Erol Sunat

Erol Sunat

Tarih fi tarihiydi

Tarih fi tarihiydi

Fi tarihinde ekonomi çetrefilli falan değildi. Enflasyon deyince kimsenin eli ayağı titremiyordu. Zam devede kulaktı. Ekmeğe 25 kuruş zam yapılsa, insanların ekmeğiyle oynamayın diye kıyamet kopardı.

Enflasyon canavarı lastik top gibi bir şeydi. Minicik sevimli mi sevimli, güleç yüzlüydü. Çocukların en iyi arkadaşıydı. Çocuklarla ip atlıyor, sek sek ve yağ satarım bal satarım oynuyordu.

Saklambaçlarda ebeydi lakin saklananlardan birini dahi bulabildiğini gören olmamıştı. Oyuna girdi mi ilk sobelenen hep oydu…

Maşallah pek bi sevimli canavar. Böyle canavara can kurban diye pek seviyorlardı enflasyonu.

Kiralar usulü dairesince artıyor. Kiracı ne diyorsa, ev sahipleri itiraz etmiyorlardı.

İnsanların hayalini ev alma, araba alma süslüyor. Bu konuda adım atanlar bir hayli fazlaydı.

Yuva kurmak isteyenler söz yüzüklerini, nişan yüzüklerini çoktan takmışlar. Evlilik hazırlıkları sürüyordu.

Bugün adı bile anılamayan, hayali kurulamayan güllük gülistanlık manzara fi tarihinde sıradan bir gündü. İnsanlar mutluydu, gelecekten umutluydu.

*****

Tarih fi tarihiydi…

Enflasyon uslu bir çocukken, bir memur maaşıyla 28 adet Cumhuriyet altını alabilmek mümkündü…

Siz bakmayın günümüzde çeyrek altının dört bin liraya göz kırpmasına…

Yine fi tarihinde altının gramı 16-17 lira civarındaydı…

Döviz mi?

Dolar 1.6 / Euro 1.7 / Sterlin 2.6 / Riyal 0.43 liralardaydı…

Şaka gibiydi…

Fi tarihinde, asgari ücret bile 14 adet çeyrek altın ediyordu ki…

Bu fi, ne kadar mı fi?

Bayağı bi fi diyeceğiz de inanmayacaksınız!

Daha çarşı pazardan bahis dahi açmadık…

O kadar yani…

*****

Rahmetli Sadri Alışık, “Efkârlıyım abiler” derdi ya hani. O efkâr tatlı bir efkârdı. O efkârda fi tarihinde kaldı. Bizdeki efkârı anlatıyoruz dinleyen yok. Gösteriyoruz dönüp bakan yok. Bu insanları efkâr basmış, neden basmış, niçin basmış, nasıl basmış diyende yok, ilgilenen de.

Sonra teselliyi efkârlı şarkılarda arıyoruz. “Efkâr bastı gönlümü yine feryat ediyor” şarkısı favorimiz. Biz rahmetli Sadri Baba’nın işaret ettiği üzere efkarlıyız, efkârımızı dağıtamıyoruz bir türlü.

Hafakanlar basıyor birçoğumuzu. Atıyoruz kendimizi dışarı…

İçerisi dert, dışarısı dert…Nefes alamıyoruz…

Pusulamız şaştı diyenler var…Ara yerde kaybolduk diyenlerde…

Böyle değildik, bize ne oldu diyenlerde az değil…

Vurgun yedik feleğimiz şaştı, kasırgaların önünde savrulmuşlardan beter olduk.

Dibe vuranlardan kalkamayanlar, belini doğrultamayanlar, hâlâ kendine gelemeyenler var.

Nasıl aramayalım fi tarihindeki günleri?

*****

Kim düşmüş? Kim şaşmış? Kim yolda kalmış? Kimden hiç haber alınamamış? Kimi hareketsiz bir yerlerde bulmuşlar? Kime hiç el uzatan olmamış bu ve buna benzer soruların cevabı nerede mi?

Tarih, Fi tarihi olsaydı, cevap da olurdu, mesele neyse, en çetrefillisi dahi olsa çözülürdü.

Fi tarihinde mi kaldın diyorlar ya…

Nerde o günler?

Keşke Fi tarihinde kalınsaydı.

Kalınsaydı da, mesele denen kavram mesele olmaktan çıksaydı.

Yüzler gülseydi. Gülümseyenler çoğalsaydı. İçli-içli tenhalarda köşe- bucakta ağlayanlar sızlayanlar, ah edenler olmasaydı.

Bu kadar mı zordu yüzleri güldürmek, insanımızın gönlünü almak?

*****

Fi tarihi

Sevgi dolu insanlar vardı. Adam seçmezlerdi. Hak yemezlerdi. Kul hakkına girmezlerdi. Tüyü bitmedik yetimin hakkına göz dikmezlerdi. Haklıyı-haksızı ayırt ederler, taraf tutmazlar, taraf olmazlardı.

Fi tarihi denilen bir tarihte…

O sevgi dolu insanlar, emanete hıyanet etmezlerdi.

Bizi anlamışlardı.

Dinlemişlerdi.

Gönlümüzü almışlardı.

Teselli etmişlerdi.

Fi tarihi denilen bir tarihte…

Umut aşılamışlardı.

Azarlamamışlardı.

Git başımdan dememişlerdi.

Neden geldin, kim çağırdı seni dememişlerdi.

*****

Tarih Fi tarihiydi.

Milattan öncesinin sonrasının bir anlamı da yoktu.

Fi tarihi, bu bir milattır diyenlere, beyaz bir sayfa açtık diyenlere inat bir zamandı.

Barış vardı.

Huzur vardı.

Küskünlükten vazgeçilmişti.

Kin ve nefret baltaları toprağa gömülmüştü.

Dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberlik şarkıları söylenmeye başlamıştı her tarafta…

Mutluluktan gözlerinden yaşlar dökülüyordu dinleyenlerin, olaylara şahit olanların.

*****

Fi belirsiz bir zaman, yüz yıl öncesi de bir, bin yıl öncesi de…Hatırlamıyorum hangi zamandı, bana da öyle anlatmışlardı diye başlardı sözlerine, anlatan.

Mevzu fi tarihinde diye başlayınca, kimse sormazdı zamanı, mekânı.

Fi tarihinde çok mesuttuk, dağ gibi dostlarımız vardı. Kardeşim dediğimiz arkadaşlarımız, candan yakınlarımız, gözümüzü arkada bırakmayan akrabalarımız, vefalı komşularımız vardı, anlattıkça gözlerimiz dolardı…

Fi tarihinde Sokağa çıktık mı, bakkalımız vardı, selam verdiğimiz, karşılıklı birbirimize hayırlı günler dediğimiz, hayırlı işler dilediğimiz…

Siyaset bile bir başka güzeldi fi tarihinde…Halimizi--hatırımızı soran siyasiler vardı. Kendiliklerinden dolaşırlardı aramızda, onların bize, bizlerin onlara nazı geçerdi. Şimdi karşıdan karşıya elmalı dağlar misali, onlar bir yakada, biz bir yaka da…

İnsanlar soruyor biz ne yaşadık? Ne yaşıyoruz diye…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR