Erol Sunat

Erol Sunat

Ey ulu Allah’ım

Ey ulu Allah’ım

Ulu demek, çok büyük, yüce demek, erdemleri üstün olan demek. Eski Türkçe ’de uluğ kelimesi ise yüce ve büyük anlamında.

Dünyanın elde tutması ve savunması en zor coğrafyalarından birisinde, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Ertuğrul Bey oğlu Osman Bey ve Gazi Mustafa Kemal Paşa ulu liderler olarak arka arkaya üç devlet kurdular, onları takip edenler de bu coğrafyayı ellerinde tuttular.

Ulu kelimesini yurt tuttuğumuz Anadolu coğrafyasında öyle güzel, öyle hoş bir şekilde kullanmışız ki, zihinlere kazınmış. Belge olmuş, mühür olmuş, dağa taşa, nehre, şehre, ovalara, vadilere, yaylalara yazılmış.

Ulu dağların eteklerine yerleşmişiz. Ulu dağların eteklerindeki şehirleri fethetmişiz.

Adı Prusa olan şehri fethedip, adına Bursa, şehrin eteklerine kurulduğu dağa da, Uludağ demişiz.

Osmanlı’ya Payitaht yapmışız. Aynen Selçuklunun Konya’yı Payitaht yapması gibi…Bursa’da, Yıldırım Beyazıt döneminde Ulucami yapmışız. Sonra Ulu Camilerle donatmışız Anadolu ve Balkanlardaki şehirlerimizi.

Ulu çınarlar olsun diye çınar dikmişiz. Çınarlar o asırlara şahitlik ede ede gelmişler bugünlere…

Ulu çınarlar Türk Milletinin kurduğu ulu devletlere misal gösterilmiş. Ulu Beylerimiz, Ulu Hakanlarımız, Ulu Sultanlarımız olmuş.

Türk dilinin bu güzel ve anlamlı kelimesiyle açmışız elimizi, Ey Ulu Allah’ım…diye dualar etmişiz, şükretmişiz Yaradan’a. Bu güzel vatanı bize bahşettiği için.

*****

Bir coğrafyayı sadece fethetmek yetmediğini, o coğrafyayı kendi dilinizle isimlendirmek, o coğrafyayı kendi adınıza tescillemeniz gerekiyor. Ecdadımızda öyle yapmış…

Ulu kelimesiyle çıkmış yola…

Bakmış ki karşısında kahverengiyle kırmızı arasında bir renk…

Ala demiş o renge…

O renge benzettiği dağlara Aladağlar demiş.

Konya’da Hadim Aladağ, Derbent Aladağ ala renkli dağlardan…

Almış Romanın elinden Philadelphia’yı, Alaşehir yapmış.

Mor dağlar demişiz…Kaz Dağları demişiz, Yıldız dağı demişiz, Hasan Dağı demişiz, Murat Dağı demişiz…Karadağ demişiz…

Siyaha yakın renkli dağlara Karacadağ demişiz. Benzer hisarlara da Karacahisar…

Karahisar, Akhisar, Kızıl hisar her biri kendi koyduğumuz isimler.

Bozdağlar demişiz, Bey Dağları demişiz, Sultan Dağları demişiz. At sırtında bu güzel coğrafyayı asırlarca dolaşmış, gezmiş, neresinde kim var, kim yok ezberlemişiz.

****

O güzel Türkçemizle, atlarımızı suladığımız sulara isimler takmışız…

Kimine ırmak demişiz, kimine çay, kimine dere, kimine su…

Her birinin ayrı hikayesi varmış bu suların…

Hikayesi varmış ki, o isimlerle anılır olmuşlar, anlatılır olmuşlar yaklaşık bin yıldan bu yana.

Yer etmişler gönüllerde…

Aşıkların sazına söz olmuşlar, türkü olmuşlar, destan olmuşlar, halk şiirinin o güzelim Türkçesiyle yüzyıllar ötesinden bugünlere ulaşmışlar…

Biz o güzel sulara…Kızılırmak demişiz, Yeşilırmak demişiz, Mert Irmağı demişiz…

Akçay demişiz, Karaçay demişiz, Sarı çay demişiz, Akarçay demişiz, Arpaçay demişiz, Boğa çayı demişiz, Boz çay demişiz, Koca çay demişiz, Delice Çay demişiz, Meydan Çayı demişiz, Nilüfer Çayı demişiz, Peri Çayı demişiz, Porsuk Çayı demişiz. Soğanlı çayı demişiz, Köprü çay demişiz…

İyidere demişiz, Yağlıdere demişiz…

Aksu demişiz, Göksu demişiz. Karasu demişiz. Çürük su demişiz, Koca su demişiz…

*****

Biz bu coğrafya da kardeşliğe, dostluğa özellikle barışa bel bağlamışız.

Geçitlerle, boğazlarla, bellerle bağlanmış bölgeler birbirine…

Yollar bağlanmış, her geçide neler neler yazmış Aşıklar.

Biz, iki dağ arasındaki alçak yere “bel” demişiz. Boğaz demişiz, geçit demişiz…

Üç yüze yakın bel, boğaz ve geçide isim koymuşuz.

Alaca bel böyle bir bel…Sabuncu beli böyle bir bel…

Yelli bel demişiz, Yazır beli demişiz, Aslanlı beli demişiz, Ekmekçi beli demişiz, Çubuk beli demişiz, Kaya beli demişiz, Köroğlu beli demişiz, Belen başı Beli demişiz, Kara yün beli demişiz, Mazıdağı beli demişiz…

Külek boğazı demişiz, Geyve boğazı demişiz…

Tasmalı geçidi demişiz, Kara Murat geçidi demişiz,

Ağzı Açık geçidi demişiz, Koca yayla geçidi demişiz, Kargasekmez geçidi demişiz, Babadağ geçidi demişiz, Bel Kahve geçidi demişiz, Mahmuz geçidi demişiz, Pelit sırtı geçidi demişiz…

*****

İkonyum’u Konya, Magnesia’yı Manisa, Trapezus’u Trabzon, Amisos’u Samsun, Sangaryos’u Sakarya yapmışız.

Akşehir demişiz, Seydişehir demişiz, Beyşehir demişiz, Viranşehir demişiz, Yenişehir demişiz, Eskişehir demişiz, Alaşehir demişiz, Gülşehir demişiz, Kırşehir demişiz, Doğanşehir demişiz, Suşehri demişiz, Kadışehri demişiz…

Pazarlarla donatmışız her köşeyi, sadece ticaret gelişmemiş, o pazarlar gelişmiş, büyümüş, yerleşme merkezi olmuş Anadolu coğrafyasında…

O günlerden birer nişane taşır gelir bu isimler;

Pazar, Gölpazarı, Şalpazarı, Beypazarı, Yenipazar, Eskipazar, Odunpazarı, Şenpazar, Salıpazarı, Dernekpazarı…

Sonra hisarlar var. Her hisar büyütmüş yüreklerdeki, fetih aşkını. Fethedilmeleri Osman Bey’den, Orhan Bey’e, ondan da oğlu Sultan Murada, ondan da oğlu Yıldırım Beyazıt’a intikal etmiş hisarlardı her biri…

İscehisar demişiz, Sultanhisar demişiz, İnhisar demişiz, Seferihisar demişiz, Pınarhisar demişiz, Çavdarhisar demişiz, Koyulhisar demişiz, Serinhisar demişiz, sancağımızı, bayrağımızı burçlarına dikmişiz.

Ovalara verdiğimiz isimlerden bugüne gelebilenler; Yeşilova, Taşova, Yüksekova, Çayırova, Dilovası, Artova olarak yaşıyor…

Dağ isimlerini günümüze kadar taşıyan yerleşim merkezlerinde ise; Uğurludağ, Samandağ, Yayladağı, Çiçekdağı çıkıyor karşımıza…

*****

Bin yıldır hesap yapılır bu coğrafya üstüne. Bin yıldır bitmedi, tükenmedi hesaplar…

Biteceğe de hiç benzemiyor…

Çünkü bin yıldır biz buradayız…Bir türlü bizden ayıramadılar Anadolu’yu.

Tam her şey bitti, bu sefer tamam diyorlar…Olmadık bir şeyler oluyor, rüzgâr tersine dönüyor, foyalar ortaya çıkıyor, boyalar dökülüyor, iplikler pazara çıkıyor.

Anadolu sırlarla dolu bir coğrafya…Bu coğrafyada, her sabah taze bir başlangıç olur umuda…

Ey Ulu Allah’ım…

Sen her şeyi bilensin, görensin…

Neylerse güzel eyleyensin…

Sen bilirsin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR