Süleyman Sayan

Süleyman Sayan

TÜRKİYE’DE FUTBOL

TÜRKİYE’DE FUTBOL

Alanyaspor ile aramızda bulunan 3 puan farkı göz önüne aldığımızda 6 puan değerinde bir deplasmana gidiyorduk. Maç analizi yerine,  futbolumuzun gelişimini, olsa da olur, olmasa da mantığından vazgeçerek artık bir yerden başlamanın gerektiğinin en doğru yol olduğunu düşünerek, biraz uzun, biraz can sıkıcı ama akıcı bir yazı ile karşınızdayım.

UEFA’nın nasıl uyulması gereken belli başlı kriterleri var ve o kriterlere uymadan UEFA’nın organizasyonlarında nasıl yer alamıyorsanız, TFF’nin de her yönü ile kendinden başlayarak düğmeye basması gerekiyor. Ülke futbolunun da daha çok sevilebilmesi için saha zemininden tutun, tribünlere kadar birçok radikal karar almak gerek süper ligde. Yoksa sadece adının süper olduğu ligimizin yayın ihalesi ile övünür dururuz.

Son deplasman maçında patates tarlası zeminde Gaziantep’te mücadele etmiştik. Federasyon ne yer ne içer artık hiç mi denetim kontrol yapmaz, onayları kim verir, nasıl neye göre verir bilmiyoruz. Süper ligde mücadele edecek takımların maddi durumu, stadyum kapasitesi, saha zemini gibi konularda geçtim, arkadaş bu stat nereye yapılmış, ulaşım bu stada nasıl sağlanacak hiç mi bakmaz insan. Helikopter ile direkt sahaya mı iniş yaptın kardeşim çık bi etrafa bak be kardeşim. Sanırım bölge jandarma bölgesi olduğu için trafik polisleri hatalı ve yanlış parka ses etmiyor. Şu unutulmasın buraya gelen her taraftar Konyaspor taraftarı kadar iyi niyetli olmayacaktır. Burada çıkabilecek çok daha vahim olaylarda ki coğrafi konum müsait. Burada süper lig maçı oynanabilir iznini veren kişi yada kişiler sorumludur. İlla ki biri mi ölmeli önlem almanız için.

Alanya gerek yakınlığı gerek Konya ile içli dışlı olmasıyla gerekse de birçok Konyalının özellikle yaz aylarında ilk tercihleri arasında yer alması nedeniyle bir deplasmandan çok bir gezi havasında geçmesi beklenen maçlardan biri olarak görünüyordu. Hafta arasında birebir şahit olduğum gayri resmi Antalya sayfalarının dolduruşuna gelmiş olmalılar ki maça bilenerek gelmişler.

Bununla birlikte stadyuma ilk girişten tutun Alanya’yı terk edene kadar olan hadiseler silsilesi bunda bir kasıt ve örgütlenme şüphesini gözler önüne sererken provokatörlerin bu konuda başarılı oluşu ise ülke olarak bir ilçeyi daha futbol terörüne verdiğimize şahit olduk. Hangi akla mantığa uygun olarak oraya bir stat yaptılar bunu tartışmak gerekse de, TFF’nin nasıl böyle bir stada olur verdiği işin acı kısmı. Güvenliğin yerlerde süründüğü, saldım çayıra Mevla’m kayıra mantığı ile tasarlanan yapı, ev sahibi ve misafir takım taraftarlarının yan yana ve neredeyse hiçbir güvenlik önlemi alınmadan stada dik bir rampadan girmesi ve girişte taraftarın taciz ve kışkırtmalara maruz kalarak stadyum önüne gelmesiyle ile başladı her şey. Neyse ki zamanında gelmiş ve maçın bir dakikasını bile kaçırmayacağız ümidi ile turnikelere gelmiştik. Sadece 1 tane kapı olması moralleri bozmuş olsa da içeri alınan taraftarları görünce birkaç dakikadan bir şey çıkmaz diye düşünmüştük. Artık maçın başlamasına yaklaşık 5 dakika kadar vardı on on iki taraftarın içeri alındıktan sonra turnikelerin kapatılmasını şaşkınlık ve hayretle izlerken neden içeri alınmadığımız konusunda en ufak bir fikrimiz bile yoktu. Aklımıza gelen tek mantıklı şey bazı Antalyalıların Konya’da maça geç girdiği için misilleme olabileceğiydi. Kapıların açılmasını beklerken içeri girmeyi başaran taraftarlarımızın gol sesi gelmişti. Maç başlayalı yaklaşık 20 dakika olmuştu bile ilk golü görememenin stresi bir yana neden içeri alınmadığımızı anlamaya çalışıyorduk. Bu esnada neyse ki bizzat olay yerine gelip duruma müdahale eden Başkan Ahmet Şan, ve yöneticiler Ömer Korkmaz, Mustafa Oral, Fatih Tınmaz, Celalettin Çakıcı, Ali Karaçayır’ın girişimleri ile kapılar yeniden açılmış ve maçın yirmi beşinci dakikasında içeriye girebilmiştik. İlk golü göremesek bile içeri girdikten çok kısa bir süre sonra attığımız gol ile farkı ikiye çıkardığımız an Türk futbolunun aslında bittiği andı bir anlamda. Önce gol iptal edildi sanmış olsak da, dünyada eşi benzeri görülmeyen bir kırmızı karta şahit olmuştuk. Bu kırmızı kart sadece bu maçı manipüle etmek için mi verilmişti, Konyaspor’a bir darbe vurmak için verilmişti yoksa Bajic’in engellenemez yükselişine mi?  Aslında bakın nasıl engelleyebiliriz şeklinde bir gövde gösterisi mi? Sanırım asla öğrenemeyeceğiz. Gerçek olan ise dört beş olacak maç skorunun katledildiği, en golcü oyuncunun yediği kart ile bir sonraki mücadelede olamayacak oluşu ve yaklaşık bir saat boyunca bir kişi eksik oynamanın durumu söz konusuydu. Tarihi farka gidecek maç hakemin gaflet ve dalaleti hatta Türk futboluna ihaneti nedeniyle 2-2 olmuştu bile. Son dakikada gelen penaltı golü ise tribünlerimiz bir karnaval yerinden farksızdı. Maçı son dakika golü ile bir kişi eksik tamamlamış, galibiyeti ise oyuncularımız ile kutlarken, taraftarımız kendi çocuğu Ömer Ali’den üçlü çektirmesini istedi. Mağlubiyeti ve zaferimizi sindiremeyen Alanyalı taraftarlar ise Ömer Ali’ye saldıracak kadar acizlik göstermişti. Öte yandan saat 15:20’de biten mücadelede, sanki bir terör örgütü mensubu gibi yüzlerce asker, polis ve özel güvenlik görevlisi nezaretinde, boş tribünlerde saat 17:00’a kadar stadyumda bekleyişimizin mantığı ne olabilirdi. Onlar bizi bizden korumaya çalışırken stadyum dışında olanlardan habersiz bekleyişimizi sürdürdük. Dışarıya çıktığımızda ise gördüğümüz manzara karşısında kelimeler anlamsız kalıyordu. Futbol takımımızın otobüsü dahil deplasmana gelen tüm otobüsler mağlubiyeti sindiremeyen bulundukları ligi hak etmeyen taraftar müsveddeleri tarafından saldırıya uğramıştı. Neredeyse tüm otobüslerin camları kırık iken yola düşme vakti gelmişti. Yaklaşık 50-60 kilometre boyunca her köşe başında her otobüs yavaşladığında otobüslerimiz taş yağmuruna tutulmuş ve tutulmaya devam ediyordu. Gözlerimizin önünde hemen karşımızdaki otobüse isabet eden ve zaten kırık olan camdan içeri giren taş bir gencimizi yaralıyordu. Kafasının yarılması bir yana, onca kaybettiği kan bir yana, durumu emniyet güçleri ise banane diyebilecek kadar ilgisiz ve görevi kötüye kullanma cüretini gösterebilecek kadar acizdi. Bu durum karşısında otobüsler durdu ve taraftarlarımızın emniyet güçlerine ilgisizliğin ve bizleri bir bilinmeze eskort ederek götürmelerini sorduğumuzda kendileri bunu cop kullanarak cevaplamıştı. Otobüsten çıkan taraftarları içeri katmak için aşağı indim sırada bir polis bana cop vururken görevini kötüye kullandığını bildirmem kendisine daha büyük bir yara bırakmış olacak ki hemen oradan koşarak karanlığa doğru koşmaya başladı. Bir sonraki gelen polise gazeteci olduğumu söyleyip neden saldıran insanları izleyip taş yiyen insanlara cop vurduklarını sorduğumda durmayın devam edin soru sormayın şeklinde cevap alışım aslında sadece turist ve dükkan levhaları olarak değil benlik olarak da burası Türkiye Cumhuriyetinden çok çok uzak olduğunu anlamama yetti.

Saldırı yapan insanın mantığı şudur; bir yerde toplanıp eylemi yaparsın sonra biter yalnız bu kilometrelerce devam edip askerin bize Akseki’ye kadar eskortluk etmesi ve buraya kadar sürekli bilinçli saldırıya uğramak ve buna sessiz kalmak zorunda olmak üzdü bizi aslında.

Tüm bu olaylar yaşanırken ne galibiyetin önemi kalmıştı, ne mücadelenin. Hani bir de TV programlarında söylenen klasik söz birkaç kendini bilmez lafı var ya o lafın doğrusu şu aslında birkaç kendini bilen insanın mağlubiyetten sonra evinin yolunu tutması. Sosyal medyada gördüğünüz askeri yaraladılar çocukların yüzüne maytap attılar gibi yalanlara itibar etmediğinizi düşünüyorum. Ancak sebep ne olursa olsun o tarz maddelerin atılmasına karşıyım yaralanan olmadı ama olmayacak anlamına da gelmiyor.

İşin bir diğer trajik kısmı ise bunu marifet gibi anlatan nasıl yaptık ettik diyen lafa gelince mangalda kül bırakmayan tipler yok mu? Bir yere saklanıp yoldan sadece geçen arabalara taş atıp içindeki insanlara zarar vermek nasıl bir mazoşistin keyif alacağı bir konu olabilir ki. Üstelik bu yolda sizin memleketinizin insanlarına ve araçlarına da isabet eden taşlar oldu.

Tüm bunlara rağmen Bajic’in cezasının iptali için başvuru yapılması ne kadar doğru ise bu başvuru sonucunda redde kendimizi hazırlamak o kadar doğrudur. Akla gelebilecek en samimiyetsiz ve saçma nedenle hem de bundan sonra her kırmızının iptali için takımlar federasyona başvurur önünü alamayız. Hem Ali Palabıyık’ı kaybederiz gibi karşı açıklamalarda olacaktır… Birde afiyet olsun der gibi para cezası aldık mı tamamdır. Türkiye’de futbol maalesef böyle…

Maçın Sözü;  Seni sevmeyen, seni beğenmeyen, seni çekemeyen insanlar olduğunda daha çok sev kendini.  Çünkü sen olmak istiyorlar. Çünkü hiçbir zaman sen olamayacaklar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Süleyman Sayan Arşivi
SON YAZILAR