Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Küskünler Denilen Kesim Kimler Olabilir?

Küskünler Denilen Kesim Kimler Olabilir?

Adına ister küskün ister kırgın ister incinmiş deyin, küskünler denilen kesim "Trenden inenlerden" mi ibaret yoksa başkaları da var mı? Gözlemlerime göre küskünler sadece trenden inenlerden ibaret değil. Şayet öyle olsaydı trenden inen kadar trene binen de olmuştur. Bence küskünlükleri daha derinlerde ve gerilerde aramak gerek.

 

Bu yazımda küskün, kırgın veya incinmişlerin kimler olabileceğini irdelemeye çalışacağım. Niyetim bir şeyi kaşımak, eski defterleri açmak değil. Bu seçimde de birinci parti çıkmasına rağmen bu duruma sevinemeyen bir parti ve bu partinin seçmenleri var. Öyle zannediyorum parti, oy kaybının ve bazı şehirleri kaybetmenin nedenleri üzerine yoğunlaşacaktır. Bu sürece katkı olsun düşüncesiyle tespitlerimi aktarmaya çalışacağım. Analizime katılır veya katılmazsınız. Siz bu konuda farklı düşünebilirsiniz. Saygı duyarım. Aynı saygıyı ben de bekliyorum.

1. 2014 yılında çıkarılan kanunla halen görev yapan il-ilçe milli eğitim müdürleri ile milli eğitim müdür yardımcıları özlük hakları baki kalmak şartıyla "Eğitim uzmanı" statüsüne alınarak kızağa alındılar. Tabir yerindeyse bankamatik memuru oldular. Bu durumda olanların çoğu emekli olmamasına rağmen aktif olarak çalışmıyorlar. Yerlerine yenileri atandı.

2. Okullarda görev yapan okul müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı olarak görev yapanlar içerisinde dört yıl idarelik yapanların idarecilikleri asli görev olmadığı için sona erdirildi. Bunlar yeniden değerlendirmeye tabi tutuldu. Değerlendirme sonucunda mevcut idarecilerin yüzde 80'i, 75 puanın altında kalarak öğretmenliğe döndürüldü. Yeni müdür ve yardımcı seçimi için mülakat sistemi devreye kondu. Üç katı aday mülakata alındı. Mülakatta bir katına yeterli puan verilirken iki katı başarılı bulunmadı. Mülakat yoluyla idareci seçme işi 2014 yılından itibaren devam etmektedir.

3. Yeni öğretmen alımında sözlü mülakat sistemi getirildi. Bu sınavlara da üç katı aday çağrıldı. İki katı elenirken bir katı başarılı olabildi.

4. Yıllar öncesinde yaptığı konuşmalar ve verdiği fetvalar bir el tarafından basına servis edilince Nurettin Yıldız’a birinci ağızdan tepki verildi.

5. Görevi devraldıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığına olumlu bir hava katan, okuttuğu hutbelerle cumalara heyecan getiren, halk nezdinde gelmiş-geçmiş en iyi DİB Başkanı kabul edilen ve oturduğu koltuğun hakkını veren Mehmet Görmez, süresi dolmadan emekliliğini istemek durumunda kalmıştır.

6. Mor Beyin yazılımı nedeniyle iradesinin dışında Bylock kullandığı tespit edilen 11.480 kişi hakkında FETÖ üyeliği iddiasıyla mahkemeler tarafından işlem yapılmıştır. Bunun FETÖ tuzağı olduğu anlaşılıncaya kadar çoğu kimse görevinden el çektirilmiştir.

7.Sınavları geçip kamuya atanma bekleyen çoğu kişi, güvenlik soruşturulmasından geçirilmiş ama bu soruşturma makul sürede tamamlanmamış, çoğu kimse bir yıl boyunca göreve başlatılmayı beklemiştir.

8.Birlikte yola çıktıkları dava arkadaşları şu ya da bu şekilde haklı veya haksız partisine mesafe koyup içine kapandığında, basından bazı kalemşorlar kraldan daha kralcı kesilip bu kişilere mobbing uygulamış, birinci elden “Siz kim oluyorsunuz da benim adıma racon kesiyorsunuz” denmemiştir. Bir defa denmiş ama sonra bu atışlar devam etmiştir. Sessiz duran, ayrılan, yapıcı eleştirmeye kalkan kim varsa hepsi FETÖ’cülükle, hainlikle ve nankörlükle itham edilmiştir.

9. Ahmet Taşgetiren’in önce Star’dan, ardından yıllardır yazdığı dergisinden gönderilmiş olması. Taşgetiren dışında yazı yazamayan, TV ekranlarına çıkamayan yazar ve çizerin sayısı az değil.

10. FETÖ ile mücadele adı altında hemen hemen herkese özellikle dindar ve mütedeyyin insanlara şüphe ile bakılmıştır. Açığa alınan veya ihraç edilenler daha sonra görevlerine döndürülmüş olsa da içlerinde bir gönül kırgınlığı kalmıştır. FETÖ ile mücadelede mağdurların olabileceği düşüncesine kulak asılmamıştır.

11. "Metal yorgunluğu" gerekçesiyle istifası istenen belediye başkanları ne istifa ettirilenler ne de seçmen tarafından anlaşılmıştır. İstanbul ve Ankara'nın kaybedilmesinde, Bursa ve Balıkesir'in güç bela kazanılmasında seçmenin kırgınlığı olabilir.

12. Kamu adına görev yapan bazı kamu görevlileri "Ey komiser, ey kaymakam..." şeklinde kamuoyu nezdinde ve miting meydanlarında eleştiriye tabi tutulmuş, kırmadan uyarma yolu terk edilmiştir.

13. Ekonomide geldiğimiz nokta parti sevenlerine “Böyle olmamalıydı” dedirtti.

14.Atamalarda ehliyet ve liyakat yerine bağlılık esas alındı. Bu yol ile gelenler halka ve personeline tepeden baktı.

15. “Trenden inenler, bir daha bu trene binemez” denirken kapılar tamamen kapatıldı. Bir oya ihtiyacın olduğu bu seçimde bazılarının oyuna ihtiyaç duyulmadı.

Bir kısmına değinmeye çalıştığım gönül kırgınlıkları çoktur. Saymakla bitmez. Gönül kırgınlığı da bireylerden oluşmuyor. Kalabalık bir ordu denebilir. Parti de kırgınlıkların farkında olmalı ki bu seçim propagandasını “Gönül Belediyeciliği” üzerine oturtmaya çalıştı. Ama çok başarılı olamadı. Çünkü kırılanların bir kısmı sandığa gitmedi, gidenlerin bir kısmı oyunu iptal etti, kimi kerhen verdi, kimi de başka partilere yöneldi. Gönül belediyeciliği niçin tutmadı derseniz incinmişlikler yanlış yerde arandı.

 

Hasılı -küçümsemiyorum ama- muhtarların gönüllerinin alındığı kadar incinmişlerin/küskünlerin/kırılanların gönüllerini alma yoluna gidilmedi.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
  • kamil durmazcıoğulları / 09 Nisan 2019 15:49

    Sayın yazar yazınızda değindiniz bir takım maddelere ben de katılıyorum, ancak küskünler dedikleriniz kendilerine makam verilince iyi hoş, makam alınınca küskünüm ben demesi hakkaniyet mi? Ayrıca bu seçimlerden önce akpartiye oy kaybettirmek için dış güçler tarafından bilinçli olarak ekonomimize müdahale edildi, bu son derece belli oluyor, nerden belli oluyor derseniz baktığınız zaman Amerika sözcüleri seçim sonuçlarına karışmaya çalışıyor, yani verdikleri emeğin boşa gitmemesi için çabalıyor, çok farklı partilerin bir araya gelerek oluşturdukları ittifak yasa dışı örgütlerinde alttan alta desteğiyle bazı büyük illerimizde kazanmış olabilir, ancak bunun sıkıntısını zaman içinde birbirlerine düşerek yaşayacakları aşikar, nitekim terör örgütüyle arasına mesafe koyamayan parti yetkilisi batı illerine kayyum atadık diyecek kadar kendinde hak bulabiliyorsa bunu bu partilerin ve oy verenlerin sorgulaması gerekmez mi sizce. Sonuç olarak diyeceğim şu ki bütün bu kirli iç ve dış ittifaklara rağmen akparti yine birinci parti oluyorsa, hatalarına rağmen başarılıdır diyorum.

    Yanıtla (5) (0)
  • Barbaros UlU / 09 Nisan 2019 22:29

    Kamil Bey! Katılalım veya katılmayalım, insanın yapısında makam verilince hoşuna gider, makamdan alınınca yaygarayı basar. Birincide kişinin gönlü okşanırken ikincide gönlü rencide olmaktadır. Elbette makamlar kimseye mülk değil, hepsi herkese emanettir. Bugün biri vardır, yarın bir başkası olacaktır. Hükümetin çalışacağı kişilerle ilgili kriter ortaya koyar. Fakat bu kriterler anlaşılabilir ve anlatılabilir olması gerekir. Makamdan almalarda ve makam verilmede toptancı davranıldı. Pekala bazı makam sahipleri için disiplin mekanizması işletilebilirdi. Bu durum makam sahipleri tarafından anlaşılamamıştır.
    Ekonomiye dış saldırı olması hepimizin malumudur. Zira bu ülke yıllardır sadece ekonomik saldırılara değil, birçok saldırılara maruz kalmıştır. Devlet hepsini de savuşturdu. Dış güçler hala nereden saldırıp sonuç alabiliriz hesabı yapmaktadır. Hükümetin daha önceki saldırıları savuşturduğu gibi ekonomik saldırıyı da savuşturma gibi bir görevi var. En azından alınması gereken ne tedbir varsa alabilmesi gerekirdi. Çünkü dış güçler sonuç alacak yerlerden yani zayıf noktamızdan vurabileceği daha önce düşünülmeliydi. Ekonomimiz de kırılgan olduğuna göre düşmanın buradan saldırması kaçınılmaz idi. O zaman saldırılara karşı A, B, C planlarımız olmalıydı.
    Başta ABD olmak üzere dış ülkeler bize her daim müdahil olurlar. Zira biz ta Osmanlı’dan beri yani Tanzimat Fermanından itibaren onların müdahalesine kapı araladık. Bu durum hala devam ediyor.
    Dediğiniz gibi her türlü menfi duruma rağmen AK Parti yine birinci olmuştur. Fakat gördüğümüz gibi bu birinciliğe AK parti sevinememiş, seçmeni ise bu sonuçtan memnun kalmamıştır. Çünkü kaybedilmemesi gereken önemli merkezler kaybedilmiştir.
    Sonuç olarak parti kendisini başarılı veya görebilir. Bu, durduğumu yere göre değişir. Burada niyetim AK Parti hatalıydı, diğerleri hatasızdı iddiasında değilim. Benimki bir analiz. Bu analizim isabetli de olmayabilir. Ama başta AK Parti ve bu partiye gönül verenler şunu kendilerine sorması gerekiyor. Bir zamanlar tüm muhalefet birleşse bile açık ara önde seçim ve seçimleri kazanabiliyor iken bugün ya bıçak sırtı kazanıyor veya kaybediyor. Neden acaba? Bunu kendi kendine sorması varsa hata ve yanlışları ile yüzleşmesi gerekiyor. Maalesef bu işin şakası yok. Seçmene rağmen siyaset yürütülmez.
    Yukarıda saydığım küskünler bireysel değildir. Hemen hemen hepsi bir camia, grubu temsil ediyor. Bu da binlerce oy demektir.
    Baki selam...

    Yanıtla (3) (0)
Barbaros Ulu Arşivi
SON YAZILAR