Bugünlerde etrafıma bakınca, “Vicdan, merhamet, insanlık kalmamış” diyenleri daha iyi anlıyorum. Sosyal medyadan haber bültenlerine kadar her yerde, sanki toprağa ektiğimiz iyilik tohumları çürümüş, yerine kötülük filizleri yeşermiş gibi bir his var.
"Ne ekersen onu biçersin" sözü, aslında bir kehanetten çok, bir yasa gibidir. Toplumsal bir ayna tutar ve der ki: Bu dünyada neyi çoğaltırsan, o sana geri döner. Eğer kin, nefret ve bencillik ekiyorsak, hasat mevsiminde bolca kargaşa, yalnızlık ve acı toplarız. Ama eğer vicdanımızı dinleyerek, merhametle yaklaşıp insanlığımızı korursak, bu çoraklaşmış topraklarda bile umut filizleri yeşertebiliriz.
Bu kavramların kaybolduğu fikri, belki de onların daha değerli hale geldiğinin bir işaretidir. En karanlık gecede bile parlayan bir yıldız gibi, küçücük bir merhamet eylemi, beklenmedik bir yerden gelen bir vicdan sesi veya basit bir insanlık dokunuşu, bütün bir günü aydınlatabilir.
Unutmayalım ki, bu kavramlar bir miras değildir; onlar her gün yeniden kazanılması gereken topraklardır. Kötülüklerin karşısında durmak, iyiliği çoğaltmak ve içimizdeki o vicdan sesini susturmamak, hepimizin görevidir. Çünkü ancak bu şekilde, ektiğimiz iyiliklerin meyvelerini, daha yaşanabilir ve insanlık dolu bir gelecekte toplama şansımız olur. Yoksa gerçekten de, yarın ne ektiğimizi bilmeden biçtiğimizin acısını çekeriz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.