Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Sinema ve hikâye el ele

Sinema ve hikâye el ele

Afrika, Yapayalnız ve Lâle kelimelerini tamlama olarak düşündüğümüzde bir hüzün çağrışımı yaptığı aşikâr. ‘Afrika’ ve ‘Yapayalnız’ keder yüklü iki kelimenin yanında ‘lâle’ çiçeği “asil, aşk ve zarif “anlamlarıyla parıldıyor. Sadece ilkbahar aylarında görülen lâle, gururlu bir çiçek olarak bilinir; insana rahatlık, sıcaklık ve huzur veren bir çiçektir.

Evet, ‘Afrika’nın Yapayalnız Lalesi’nden bahsediyorum. 1986 doğumlu öğretmen ve hikâyeci, ve dahi dergici Engin Elman’ın ilk hikâye kitabı, Hece etiketiyle çıkmış ve çok beğenilmişti, ilgilisi hatırlayacaktır. İkinci kitabını da sevenlerinin dört gözle beklediğini fısıldayalım, neyse ki Elman’ın dergi yolculuğu sürüyor.

Salgının hemen öncesinde okurla buluşan 80 sayfalık kitapta on üç hikâye yer alıyor, yani kısa hikayeler okuyacağımızın habercisi bu manzara.

Kitabı ilk elime aldığımda bir şiir kitabı okuyacağım hissine kapılmıştım. ‘Afrika’nın Yapayalnız Lalesi’nin kapağında siyah bir fon ve silik lale fotoğrafları. Başta değindiğimiz hüzün ve kederin ayak sesleri kapaktan duyulmaya başlanmış oluyor(!)

Yazarın her şeyden önce bir öğretmen, hemen her yaştan her kesimden insanla içli dışlı olması beklentilerimizi artırıyor, canlı portre ve durum tasvirleri, iyi çizilmiş karakterlerin beklentisi içinde buluyoruz kendimizi. Neticeyi birlikte göreceğiz bakalım…

Engin Elman dadaşlar diyarı Erzurum’da doğmuş, üniversitede edebiyat tahsili, Kürtçe merkezli yüksek lisans, sinema akademisinde çalışmaları hikâyelere yansıyor; yer yer Kürtçe seslenmeler, tasvirlerde kamera çekim tekniğinden yararlanma vs. Elman kişi ve mekan betimlemelerinde olanı olduğu gibi gösteriyor, bunlardan mânâ çıkartmak okura bırakılıyor. Betimlemeler süslü cümlelerden, uzun ve bıktırıcı tamlamalardan uzak; yerli yerinde ve tesirli. Sade ve kısa cümlelerden müteşekkil üslûp etkili ve okurda derin düşüncelere yol açıyor.

Kitabın ilk hikayesi ‘Bir Film Karesinin Tasviri’nde kamera boş ve dağınık bir odayı çekmektedir. Okura aralanan kapının ardında ne olduğu merak ettirilir giriş cümlesinden itibaren ki zaten giriş bir metnin vitrini değil midir? Görünürde ne bir kişi, ne bir hareketlilik var, sadece kameranın merceğinden yansıyan eşyalar, bu eşyaların anlatıcıda uyandırdığı intibalar. Daha ilk hikâyeden itibaren gözle görülür bir kelime tasarrufu, yazarın sinemaya olan ilgisi ve bu yönde çalışmalarının metinlere etkisi hissediliyor.

Çay hepimizde sıcaklık, kalabalık ve paylaşım çağrıştıran bir kelime. ‘Bakır Çaydanlık’ hikâyemizin yüz aklarından Sait Faik Abasıyanık’ın unutulmaz ‘Semaver’ini hatırlatan naif bir hikâye. Bakır çaydanlık motifi ustaca kurgulanmış metinde yerini ve anlamını buluyor. Zarife nine 84 yaşında, köyde tek başına yaşamını idame ettirirken şehirde öğretmen olan oğlu onu yanına alır. Köy huzur dolu, küçük şeylerden dahi mutlu olunan, güzel hatıraların biriktirildiği bir yaşam alanı olarak gösterilirken, şehir bu güzelliklerin ve küçük mutlulukların uzağında olumsuz bir yer olarak konumlandırılıyor hikâyede. Nitekim Zarife nine şehre alışamıyor, yeniliyor şehre.

Her bireyin ait olduğu, rahat ettiği, nefes aldığı bir coğrafya, bir kök vardır ve buralardan koparılmamalıdırlar. Her nereye gidersek, nerede yaşamak zorunda kalırsak kalalım özümüz, özlemlerimiz, alışkanlıklarımız da bizimle gelir, bu ‘hal’e ket vurmanın neticesinde yaşam son bulur, nefes kesilir.

‘Baba’ figürüne hikayeciliğimizde çok rastlarız, ‘baba’ saygı duyulan, evin ve yaşamın temel direklerinden biri olarak gösterilir. Engin Elman da ‘Baba’ adlı hikayesinde dinlenme tesisinde çalışan kahramandan hareketle, hastanede yatan bir babayı odağına alır. Gece saat 03.47’de aldığı bir telefon mesajıyla babasının yanına, hastaneye gitmek zorundadır kahramanımız. Birazdan tesise gelecek otobüsleri beklerken oda arkadaşını, çalıştığı yeri, hayatın zorluklarını düşünür. Babanın da çocuğunun da ismi verilmez hikâyede, kitaptaki diğer hikayeler gibi. Babanın sonu Zarife nineninki gibi üzücüdür.

Kitap ince, hikâyeler kısa ama üzerimizde bıraktığı tesir ve mesajlar öyle geçiştiriliverilecek cinsten değil, ama bizim de yerimiz doldu. O halde kaldığımız yerden yarın devam edelim inşallah.

Hayırla kalınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR