Yıldırım Efsanesi
Konya, bir Payitaht olarak, nasıl Selçuklu Sultanlarını bağrına basmışsa, Bursa ‘da Osmanlının ilk altı sultanını bağrına basan Osmanlının ilk payitahtı.
Osman Gazi, Orhan Gazi, Murat Hüdavendigar, Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet ve II. Murat Bursa’nın bağrına bastığı Osmanlı Beyleri ve Sultanları.
Ertuğrul Bey ve Osman Bey’in devlet olmaya giden mücadelelerine Şeyh Edebali damga vurd. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” dedi Osman Bey’e. Osman Bey ve soyundan gelenler, bu hedeften hiç sapmadılar.
1389 yılında Kosova ‘da kazandığı zafer sonrasında, bir Sırplı, Sultan Murat’ı şehit etti. Yerine büyük oğlu Bayazıt geçti. Beyazıt, devlet olabilmenin yolunun birlik olmaktan geçtiğini ortaya koyan mücadelelere girişti.
Yıldırım gibiydi. Hiç beklenilmeyen bir anda ya Anadolu içlerinde ya Balkanlarda görünürdü. Hudutsuz bir cesarete sahipti. O yüzden dedesi Kara Osman Bey’e benzetirlerdi. Karşındaki ittifakları paramparça etti. Balkanlarda ona karşı koyan krallar ya diz çöktü ya öldü.
*****
Yıldırım büyük hayallere, büyük ideallere sahipti. Bu ideallerin başında İstanbul’un fethi geliyordu. Boğazı kontrol edebilmek için, Anadolu Hisarını yaptırdı. İstanbul’u kuşattı.
İstanbul kuşatması, Osmanlının kısa bir sürede gerek güç gerekse devlet olarak nereden nereye geldiğinin bir göstergesiydi. Yıldırım efsanesi işte o günlerde doğdu. Onu ne Balkanlarda durdurabilecek bir Haçlı seferi vardı, ne de Anadolu Beylerinin gizli ya da açık ittifakları.
Onu durdurabilecek o dönemde yalnızca tek bir kişi vardı.
Timur…
Timur, bir savaş dâhisiydi, lakin, Yıldırım’ın dillere destan kahramanlığı, ihanete, entrikaya, yakılan haset ateşlerine ve kıskançlığa yenildi.
İki Türk devletinin en olmayacak bir şekilde karşı karşıya gelmesi, getirilmesi, kışkırtılması, Osmanlının her alandaki ilerlemesini durdurdu. Osmanlı fetret devri denen oldukça karışık, karmaşık ve karanlık bir döneme girdi.
İstanbul ve Doğu Roma derin bir nefes aldı. Roma ve Anadolu Beylikleri kaybettikleri toprakları geri aldılar. Anadolu, bir anda Selçuklu sonrasındaki Beylikler dönemi manzarasına geri döndü.
*****
1391 yılı, Yıldırımın İstanbul’u karadan ve denizden kuşattığı yıldı. Osmanlı en büyük hedefinin İstanbul olduğunu ilk kez o zaman göstermişti.
Yıldırım Beyazıt’ın surlarda gedikler açabilecek büyük ve güçlü topları yoktu. Ancak, İstanbul’u öyle bir abluka altına almıştı ki, Roma ve Avrupa Türklerin bu kuşatmalara devam edeceğini bu ilk kuşatmanın bu hedefin bir başlangıcı olduğunu görmüştü.
Balkanlarda, Osmanlıyı durdurmak için ileri sürülen Macarlar kuşatma sürerken Türk topraklarına girdiler ve bu ilk kuşatma kaldırıldı.
Yıldırım Beyazıt’ın cesareti, kahramanlığı, savaş yönetmedeki kabiliyeti, onu efsane haline getirdi. Babasından devraldığı 291 bin kilometrekarelik devleti 942 bin kilometreye çıkarması, Anadolu Birliğini Ankara Savaşından önce tesis etmesi az uz bir başarı değildi.
Yıldırım 1395’te İstanbul’u ikinci kez kuşattı. Macarlar, Romanın imdadına yetişti. O dönemde, Avrupa Yıldırıma karşı Sırpları, özelikle Macarları öne sürüyordu. Macarların başını çektiği Haçlı seferlerinin ilki olan Kosova’yı, babası Murat Hüdavendigar’la birlikte karşılamış, Kosova Haçlılara mezar olmuştu.
Yıldırım, 1396 yılında Niğbolu’da öyle büyük bir zafer kazandı ki, krallar, şövalyeler, asilzadeler ya öldü ya esir düştüler.
*****
Yıldırım Avrupa içlerinde Tuna nehrine ulaşmıştı. Anadolu’da ise hedefi Torosları aşıp, Fırat’a kadar dayanmaktı. Tuna’dan Fırat’a kadar olan bir toprak parçası hayalini Ankara Savaşı öncesinde neredeyse gerçekleştirmişti.
Onun bu hayalini yakalayacak ve geçecek adımları çok daha sonra gerçekleştirecek Sultanlar gelecekti.
Yıldırım, ufku oldukça geniş, cihangirliğe yatkın, önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirme hayaliyle yanıp tutuşan bir Sultandı.
Onu bir anda İstanbul surları önünde, bir anda Balkanlarda, kısa bir süre sonra Anadolu içlerinde görebilirdiniz.
Osmanlı’da bir daha onun kadar hızlı ve süratli hareket edebilen bir başka Sultan gelmedi de görülmedi de…
Her cephede savaşan, savaştığı cephelerden zaferle dönen, baş döndürücü bir dönemin Sultanıydı Yıldırım.
*****
Yıldırım Beyazıt döneminde Emir Sultan olarak da bilinen alim, gönüller Sultanı Buharalı Şemsettin Muhammet, Yıldırım Beyazıt’ın kızı Hundi Hatunla evliydi. Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet ve II. Murat devirlerini yaşadı. O en çetin ve zor günlerde onların yanında oldu, destek verdi.
Bir de Somuncu Baba vardı…
Bursa'da çilehanesinin yanına yaptığı ekmek fırınında somun pişirerek çarşı pazar dolaşıp “Mü'minler, Somunlar” nidâlarıyla ekmek dağıtan Şeyh Hamidi Veli Ulu Cami'nin inşası sırasında da işçilere ve halka somun dağıtmış, manevi yönünü gizlediğinden dolayı halk arasında “Somuncu Baba” lâkabıyla anılırdı.
Hamideddin-i Aksarayi de denen, Hamid-i Veli diye anılan Somuncu Baba, anlatılır ki, Ulu Cami’de ilk hutbe okuma şerefi ona tevdi edilmişti.
Şeyh Edebali, gönülleri imar edendi, özellikle Osman Bey’den itibaren, devlet kuran, devletini yücelten Beylerin Sultanların yanında birer Zümrüdüanka gibiydiler.
O Beyler, o Sultanlar, onların sözünü çiğnemez, önüne geçmez, onları dinleyecek zamanları her daim vardı. Yıldırım Beyazıt da o Sultanlardan biriydi. Emir Sultan, Yıldırıma damat olmuştu.
Kosova'da şehit olan babası Murad Hüdavendigar'ın vasiyeti üzerine 1389 yılında 29 yaşında iken tahta oturdu.1402 yılında Timur ile giriştiği Ankara Savaşı'nı kaybetti. Yedi ay 12 gün süren hazin esaretten sonra 43 yaşında 8 Mart 1403 yılında vefat etti...
Yıldırım Bayezid’in türbesi büyük oğlu Süleyman Çelebi tarafından 1406 tarihinde mimar Hüseyin oğlu Ali'ye yaptırılmıştır.
*****
Ulu Cami, Yıldırım Bayezid tarafından 1396-1399 yılları arasında yaptırılmıştır. Yıldırım Bayezid 1396 Niğbolu zaferi sonrasında Bursa'da 20 adet mescit yaptırmak istemiş ancak dönemin önemli âlimlerinden olan damadı Emir Sultan'ın önerisiyle 20 kubbeli Ulu Cami'yi yaptırmıştır. Yirmi kubbeli yapı, Türkiye'deki iç cemaat yeri en geniş camidir. Mimarın Ali Neccar veya Hacı İvaz olduğu sanılmaktadır.
*****
1389-1402 yılları arasında hüküm süren, Orhan Gazi ve Nilüfer Hatun’un torunu, Murat Hüdavendigar’ın büyük oğlu Yıldırım Beyazıt’ın devleti Trakya'yı (İstanbul hariç), Makedonya’yı, Bulgaristan'ı ve Avrupa'daki Sırbistan'ın bazı bölgelerini içeriyordu. Asya'da, toprakları Toros Dağları'na kadar uzanıyordu. Ordusu İslam dünyasının en iyilerinden biri olarak kabul ediliyordu.
Paşa Yiğit gibi, Firuz Bey gibi, Evrenos Bey gibi, Lala Şahin gibi Balkanların altını üstüne getiren Beylere sahipti.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.