Erol Sunat

Erol Sunat

Umudun Adı Mart!

Umudun Adı Mart!

Yılın üçüncü ayına hayat ve adını veren Mart, hepimiz için umudun adı oldu! Umudun adını Mart koyduk hep birlikte. Derdin ayı değil, dertlerin bittiği ay olsun temennisinde bulunduk ve öyle beklentilerle girdik Mart ayına ve Mart başına!

Mart başını beklerken, Mart başı kavramı da değişti bu arada! Çünkü, açıklamalardan anladığımız böyle bir şey!

Mart’ın biri olmazsa, ikisi olur, üçü olur, ne acelesi var dördü olur, beşi olur gibi! Vuslat kaldı Mart’ın ikisine ya da diğer günlerine mi? Bu insanlara bugünü yani 1 Mart gününü bekleyin demedik mi? Hepsi dört gözle bugünü beklemediler mi? Bunun adı günlerin sekmesi, insanların yine beklemesi demek değil mi?

Bu bekleme sonrasında;

Kafeler, lokantalar lebalep mi dolacak? Her yer tıklım-tıklım olacak, iğne atsanız yere mi düşmeyecek? Esnaf kardeşlerimizin müşteriye yetişeceğim diye, iki ayağı bir pabuca mı girecek, yoksa başlarını kaşıyacak zamanları mı olmayacak? Yasaklar mı gevşetilecek? Ders zili çalıp yüz yüze eğitim mi başlayacak? İşsizlerin, emeklilerin çilesi mi bitecek?

O günleri görmemiz çok uzak olmasın amma, o günler belli ki, hemen bu günler değil…

Aşkla, şevkle işe sarılmanın, işe geri dönmenin, okullara başlamanın, manen ve madden rahatlamanın başlangıcını yapmak ise her şeye değer!

Hele bir “ Bismillah” deyip başlayalım…Devamı gelsin inşallah!

Bugün yada yarın umut günü olduğu kadar, temkin günü de…

Esnafımız için, açılış günü, siftah etme günü olsun, müşteriyle tekrar buluşma günü olsun!

Herkes için, beklentileri çok daha makûl seviyelere düşürme günü olsun!

Dileriz, bundan böyle hayal kırıklıkları yaşayanlardan ve yaşatılanlardan olmayız!

 

*****

Aylardan beri; Normalleşmenin ayak sesleriyle birlikte, endişeler, tereddütler, acaba ile biten sorular yüksek perdeden dillendirilir oldu.

Mart başı ortalık güllük gülistanlık değil…Tehlike çanlarını kimsenin duymaya niyeti yok mu?

Maskeler fora, mesafe başka kapıya, hijyen uğurlar olsun demeye hazır herkes! Hayırdır ne oldu?

Virüs mutasyonunu da alıp Jüpiter’e yada Mars’a mı gitti?

İlim dünyasından bazı isimler, normalleşme değil, en az 14 gün tam kapanma olmalı düşüncesinde…

Sonra virüsün pik yapma meselesi var! Bu pik kaçıncı pik, eskiye göre, durum ne kadar vahim?

Sonra dalgalar var. Kaçıncı dalga ile karşı karşıyayız?

Dalgayı anladık anlamasına da, kim ciddi, kim işin dalgasında? Yoksa, dalga-dalga bize bir şeyler mi oluyor?

Akıl tutulması falan mı yaşıyoruz! Böyle bir karmaşa ve kargaşanın arasında ortak akıl nerede? Ortak akıl bu hengamenin neresinde? İçinde mi, dışında mı yoksa tam ortada kaldı da, başı mı dönmeye başladı?

Gelelim yeni normal konusuna… Yeni normale hazır mıyız?

Mutasyonlu virüsün etkilediği illerde normalleşme ne zaman olacak?

Hafta sonu kısıtlaması Şubat ayı ile birlikte sona mı erdi?

Bu soruların birçoklarının cevabı, bugün yapılacak Bakanlar Kurulu sonrasında cevabını bulacak!

 

*****

2020’de hayallerimizi ve umutlarımızı askıya almış, ertelemiş, Pandemi döneminin 2021 yılında bulunacak ve uygulamaya başlayacak olan aşı ile birlikte, dünyamızı terk edeceğini düşünmüştük.

Aşı bulundu, aşı ile birlikte başlayan spekülasyonlar aylardır devam ediyor.

Aşılar, fazları, insanları koruma yüzdesi, uygulanması,

Yetip yetmeyeceği, ne zamana kadar nüfusun tamamına vurulacağı, hangi ülke önde, hangisi geride, hangi aşı daha etkili, hangisi vurulsa olur, hangisi vurulmasa da olur gibi şayialar hiç eksilmedi.

Mart ayına aşılar, fazlar ve şayialarla birlikte başladık! Ve tabi ki, bir dünya beklenti ve umutla birlikte…Aşı umut demek, kabusun sona ermesi, sislerin dağılması, normale sağlıklı bir şekilde dönüş demek. Aşının yanında normalleşmeye geçiş, normale dönüş, yeni normalin ilk adımları da…

Mart, umuda yelken açan insanlığın hem bahar ayı, hem Pandemi sonrası nefes alma ayı, nefeslenme ayı. Mart, badirelerden çıkma, sıyrılma, kurtulma ayı…

Çünkü neredeyse bütün çarklar durdu. İnsanlar bunaldı, karamsarlık her yeri kapladı.

Sisler arasında bocalayan dünyamız, pusulasını şaşırdı, yolunu kaybetti. Herkes kendi derdine düştü. Bu gergin bekleyişte, birçok ülkenin sağlık sistemi çöktü.  İnsanlar ve ülkeler kaderleriyle baş başa kaldılar.  Şöyle uçtuk, böyle kaçtık diyenlerin kendilerini dahi tatmin etmeyen açıklamaları ve anlatımları insanların kendi kendilerini kandırmaktan daha ileriye gidemedi.

Yalan beyanlar, tel-tel döküldü, foyalar meydana çıktı. Lakin, hakikatlerden yana da kimse ne bir kapak kaldırdı, ne de bu işin doğrusu budur demedi, yanlışlardan ne kadar dönüldüğü ise bir türlü ortaya çıkmadı.

 

*****

Normalleşmeye hazır olan şehirlerimiz var, hazır olmayanlarımız var!

Mesela şehrimiz normalleşmeye hazır mı?

Anadolu’nun kırmızıya dönen şehirlerinden biri olarak, Mart ayı bize ne getirecek?

Konya da, esnaf normalleşmenin başlaması için, adeta nefesini tuttu.

İnsanlar, Şubat ortasından bu yana, hazırlık yapmaya başladılar.

Bu hazırlık madden ve manen bir hazırlık!

Umutların bağlandığı, yeni normale geçişin adı olan Mart ayı başladı, başlıyor derken başladı.

Önemli olan bundan sonrası…

Eski normali biliyoruz, anormalliklerin neredeyse tamamını yaşadık, yeni normal neyin nesi? Her şey sil baştan mı olacak?  Yaşayıp göreceğiz!

 

*****

İnsanımızın Mart ayına sıkı sıkıya sarılması, bel bağlaması, Martla birlikte olumsuzluk havasının olumluya dönme beklentisi aylarca süren bir beklentinin karşılığı…Türk Milleti bu sıkıntıların da üstesinden gelebilirim diyor.

Çünkü, normalleşmeye dönüş, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyenlere de bir cevap! İnsanımız, artık şom ağızlı insanların konuşmalarına itibar etmek istemiyor. Felaket tellallarının ortalığı karıştırmasına tahammülü yok! Laf olsun torba dolsun misali boş sözlere, münakaşalara, anlamsız tahlillere kulak vermiyor!  Mart ayının üzerinde var olan, “Mart ayı dert ayı” yaftasını bile dikkate almıyor!

Mart ayında, bahar mevsimini yaşamak, güzelleştirmek, bahar havaları estirmek elimizde.

Bir olduğumuzda, birlikte hareket etiğimizde, hangi güçlüğü, hangi zorluğu, hangi engeli aşmadık ki?

 

*****

Pandemi dönemiyle birlikte ülkelerde on binlerce insan bu hayattan koptu. Kendi ülkemizde ise resmi rakamlara göre bu rakam 30 bine çok yaklaştı.

İşsizlik, kısıtlamalar, sektörlerin hareket kabiliyetlerinin durma noktasına gelmesi, bazılarının durması, çarkların dönmemesi, birçok sektörün ciddi sarsıntı geçirmesi, sektörlere hayat veren insanların ağır vergi, kira ve borç yükleri altında, belini doğrultacak imkanlarının kalmaması, normale dönüşün uzadıkça uzaması ve Mart ayının adeta cankurtaran ayı olarak takdim edilmesine yol açtı.

Mart ayı umut yığılmasına, umut beklentilerinin çok yüksek tutulmasına neden oldu.

Dileriz Mart ayı hayal kırıklığı yaşanan bir ay olmaz!

Çünkü, Mart ayına temkinli yaklaşalım diyenleri, ne yazık ki ne dinleyen var, ne dikkate alan!

İşte onun içindir ki, Mart ayının beklenti oranları olabildiğinden çok daha yükseklerde…

Ancak, korona mutasyonlu olarak tahmin etmediğiniz ve hiç beklemediğiniz her yerde. Dükkanlarımızın eşiğinde, öğrencilerimizi karşılamaya hazırlanan okullarımızın kapısında! Kalabalıkların, maskesizlerin, mesafeyi sıfırlayanların hemen yanı başında!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR