Erol Sunat

Erol Sunat

Eli Sopalının Hikayesi

Eli Sopalının Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinin oldukça fedakâr bir Beyi varmış. O Beyin kapısına varan boş dönmez, Bey ahalide fakiri yoksulu onların çocuklarına varıncaya kadar korur ve gözetirmiş. Onlar bana Allah’ın emaneti dermiş. Bu güzel günler uzun sürmemiş. Memleketin Sultanı bir savaşta düşman diyarın Sultanıyla teke tek çarpışmış, aldığı ağır yaralar sonucunda bir gece ansızın ölmüş. Şehzade on yaşlarında olunca, Sultanın hatunu, yetkiyi Vezire vermiş, Vezir, şehirlerdeki Beyleri birer ikişer almaya yerine kendine bağlı Beyler getirmeye başlamış. Bu şehrin şehre vakıf Beyini azletmiş, yerine aynı şehirden kendinin de akrabasından olduğu söylenen eski Beylerden birinin torununu şehre Bey yapmış. Eski Bey görevinden azledilince, almış hanımını çekmiş gitmiş şehirden.

Yeni Bey, eski Beyin zamanında ne varsa ters kepçe getirmiş. Huzur içindeki şehir iniltilerin ve feryatların arşa yükseldiği, Payitahttaki Vezirin duymadığı bir hale gelmiş. Bey konağında, eski beyin yanında yetişen, yeni Bey yaşlarında adına eli sopalı denen bir delikanlı varmış. Bu delikanlı kılıç yerine, uzun kaftanının arasına sakladığı bir sopa taşırmış. Sopayı öyle yaman kullanırmış ki, onun da kılıcı o derlermiş. Kendine kılıç çekenlerin kemiklerini defalarca kırmış o sopayla. İşte o eli sopalı, yeni beyin huzuruna çıkmış. Bey demiş, bu şehrin fakir fukarasıyla uğraşma, onları rencide etme. Hele öksüz ve yetim çocukları aç koyma. Bey kalkmış ayağa, sana ne demiş, Bey sen misin, ben miyim? Delikanlı kaftanının içine sakladığı sopayla Beye saldırmış. Bey konağının içinde bey önde, delikanlı ardında koşmaya başlamışlar. Bey, girmiş odanın birine, kapının ardındaki sürgüleri çekmiş, kırılmasın diye odada ne varsa yığmış ardına. Kimse müdahale etmiyormuş.

Delikanlı yıkmış Bey konağını. Bir iki müdahale edeni de elindeki değnekle öyle bir dövmüş ki, adamları şifahaneye zor yetiştirmişler. Olay şehirde duyulmakla kalmamış, özel ulaklarla Payitahta ulaşmış. Şehir dedikodudan çalkalanmaya başlamış. Ahali yetmez diyormuş, o değneği Bey olacağın kafasında kıracaktı. Korkak kaçmış, odanın birine saklanmış, kapı ardına da yığınak yapmış diye abartısı ve eklemesi bol hikayeler anlatılır olmuş. Vezir, şehre bir birlik göndermiş, eli sopalı delikanlıyı yakalayıp zindana atmışlar. Zindancı başı yiğidim demiş sen bu zindanda mahkûm değil, misafirsin. O Bey bozuntusuna meydan dayağı çekmeni de dört gözle bekliyoruz. Bey, kayınpederini Bedestene Ağa yapmış. Kayınbiraderini Kervanların başına geçirmiş. Şehirde akçe getirecek ne kadar iş varsa her birinin başına kendi adamlarını getirip sorumluluğunu da kayınpederine teslim etmiş. Ahali şehir değil, açık zindan demeye başlamış. Kim karşı koysa ya evi ya ahırı ya da deposu yanıyormuş.

Zindancı başı, gelmiş delikanlının yanına, yiğidim demiş, işte senin o meşhur sopan. Açtık kapıyı, adamlarım ve zindandaki mahkumlar emrindeyiz. Gece zindandan öyle bir çıkmışlar ki, şehirde kilit noktalarda kim varsa, çarpmışlar yerden yere. Basmışlar Bey konağını. Delikanlı, elindeki sopayla bir vuruşta bayıltmış Beyi, sürüye sürüye getirmiş şehrin meydanına, kayınpederini ve kayınbiraderini de yakalayıp getirmişler. Ahali toplanmış. Beye herkesin içinde öyle bir meydan dayağı çekmiş ki, Vezir, bu bana hakarettir diye küplere binmiş. En seçkin askeri birliğini alıp şehre hareket etmiş. Ahali Beyin yakınlarını öldürmemiş, ancak her biri aylarca kendine gelemeyecek bir şekilde şifahaneye yatmışlar. Şifahane dolmuş taşmış. Ahali eli sopalı demişler, bize kalsa, Beylik sana münasip, lakin seni Bey makamında Vezir ne durdurur ne yaşatır. Sen iyisi mi Vezir gelmeden çık git şehirden.

Eli sopalı gelsin bakalım Vezir Hazretleri demiş, gelsin de ne diyecek? Vezir bir gece yarısı girmiş şehre, eli sopalıyı ve ona yakın olanları yakalayıp, şehrin meydanına getirtmiş. Ben ki demiş, Sultanımızın gölgesiyim. Kimse benim kararımı sorgulayamaz. Kimse benim Bey olarak gönderdiğime zulmedemez. Meydan dayağı çekemez. Bunları yaparsa ona yardım edenlerle beraber bu meydanda ölür. Vezir tam eli sopalının kellesini alıyormuş ki, dur Vezir diye bir ses duymuş. Vezir hanımım diye diz çökmüş hemen. Vezirin adamları kılıçlarını yere bırakmışlar. Sultanın hanımı yanında Şehzadesiyle birlikte muhafızlarla girmiş meydana. Eli sopalı kalkmış elini öpmüş Sultan hanımının. Hanım Sultan, Vezir demiş, eli sopalı diye bilinen bu genç benim kardeşim olur. Bunu zaten biliyordun. Şimdi bu yaptığının anlamı ne? Bana gözdağı vermek mi? Sultanımız, kardeşimi yetişsin görgüsü bilgisi artsın diye onu senin görevden aldığın Beyin yanına küçük yaşlarda vermişti. Sen tecrübeden, liyakatten, görevinin ehli olandan değil, sana sadık olandan, senin yanında saf tutandan yana olduğun için yaşlı ve tecrübeli Bey senin işine gelmedi.

Bir de benim ve oğlumun gölgesi olduğunu söyler, olmayan adaletinden dem vurursun. Bugün senin son günün. Vezir, hanımım demiş, madem öyle senden son bir isteğim var. Kardeşim dediğin eli sopalıyla bu meydanda çarpışmak isterim. Ben galip gelirsem adamlarımla beraber gitmeme izin vereceksin. Zindancı başı eli sopalı demiş, Beyim kılıcını sana vermem için bana emanet etmişti. Kılıç senin. Allah yardımcın olsun Vezir bu memleketin görüp göreceği en ünlü kılıç ustasıdır. Onu bugüne kadar yenen olmadı. Beyimizde çok iyi kılıç kullanırdı. Sana emanet ettiği kılıç bugüne kadar mağlubiyet yüzü görmedi. Şehzade anacığım demiş, Vezirin karşısında dayımın hiç şansı yok. Vezir, onu öldürürse ne seni yaşatır ne de beni. Bizimle buraya gelen birliğin yarısından fazlası Vezirin adamı.

Hanım Sultan, tespitlerin yerinde Şehzadem demiş, ancak dayını sen bilmezsin elindeki sopayı nasıl kullanıyorsa, kılıcı da öyle kullanır. Bunu ne Vezir biliyor ne de ahali. Kılıçlar çarpışmaya başladığında meydanı dolduranlar hayatlarında görüp görecekleri efsane bir çarpışmayı seyretmekte olduklarını çok çabuk anlamışlar. Vezir, yapmış olduğu öldürücü hamlelerin altından ustalıkla kurtulan delikanlıdan ürkmeye başlamış.

Bir saat kadar sonra eli sopalı hücuma geçmiş, Vezirin adamları, birer ikişer meydanı terk etmeye, şehrin kapısına doğru çekilmeye başlamışlar. Eli sopalı öyle bir hamle yapmış ki, Vezirin elinden kılıcı düşmüş. Eli sopalı kılıcını dayamış Vezirin boynuna. Sultanımız demiş kendini toparlamıştı. Ancak onu öyle bir yaraladın ki, sabaha çıkamadı. Bana bu durumu anlatanı da yaşatmadın. Vezir dur dediyse de Vezirin almış kellesini. Vezirin adamları, meydana gelip diz çökmüşler Şehzadenin önünde. Eli sopalı, Şehzadem demiş, artık on beş yaşına geldin. Bundan gayrı Sultanımız sensin.

Ablam Sultan da senin en büyük desteğin. Bana gelince, ben eli sopalı biriyim. Ölünceye kadar emrindeyim. Genç Sultan tam konuşacakken, yaşlı Bey, çıkmış gelmiş meydana. Eli sopalı hemen koşmuş Beyin elini öpmüş. Sultanım demiş, benim velinimetim olan Beyim geldi. Müsaaden olursa, yarım kalan işlerimiz var. Onun yanında kalmak dilerim. Genç Sultan, eli sopalı demiş, buradaki meselen neyse onları çabuk bitir. Bana acil eli sopalı biri lazım. Bey, Sultanımız doğru der eli sopalı demiş. Tamda sana ihtiyaç duyulan bir devirdeyiz. Memleket zaten bu olayı duyduğunda, eli sopalı geliyor diyen şehirler bölgeler kendiliğinden hizaya gelecek. Sen bile nasıl olduğunu anlayamayacaksın. Bu şehri Sultanımızda izin verirse ahaliyle bir hale yola koyarız inşallah.

Eli sopalı, genç Sultandan aldığı yetkiyle düşmüş yola. Pusu kurmaya oldukça elverişli bir vadide pusuya düşmüş. Elindeki Bey kılıcıyla akşama kadar savaşmış. Sonunda öyle bir an gelmiş ki, etrafı tam anlamıyla sarılmış. O kalabalığın içinden üç adam karşısına dikilmişler. Biz demişler öldürdüğün o Vezirin kardeşleriyiz. Bugün de senin vaden doldu. Eli sopalı, Vezir demiş, Sultanı öldürdü. Niyeti Şehzadeyi de öldürüp, Sultanın hanımıyla evlenerek Sultan olmaktı. Size de en iyi bildiğiniz iş kalmış, haramilik. Vezir harami başıydı. Babanızda harami reisi. Bu vadide beni yalnız mı sanırsınız. Siz beni kuşattınız, bende hepinizi. Çıkarmış o meşhur sopasını, üç kardeşi de sermiş yere. Yolkesenler, pusu kuranlar, atmışlar kılıçlarını. Biraz sonra vadi muhafızlarla dolmuş.

Vezirin kardeşlerinin en büyüğü, bunu senin yanına koymayız eli sopalı demiş. Muhafızlar ilk rastladıkları uçurumdan aşağıya atmışlar Vezirin kardeşlerini. Olaylar bütün memlekete öyle bir yayılmış ki, memlekette ne kadar olay varsa kendiliğinden sönmüş, asiler, isyan edenler, baş kaldıranlar kendiliklerinden teslim olmuşlar. Ancak bu güç ve eli sopalıya duyulan hayranlık ne genç Sultanı memnun ediyormuş ne de ablası olan hanım Sultanı. Bir fermanla Payitahta geri çağırmışlar. Eli sopalı meseleyi anlamış, şehrinin Beyine uğramış. Bey, eli sopalı demiş, belli ki yolun sonuna geldin. Benden sana tavsiye, vedalaştıktan sonra, bin atına, tek başına sür git gidebileceğin en uzak diyara. Öyle ki hiç kimse senin izine rastlayamasın. Eli sopalı öpmüş Beyin elini, karanlık bir gecede, çıkmış gitmiş şehirden.

Anlatırlar ki; eli sopalının bir daha izine rastlayan olmamış. Genç Sultan en iyi iz sürücülerle izini sürdürmüş, iz sürenler ya eli boş dönmüşler ya da bir daha onları da, gören duyan olmamış. Oysa, eli sopalı burunlarının dibindeydi diyenler olmuş. Genç Sultanın memleketi ne zaman çıkmaza düşse, biri çıkıyor, o belayı defediyor, eli sopalı aramızda şayiaları ortalarda dolaşmaya devam ediyormuş. Sultanın hükümdarlığı boyunca atlattığı büyük badirelerin eli sopalı tarafından çözüldüğü efsane gibi anlatılmış durmuş…

Şehir şehire, Eli sopalı eli sopalıya, İhtiyar Bey ihtiyar Beye, Vezir Vezire, genç Sultan genç Sultana, Hanım Sultan Hanım Sultana, Zindancı başı zindancı başına, genç Bey genç beye, kayın peder kayın pedere, kayınbirader kayın biradere, meydan meydana, diyar diyara, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR