Yok, artık zaaflarımızı CIA’ye, beynelmilel Yahudi’ye ya da şeytanın bacaklarına havale etmekten vazgeçtik. Bir şeyler öğrendik sanıyordum, yanılmışım. Çorbamızda sinek çıkarsa suçu “koministlerde” aramak yerine yakınlarda üstü açık bir çöp varili olup olmadığını araştırıyoruz sanıyorduk onda da yanılmışız.
Tekrar eski günlerimize döndük sinir gerginliklerimizde suçu emperyalist teorilere ihale etmeye başladık, aslında ne güzel de tartışmaya başlamıştık. Her şey tarumar.
Kimilerine göre Marksizmin henüz genç denebilecek bir yaşta aniden tozu dumana katarak göçüp gitmesi, romantik ve hamasi bir şarkının en güzel yerinde kesilmesine benzer, hicran duyguları uyandırmış olabilir.
Belki birileri (.) hala barajlar ve toptan sebze halleri inşa ederek yerli sanayicileri yüksek gümrük duvarları ile himaye edip ciğeri on para etmez mamüllerle kendi tüketicisini on para etmez mamüllerle sömürerek siyasi hayattaki ömrüne bir taze bahar ferahlığı kazandırmayı umuyordur.
1980 öncesi kuyudan iple adam çıkarmak için işe yaramayan usuller bugün artık siyasi intihardan başka bir şey değil.
Düşünmek zorundayız
Ayakta kalmak zorundayız
Hayatta kalmak zorundayız
üç şık var
Teessüfle kaydetmek gerekir ki Türkiye’deki siyasi atmosferin sertleşmesi
Siyasi aktörlerin “düşmanlaşması”
Hakaretler, bağırış, çağırış kimin işine yarar?
Gerisini siz düşünün (!)…
İkinci ve üçüncü şıkçılar biliyorum hala varsınız…
Hem de elvan elvan…
Biz birinci şıkçıyız
Yeni bir Türkiye
Ancak
TEK MİLLET
TEK BAYRAK
TEK YÜREK
TEK DEVLET…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.