Erol Sunat
Elbet bir gün barışacağız
Siz barışamazsınız, bir araya gelemezsiniz diye başlıyorlar söze. Barışamazsınız diyenlere inat, barışacağız.
Elbet o gün gelecek…
Elbet bir gün barışacağız.
Barış yarım kalmayacak…
Sözde kalmayacak…
Öyle bir barış olacak ki, el de beğenecek, felek de…
Biz barışırsak toy düğün olur, bayram olur, herkes döker eteklerindeki taşı.
Taşlamaktan vazgeçer birbirini.
Değil gerçek taş, söz taşı bile kalmaz meydanlarda…
Meydana buluşmaya varılır, barışmaya varılır, hasret gidermeye varılır.
Biz fena hasretiz, Türk’ün Türk’le, kardeşin kardeşle barışmasına…
Bu hasretliğin önünde Çin Seddi olsa duramaz…
*****
Oturup konuşamıyormuşuz…Gün gelir otururuz da konuşuruz da…Gün gelir aramıza giren ayrık otlarını, zehirli sarmaşıkları, kara çalıları söker atarız. Gün gelir, kardeşlerimizi bağrımıza basarız.
Vakit saat denen bir mevzu var.
O dolmadan olmuyor…Görürüz göremeyiz…Bilemeyiz…
Bildiğimiz tek bir şey var.
Elbet bir gün barışacağız…
Buluşacağız da konuşacağız da, anlaşacağız da…
Neden mi?
Biz hem Türk’üz hem kardeşiz…
Türklüğü, vatan sevgisini, bayrak aşkını, Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan öğrendik.
Kem söz, nifak, fitne, ayak oyunu, entrika, hile hurda, bozgunculuk bir yere kadar.
Gün gelir aklı selim galip gelir. İsler ve sisler dağılır. Tünelin ucu görünür, güneş yeniden doğar, sevgiyle göz kırpar yıldızlar, meltem olur eser en deli rüzgarlar.
Elbet bir gün barışacağız biz…
O barıştığımız gün gelin yanımıza, girin kolumuza…
*****
Bizi ayıranlardan hiç bu kadar etkilenmez bilirdik kendimizi.
Demek ki, etkileneceğimiz varmış…Demek ki, ayrılık denen bu imtihanı yaşamak varmış…Demek ki, akıl çelenler fena çelmişler aklımızı… O yeminlerin, o sözlerin hükmü yok. Yakılan gemilerin de…
Bir araya gelmek gibi bir güzelliği kendimize çok görmüşlerden olduğumuzu da kabullenemiyoruz.
Yan yana gelmek, yalnızca cenazelerde gerçekleşiyor…
Göz ucuyla bakmalar devam etse de barışmak, vuslat kaldı başka bahara denir gibi bir şey.
Cenazelerde olmasa, neredeyse bizi buluşturmayacak olanları gün gelip bulmayacak mı ölüm?
Barış denen cefakâr, o kadar çok çaldı ki kapılarını…Hâlâ da çalar durur ne bıkar ne usanır…
Neden mi?
Elbet bir gün barışacağız…Barış çok uzaklarda değil…
Barış, tahminler ötesi bir sel. Önünde ne set durabilir ne duvar ne baraj…
Bir bakmışsınız, köprülerin altından nice sular akmış…
Mevsimler gelip geçmiş, yıllar akıp gitmiş, ömürler tükenmiş, belki bizler göremeyeceğiz o barışma günlerini, ya da en azından barışma havadislerini getirecek rüzgarlar.
Kim bilir? Gör diyen gör derse neden olmasın?
*****
Fitne ateşleri yakanlar, aralara nifak tohumları ekip bir gecede, birkaç günde büyütenler, ayrılık rüzgârı estirenler, gemileri yaktıranlar, aklına girdiklerini başka limanlara alıp götürenler…
Ne geçti elinize?
Her ne yaparsanız yapın…Kimden ne destek alırsanız alın…
Biz ayrılıklara dayanamayız.
Yüreğimiz gün gelir, buraya kadar der.
Kardeş kardeşe bunu yapmaz…
Bu kadar da olmaz…
Türk Türk’ü üzmez…
Kardeş hasreti adamın burnunun direğini sızlatır.
Gün gelir, yatağına kırgın ırmaklar, atar o kırgınlığı üzerinden…
Ne oldu bana diye…Ne oldu bize diye…Ne oldu da gerildik, kırıldık kaldık birbirimize diye…
Uzatır elini hiç tereddütsüz.
Elbet bir gün barışacaktık der…
İşte o gün, bugün…
*****
Elbet bir gün barışacağız…
Barışmak bayramdır bize. Barışmak için, bir koca yılda bir dünya vesile kılmış bizi yaratan, bize yol gösteren büyüklerimiz.
Hırsımıza yenilmiş olabiliriz…
Etki altında tahminler ötesi kalmış olabiliriz.
Ara bozanlar, bir daha bir araya gelemesinler diye her türlü entrika ve tuzağı uygulamış olabilirler.
Bölündüler, un ufak oldular, bundan sonrası tek bir fiske vurmaya kaldı diye de düşünebilirler.
O düşünce onlara ait…
Bir gece pişmanlık gözyaşlarıyla uyanıveririz. Biz ne yaptık deriz…Çalmayı unuttuğumuz kapıları çalar, selam vermekten kaçtığımız kardeşlerimize sarılırız.
Barışırız…
*****
Barıştan intikam almaya doyamadı zalimler. Dünya sözüm ona hür, lakin, hürriyet zindanda…Öyle bir soykırım yaşanıyor ki, Gazze’de, Kıta Afrika’sında ve Doğu Türkistan’da…
Bırakın şu insanları artık…Çıkın işgal ettiğiniz topraklardan…Verin insanlara hürriyetlerini…
Barışın kemiklerini ben kırdım, barışı ben öldürdüm, ben yok ettim diyenlere de kalmadı bu dünya…
O dünya her canına tak ettiğinde, bozguncuları, savaş çıkaranları, savaş çığırtkanlarını, kendini herkesin üzerinde görenleri affetmedi, en derine gömdü.
Kinlerin, nefretlerin, öfkelerin, gaddarların, zalimlerin ve katillerin sonu uzak değil…
Elbet bir gün barışacağız…
Barışmak son umudumuz, barışmaktan başka çaremiz mi var?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.