Erol Sunat

Erol Sunat

Memleketin dört bucağı

Memleketin dört bucağı

Memleketin dört bucağı bizim yurdumuz…Hayal kurduğumuz…Mutlu olduğumuz…

Bazen yüzümüzün güldüğü, bazen ağladığımız, bazen içimize attığımız, bazen gönlümüzü dahi almayanlara gönül koyduğumuz...

Baharına yazına, karakışına kurban olduğumuz memleketimiz.

Çaresiz kaldığımızda ne mi yaptık hep?

Çattık feleğe…Küstük feleğe…Taktık feleğe…

Garibim felek…Günah keçisi oldu neredeyse…

Belki oldu da ne onun ne bizim haberimiz var…

Nedendir bilinmez…

O meşhur şarkının dizeleri gelir hep aklımıza…

“Ah felek zalim felek…/ Herkese urba giydirdin, bana da yırtık bir yelek! / Herkese davul çaldırdın, bana neden dümbelek! / Herkes kavun yedirdin, bana da yedirdin kelek!”

Felekle bir küs bir barışık devam ediyoruz…

Ne sevdiğin belli ne sevmediğin diyor ya o türkü…

Felek sevdim demez, sevmedim demez, dahası olumlu olumsuz tek bir kelam eylemez.

Bir de bakmışsınız, bildiğini okumuş her zamanki gibi.

Felek yanımızda mı, uzağımızda mı, dost mu, düşman mı bilemedik dememiz biraz da ondan…

En azından kahredecek bir feleğimiz var diyor bazı dostlar.

Kahrımızı çeken, ses çıkarmayan, karşı koymayan.

Aşık, “nem alacak felek benim” derken, sanki hırsını ve öfkesini felekten çıkarır gibi.

Felek kim mi?

Onu sözüm ona feleğe çatanlara, yüzüne karşı, içinden atıp tutanlara sorun isterseniz…

*****

Vur davulcu davula…Şöyle candan yürekten vur…İçimize işlesin…

O davula zurna da iştirak etsin…Şöyle yanık yanık memleket havaları da fena olmaz hani…

Efkârımız dağılır…Gam, kasavet kalmaz…Kulaklarımızın pası açılır, pası…

Şenlensin memleketin dört bucağı…

Duyan, düğün var sansın…

Hatta şenlik var diye sokaklara fırlasın…

Mesele ne o ne bu…

Mesele güzellik olsun…

Yeni bir sabaha, herkes neşeyle uyansın…

Bırakın davulcuyu aşkla, şevkle çalsın

Ne mi diyorduk?

Memleketin dört bucağı…

Efendim, Memleketin dört bucağı bağlık bahçelik

Yok, yok maşallah…

On liraya düşmüş salatalık…Domates, marul…Hatta maydanoz…

Diyorlar ki.

Enflasyonun süngüsü düşmüş…

Vur davulcu davula…Deniz bitmiş, kara görünmüş…

Kim mi görmüş?

Gören gözlerin güzelliği demişler…

*****

Vur davulcu davula…

Müjde diye vur…Geliyor yolda, yine takıldı kaldı sağda solda diye vur…

Vur davulcu davula…

Enflasyon düşmüş…

Çarşı pazarla görüşmüş…

Gören duyan gülüşmüş…

Aman efendim, enflasyon düşmez olur mu?

Kendileri, asansör gibi bir şey…

İner de…

Çıkar da…

Düştü dendiğinde, siz indi anlayın…

Düştü tabi…

Düşmez olur mu?

Koy cebine elli lirayı. Bir kilo ondan, bir kilo şundan, birer demet de ötekinden berikinden…

Gerisi teferruat…

Bütün mesele o teferruatta…

Teferruat mı, girdap mı, gayya kuyusu mu bir bilinmez…

*****

En çok neye yanarsın desen, ekmek zammına derim…

Parası büyüdü, kendi küçüldü kaldı mübarek…

Ne demiş şair, “tuza bandım ekmeğimi…”

Tuz demek katık demek mecazen…

Bugünlerde mecazdan gidiyoruz mütemadiyen…

Arada şarkı ve türkülerden giriyoruz mevzuya…

Teselli olacak neyimiz kaldı ki…

Ne diyordu Mehmet Akif, “Bülbül” şiirinde;

“Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda; / Bugün bir hanümansız serseriyim öz diyarımda!”

Memleketin dört bucağı, iki gözü iki çeşme…

Dinleyene hasret…

Bakana hasret…

Görene hasret…

Duyana hasret…

Vur davulcu davula…

Gel diye vur, gör diye vur, duy diye vur…

En azında düğün değil, bayram değil, bu davul da neyin nesi desinler…

*****

Memleketin dört bucağı saksı-saksı çiçeklik…

Yaptığımız ne mi?

Bir çeşit divanelik…

Aklımız ermez…Sözümüz geçmez…Halimiz mecalimiz yetmez…Derdimiz bitmez…

İstesek de çözülmez…Yaptığımız göze görünmez…

Kapılardan eli boş dönen biz…Tutulmayan sözler verilen biz…

Ne mi olacak halimiz?

Kaldık Temmuz sıcağının tam ortasında…

Vur davulcu davula…

Kendim ettim kendim buldum diyene döndük…

En çok da bu halimize güldük…

Neden mi?

Biz güleriz ağlanacak halimize de ondan…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR