camiler, medreseler, tekkeler, vakıflar ve daha pek çok miras hep bu kardeşlik ve yardımlaşma anlayışının eseridir…
Milli şairimiz Mehmet Âkif Ersoy, bu gerçeği şu veciz mısralarla dile getirmiştir:
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez;
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.”
Birlikte Rahmet Vardır
İslam ümmetinin gücü, bireylerin birbirine kenetlenmesinden doğar. “Ümmet” kelimesinin kökü bile “aynı dine inanma, aynı zamanda yaşama veya aynı mekânda bulunma gibi önemli bir unsurda toplanan gruplar” ifade eder. Bugün her zamankinden daha çok birlik, dayanışma ve kardeşlik ruhuna ihtiyacımız vardır.
Bu doğrultuda, Şeyh Seyyid Abdülbâki el-Hüseynî’nin [kuddise sırruhû] muhiplerine hitaben buyurduğu şu müstesnâ söz, onun irfan derinliğini yansıtan son derece kıymetli bir ifadedir:
“Birlik ve beraberlik içinde olun, kardeş olun. Aksi takdirde şeytan sizinle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynar.”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.