Sazımdaki tel koptu

Aşık, “Boz bulanık sele döndüm/ Düzen tutmaz tele döndüm” demiş vurmuş sazın teline. Dil ağlamış, tel ağlamış, il ağlamış…

Sonra bir başka Aşık, dokunmuş sazın teline;
Mızrak kırık demiş…

Tel koptu demiş…

Dil lâl oldu demiş…

Söz sal oldu demiş…

Sele karıştı gitti demiş bağlamış sözü…

Yaşını başını almış bir Aşık almış eline sazı;

Ocak söndü demiş…

Rüzgâr döndü demiş…

Her ne dendiyse, hepsi dündü demiş…

Gün o gün mü, gün bugün mü?

Gün bilinmeyen bir tarih mi belirsiz?

Diye tamama erdirmiş sözlerini…

*****

Ey yarenler!

Saz akortsuz…

Söz akortsuz…

Türkü yanık…

Şarkı içli…,

Konuşan çok…

Karışan çok…

Barışan yok…

Yan yana gelmek yok…

Uzlaşmak yok…

Kaynaşmak yok…

Bir olmak yok…

Hele o dillerden düşmeyen birlik…

Herkes kendince bir…

Kendine göre bir…

Birlik olmak gerçek anlamda bu değil…

*****

Sazımdaki tel koptu…

Saz kaybetti neşesini…

Aşık küstü…Aşık kırıldı…Aşık incindi…

Neden mi?

Tavırdan, yaklaşımdan, bakıştan, itici sözden, sevgiyle bakmayan gözden…

Tel dahi kahretti olan bitene…

İçine attı dertleri deste-deste…

Zaten içliydi güfte…

Herkesi hüngür hüngür ağlattı beste…

Dayanamadı tel koptu…

Çok bile sabretti dediler.

Sonra sorular yağdı her taraftan…

Durup dururken mi koptu?

Kendiliğinden mi?

Bir kopayım da görsünler diye mi?

Abartanlar oldu…

Atıp savuranlar da…

Bazıları da dediler ki;

En olmayacak zamanda tel mi koparmış, kim koparmış ne olmuş ne varmış?

*****

Saz deyip geçmeyin hemen…

Saza söz geçmez bazen…

Naz kâr etmez, yaz kâr etmez, çok kâr etmez, az kâr etmez.

Mızrabın hükmü geçmez.

Sultanın sözü sökmez…

Her eline alan çalamaz sazı…

Saz dile geldiğinde, her şey ayan olur.

Yalan, kapanır yere…

Gurur, siner oturur.

Kibir, bin tövbe eder de kabul görmez.

Haset, konuşmaz olur.

Fesat, pişmanlık gözyaşlarına boğulur.

Fitne, saz kırdı kanadımı kolumu diye söylenir kalır.

Laf taşıyanı yel alır, sel alır…

Sazın teli koptu mu?

Şarkı, türkü ağlatır…

*****

Tel kopmaya görsün efkar sarar her köşeyi…

Bazıları diyorlar ki…

Hayırdır inşallah!

Tel mi koptu?

Biz neden duymadık?

Neden haberimiz olmadı?

Tel kopar da haber vermez mi insan?

Yaklaştı Haziran, gitti-gidiyor Mayıs, geride kaldı Nisan!

Yalandan efkârlı görünen pek çok…

Karamsar geçinenin haddi hesabı yok…

Kim mi ölmüş yalandan?

Yalan, doğru yerine geçen en geçerli inandırıcılığa sahip.

Doğru nerede mi?

Doğru; o kopan teldi!

Teldi lakin, herkese, her şeye eldi?

Doğruya nazar erdi!

Yalan ortamı gerdi!

Koptu sazımın teli….

Enflasyon halay başı, sallar durur mendili…

*****

Yükler ağır, borçlar ağır, son yıllarda fena dolduk…

Biz bu çıkmaz sokaklarda, her türküye ağlar olduk…

Müslüm Baba, “Meselem” der…

Orhan Baba, “Bir teselli ver…”

Ferdi Baba, “Hatıran yeter…”

Sazımdaki tel koptu tel…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Git artık Temmuz

30 Temmuz 2025 Çarşamba 00:01

Ortalayıp gitmek

28 Temmuz 2025 Pazartesi 00:02

Haminin Hikayesi

26 Temmuz 2025 Cumartesi 00:02

Ne gökte ne yerdeyim

25 Temmuz 2025 Cuma 00:01

Bu millet seken adamı sevmez

23 Temmuz 2025 Çarşamba 00:01

Memleketin dört bucağı

21 Temmuz 2025 Pazartesi 00:02

Taş Düştünün Hikayesi

19 Temmuz 2025 Cumartesi 00:01

Gülün ahı

18 Temmuz 2025 Cuma 00:01

Milletin adı Türk’tür

16 Temmuz 2025 Çarşamba 00:02

“Gökteki yıldızın üçü terazi”

14 Temmuz 2025 Pazartesi 00:03