Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Tarımda planlı üretim dönemi-2

Tarımda planlı üretim dönemi-2

Yeni Tarım Bakanımızla gündemde olan, Planlı Üretim Projesi hakkında ilk değerlendirmemi geçen hafta yapmıştım. Proje ile alınan kararlar elbette sevindirici ancak nasıl uygulanır bilinmez. Öyle de olsa küresel iklim değişikliğinin etkisiyle zirai üretim tüm dünyada ve ülkemde risk altında. Bu sebeple de doğru ve radikal ve ciddi kararlarla çözüme gidilmesinin gereği bilinmelidir.

Küresel ısınma tüm canlıları etkisi altına aldı. Doğanın tamiri konusuna liderlik öncelikle yapıyı bozan sanayileşmiş ülkelere düşer, aksi halde en çok zararı onlar görecektir. Fakir ülkeler bir lokma-bir hırka gerçeği ile yaşamaya alışmışken, yoklukta, ilk zenginlerin kapısı çalınır, bilinmeli.

Tarım sayımının 2026’da tamamlanacak olması sektörü başarıya ulaştırmada olumlu bir durumdur. Zira üzerinde çalışacağınız bir konunun geçmişini ve mevcut durumunu bilmeden plan yapılamaz.

Et ve sığır ithalatının Et ve Süt Kurumu tarafından yapılacak olması, piyasayı düzenleme sürecini hızlandırmada yardımcı olabilir. Ancak işletme yapımızı düzenlemeden, mevcut işletme yapımızla et üretiminde atılım yapamayız ve ithalata bağlı kalmaya devam ederiz gibi geliyor.

Kent tarımı hep konuşulur ancak çok da abartılmamalıdır. Arsa fiyatının uçtuğu bir noktada, kent içinde üretim ancak hobi amaçlı olabilir. OTB (Organize Tarım Bölgeleri) sulu alanlara kurulacak olsa gerek, yoksa su ihtiyacı nasıl karşılanır, sorgulanabilir. Bu sistem hayvancılık işletmeleri için zaten uygun değildir. OTB’ ler jeotermal sahalarında örtü altı üretimler (seracılık) için daha geçerli olabilir.

Sulama alanlarının artırılması için sulama projeleri elzemdir ancak gölet ve barajlar, sel ve taşkınları önleyecek yerlere tesis edilmeli, sistem basınçlı-damlama ile entegreye alınmalıdır.

Bitki desenleri hem su rezervlerini artıracak, hem de birim alandan yüksek gelir getirecek şekilde planlanmalıdır. Misal dekara buğday verimini ilave 1000 m3 su ile 800 kg’a yerine 500 m3 ile 500 kg’a; şeker pancarı ilave 2000 m3 su ile 10 ton yerine, 1000 m3 ile 8 tona indirilmelidir. Bu modelde verim kaybı olduğu görülse de, esas konu suyu tasarruflu tüketme ve sürdürülebilir üretimdir.

Sektörü güçlendirerek ihracatın artırılması önemli olsa da öncelik, temel gıdada kendi ihtiyacımızı karşılamada olmalı, tekstil, yağ, şeker ve un’ un temel ihtiyacımız olduğu unutulmamalıdır.

Gıda Arz Güvenliği Dairesinin kurulacak olması gibi durumlar daha önce de denedi, ancak yetki ve sorumluluklar paylaşımında çok başlılık olduğu için kurumlararası çatışmalara bağlı olarak başarılı olunamadı. Bugünkü durumda bile suyu kimin yönettiği konusu hala çözülmüş değil. Su rezervlerinin tükenme noktasına gelmesinin sebeplerinden birisi de su yönetiminde ki çok başlılıktır, diyebiliriz. Yine Şeker ile Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulularının etkin-yetkinliği ve işlerliği ortada.

Adı ne olursa olsun sektörümüzde başarılı olmak zorundayız. Ancak yıllar önce de benzer çalışmalar yine değişik bakanlarımız döneminde de değişik isimler altında, birbirinin yakın kopyası olarak dedendi. Kısmen de başarılı olundu; zira 20 yıldaki değerler bunu gösterse de daha yapılacaklar var.

Bunlardan birkaçı şöyle: Sulama suyu ve arazinin ekonomik kullanılması için su kısıtı olan yerlerde havza veya bölge esaslı toplu üretime geçilmesi.

Kırsal da kent konforuna sahip olacak şekilde düzenlenmeli. Bunun yanında kırsalda gerçek üretici olacak gençler 6 yaşından itibaren zirai eğitimlere alınmalı, 18 yaşından itibaren de sigortalı işletme sahibi birer tarım uzmanı olmalıdır.

Bu proje, susuz, bozuk yapılı ortalama 6 Ha işletme büyüklüğü ile de olamaz, bu da biline.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR