Erol Sunat

Erol Sunat

Şehreminin Hikayesi

Şehreminin Hikayesi

 

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin Sultanı, kendinin de çok sevdiği bir şehre, o şehirde tanınan, bilinen ve sevilen bir adamı Şehremini olarak görevlendirmiş. Daha önce ki Şehreminilerden ise ahali çok çekmiş. Yanlarına desturla girilenler, kimseyi dinlemeyenler pek çokmuş. Yeni Şehremini, kendinden önce yapılmayan, yarım kalan ne kadar iş varsa , alt alta yazmış. Kolları sıvamış, Payitahttan da, bu işten anlayan ufku açık insanlar getirtmiş.

Şehrin kısa sürede çehresi değişmiş. Kanallar yaptırmış. Şehre çok daha temiz içme suyu getirmiş. Çeşme sayısını mevcudun beş katına çıkarmış. Neredeyse her sokağa bir çeşme yaptırmış.

Dar yolları genişletmiş. Bazılarının evini, bahçe duvarını yıkmış. Fazlasıyla yeniden yaptırmış.

Şehrin sanatkârına, ustasına, meslek erbabına sahip çıkmış, sizin haminiz benim demiş. Ne zaman bir derdiniz, sıkıntınız oldu, Konağıma izinsiz gelin, derdinizi bizzat bana anlatın. Ahalinin arasında dolaşmış, esnafla sohbet etmiş, dertlerini dinlemiş, onların sofralarına ve hanelerine misafir olmuş.

Ancak, şehrin bu gelişiminden rahatsız olanlar, bu böyle olmaz demişler. Bu şehirde bir Şehremini bir seneden ziyade durmazdı. Adamı geldiği gibi gönderirdik, bu başımıza anlaşılan bela olacak, pişmiş aşımıza su katacak, iki senedir ahalinin en sevdiği adam oldu. Bizim bunu gözden düşürmemiz lazım diyerek başlamışlar dedikoduya, şikayete, tezvirata Payitahta yalan-yanlış haber uçurmaya…

Şehremininin olan bitenden haberi olmuş olmasına da, ahali beni seviyor demiş, bana inanıyor, bana güveniyor. Onlar benim dağ gibi arkamdayken bana hiçbir şey olmaz!

Şikayetler o kadar çok artmış ki, Sultan Vezirlerinden birini tebdili mekan eyleyip şehre göndermiş. Vezir yapılan şikayetlerin hepsinden haberdarmış.  Şehre girmeden önce, şehre yakın hanlardan birine postu serip, ona haber uçuranları adamları vasıtasıyla Hana çağırmış. On kadar adam çıkıp gelmişler.

Vezir demiş ki, içinizde beni tanıyan var mıdır? İki kişi öne çıkmış, Vezir Hazretleri demişler, dualarımız kabul oldu, demek siz geldiniz ha…Kurtarın bizi şu musibetten.

Vezir, burada demiş Vezir Hazretleri falan yok. Beni bilmiyorsunuz, tanımıyorsunuz, görmediniz. Yarın şehre bir tüccar kılığında gelip, ahaliyi dinleyeceğim. Benim yanıma gelmeyeceksiniz, ancak ne oluyor, ne bitiyor, bu hana gelip bana anlatacaksınız. Doğru ne, eğri ne beraber bulalım.

Ertesi gün Vezir, tüccar kılığında şehre gelmiş, şehrin en iyi Hanına yerleşmiş, sonrada, başlamış şehri sokak sokak gezmeye…

Şehreminin adamları, Şehremini Hazretleri demişler, bir adam maiyetiyle geldi her sokakta seni sorar, seni tahkik eder. Şehremini ben demiş ahaliden eminim. Bu ahali beni sırtımdan hançerlemez. Doğruyu söyler. Ne yaptığımı olduğu gibi anlatır.

Vezir, rastgele insanları çağırıp sormaya başlamış. Nasıl demiş Şehremini Hazretlerinden razı mısınız, memnun musunuz?

Ahali, memnunuz amma… Şikayetimiz yok, ancak… İyi adam, hoş adam lakin…Bize bir zararı olmadı fakat…diye başlayan cümlelerle demişler diyeceklerini. Vezir, yanındaki katiplere, ne söylendiyse harf atlamadan hepsini yazdırmış.

Mahallenin birinde, doksan küsur yaşlarında bir adam gelmiş Vezirin yanına. Birde beni dinle Efendi demiş…Vezir farklı bir şey söyleyeceksen neden olmasın demiş.

Yaşlı adam, görürüm ki, açık aramaya gelmişsin Efendi demiş. Ahali bugüne kadar şehirlerini bu denli imar eden birini hiç görmedi. Lakin nankörlük ederler. Kadir kıymet bilmezler. Şehir eminini sevmeyen insanların dolduruşuna, akçelerine kanarlar.  Bu dediklerimi neden katiplerine yazdırmazsın Efendi. Doğruyu ve hakikati öğrenmeye geldiysen, benim gibileri dinleyeceksin. Ancak senin niyetin niyet değil. Elbet bizim dediklerimizi de yazan bir Allah’ın kulu çıkar.

Vezir, alın şu ihtiyarı karşımdan demiş, dediklerinin tek bir satırını dahi kaydeden olmasın. Bir daha böyle bunakları da getirmeyin karşıma!

Vezir kendince heybeler dolusu vesika toplamış…Şehreminiyle hiç görüşmeden, çekmiş gitmiş şehirden.

Şehir eminini göndermek isteyenler, Vezir Hazretleri Payitahta vardığında bunun işi tamam demişler. Öyle belgeler verdik ki, bir daha devlet umuru göremez, Sultanımız ya zindana atar bunu, yada uzak bir diyara sürgüne gönderir.  Bizde rahat bir nefes alırız.

Çok geçmeden şehre Sultan tarafından özel bir ulak gönderilmiş.  Ulak, Şehremini Hazretleri demiş, Sultanımızın fermanıdır, okuyun cevabınızı Sultanımıza götüreceğim.

Şehremini açmış fermanı. Fermanda Sultanın onu acil olarak Payitahta beklediği yazıyormuş.  Şehremini, ulağa, sen bana demiş yolda yoldaşlık yap, beraber, Payitahta gidiyoruz.

Şehir emininin ulakla birlikte apar-topar Payitahta gittiğini görenler duyanlar, aleyhinde olanlar, bu iş bitti demişler.  On güne kalmaz, Şehremini gider, bu işte burada biter. Kurtuluruz bu çok bilmiş adamdan.

Ulak ve Şehremini Payitahta yaklaşırken, Ulak, Şehremini Hazretleri demiş, şu tepenin ardında, herkesin bilmediği bir Han var. Orada bir soluklanalım. Yarın öğleye doğru Payitahta varırız, gel beni dinle, senin moralin falanda belli ki çok bozuk, ola ki dinlenmek sana iyi gelir demiş.

Şehremini, olur demiş gidelim bakalım.

Bir saat kadar sonra Hana varmışlar.  Hancı, hoş geldin Şehremini Hazretleri demiş, burada seni bekleyen bir misafirin var.

Şehremini, eğer demiş o benimle görüşmeye tenezzül etmeyen Vezirse, onunla burada hesaplaşayım, diye eli kılıcında söylenen odaya giriyormuş ki, iki tane adam, dur demişler. Kılıcını teslim etmeden o odaya giremezsin. Şehremini kılıcını, hançerini adamlara teslim etmiş, girmiş içeri. Birde ne görsün Sultan içeride. Sultanım demiş. Heyecandan gözleri kararmış. Sultan, otur bakalım Şehremini demiş, niye seni çağırdım bilir misin?

O şehir, bugüne kadar böyle bir imar faaliyeti görmedi. Şehir şenlendi. Şehir kendine geldi. Şehir kendini buldu. Lakin, eski tas, eski hamam devam etsin diyenleri fena kızdırdın. 

Seni oraya gönderirken, ne yapıp yapmadığını bir-bir kontrol eden adamlar görevlendirmiştim. O adamları hile bilmeyenlerden, yalan söylemeyenlerden, ben dahi hata yapsam kellelerinin gideceğini bilseler, Sultanım bu yaptığın yanlış, yanlışından dön diyeceklerin arasından seçtim. Vezir ise, şikayetleri topladı. Kendince hesaplar yaptı. Sen şimdi ahaliye güvenmekle hata mı ettim diyebilirsin. Merak etme, şehir ahalisinin ekseriyeti senin yanındaydı. Vezir senin lehinde konuşanların ifadelerini kayda aldırmadı. Alınanları da kendince yok etti!

Oysa, benim has adamlarım onları da takip ettiler.  Vezir, seni hiç sevmeyen, tekerimize çomak sokan Şehir eminini bu şehirde yaşatmayacağız diyen adamı, senin yerine Şehremini olarak teklif etti. Şimdi sen burada kalıyorsun yarın erkenden ulakla birlikte, Payitahta geliyorsun demiş.

Ertesi gün, öğleye doğru Şehremini ve ulak Payitahta gelmişler. Payitaht Şehreminin azledileceğini konuşmaya çoktan başlamış. Yeni Şehremini adayı, Vezirin konağında, Vezir Hazretleri demiş, bu iyiliğini unutmam.  İzninizle o Şehreminin izlerini şehirden sileceğime emin olun.

Sultan makamına geçmiş Vezirler yerlerini almışlar. Şehremini ve onun yerine geçecek olan çağrılmışlar Sultanın huzuruna…Sultan, benim Payitahta hiç görünmeyen güngörmüş Vezirimi çağırın demiş. Doksan küsur yaşlarındaki yaşlı adam çıkmış gelmiş Sultanın huzuruna… Soruşturmaları yapan Vezirin beti benzi atmış.

Yaşlı Vezir, o Veziri işaret ederek, Sultanım demiş, bu Efendi, Şehremini hakkında olumlu şeyler söyleyenlerin tek bir harfini dahi kaydettirmedi. Ancak, emriniz üzere ahalinin neler dediğini eksiksiz olarak benim kendi katiplerim, üstelik Vezirin yanı başında yazdılar.

Hulasa, arz edeceğim şudur;  Şehir ahalisi Şehir emininden, Şehremini de ahaliden razıdır.

Size şu Efendinin getirdiği belgelerin ise aslı astarı yoktur. Ferman Sultanımındır.

Ondan sonra ne mi olmuş?

Şehir şehire, han hana, Payitaht Payitahta, Sultan Sultana, Şehremini Şehreminiye, Vezir Vezire, ahali ahaliye, Yaşlı adam yaşlı adama, ulak ulağa benzer…. 

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR