Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Yazınca ne olur?

Yazınca ne olur?

‘HepKitap’ Yayınevi; okuma, yazma kısaca hayatın tam da kendisini dert edinenleri memnun edecek bir seri hazırlıyor epeydir. ‘Atölye’ serisindeki kitaplar adı gibi yazma atölyesi işlevi görüyor adeta. Anne Lamott’un ‘Bir Kuştan Öbürüne’si (Hayat ve Yazmak Üzerine Tavsiyeler) de bu seriden çıkmış. Kitap arka kapakta şu cümlelerle tanıtılıyor; “Yıllardır yaratıcı yazarlık dersleri veren Anne Lamott, yayımlandığı tarihten bu yana ilgilenen herkesin baş ucu kitabı olan bu kitabında, kendi yazarlık macerasından, karşılaştığı engellerden örnekler vererek içinden çıkamadığımız (okumak ve yazmak üzerine) bütün soruları cevaplıyor.”

238 sayfalık ‘Bir Kuştan Öbürüne’ Lamott’un insani zaaflarını, önyargılarını, hissizliklerini, ailesini, yazmaya nasıl başladığını anlattığı bölümle başlıyor. Bu bölümde ‘b.ktan’ kelimesinin çokça geçmesinin beni rahatsız ettiğini belirtmeliyim.

Yazmak, Yazarken Ruh Haliniz, Yol Boyunca Yardım, Eserinizin Basılması ve Yazmak için Nedenler ve Son Ders başlıkları altında beş bölümden mürekkep ‘Bir Kuştan Öbürüne’ye ‘Son Ders’ başlıklı son bölümü okuyarak başlamanızı öneririm; çünkü neden, neyi ve nasıl yazacağımız konusunda toparlayıcı bilgileri son nefesini vermekte olan sekâretteki bir insanın son sözleriymişçesine anlatan bir bölüm burası; ayrıca okuma ve yazmanın hayatımızı değiştirmesini, başka kalplere dokunma hazzının maddi zenginlik ve şöhretten daha önemli olduğunu ve mutlu ettiğini vurguluyor; “Yazar olmak bilinçli olmakla alakalıdır. Nasıl göründüğünüz veya insanların sizi nasıl gördüğü hususunda takıntı yaparak daha fazla zaman kaybetmekten korkun. Yazdıklarınızı nihayete erdirememekten korkun.

Okumayla, yazmayla paylaşımla geçecek bir hayatın, yani edebi hayatın kendisinin mümkün olabilecek en güzel hayat olduğunu düşünen bir sürü insanız. Yazar olmak okur olarak da hayatınızı derinlemesine değiştirir. Belki de yazdıklarınız başkalarına yardım edecek, çözümün küçük bir parçası olacak.”

Kitapta doğal olarak bolca tavsiye var. Meselâ; “Sürekli ve her şeyi yazın, ilk taslaklara takılmadan her şeyi yazın, nasılsa düzeltirsiniz; ilk taslak dökme, ikincisi toplama ve üçüncüsü dişçi taslağıdır.”

Anne Lamott konu olarak çocukluğumuzdan başlamayı; okul anılarının, tatillerin, büyük olayların, özel günlerin ilk denemelerimizde yer alabileceğini önerir ve “Başka birine asla anlatmayacağınıza yemin ettiğiniz şeyleri yazın. Herkesin çocukluğunda illâ ki anlatacak mücevherler ve darbeler vardır.“ der.

Babasının ölümünün ardından yakın arkadaşlarından ikisinin bebeklerini kaybetmesiyle yaşadıkları acıya ortak olmak, onları teskin edebilmek, son günlerini mutlu geçirmelerini sağlamak arzusuyla yazmaya başladığını ve o yazılardaki içtenliği hâlâ aradığını söyleyen Lamott hayatın her alanında iyi bir gözlemci olmak ve sürekli not tutmayı vazgeçilmez bir ödev olarak tavsiye eder, yazdıklarınızı okutacağınız, tartışabileceğiniz birileri mutlaka olsun diye de uyarır.

Yazma macerasında en önemli mesele olarak gördüğü ‘Karakter Yaratma’ konusunda; “Karakterlerinizle bütünleşin, olay örgüsünde gerçeklikten koparak sahtelik yoluna saptığınız okuyucu tarafından anında anlaşılacaktır. Karakterleriniz hakkında onların bildiğinden daha çok şey biliyormuş gibi davranmayı bırakın, çünkü bilmiyorsunuz. Onlara karşı açık olun. Olay örgüsünün de karakterlerden doğduğunu unutmayın.” der.

İkinci bölümde bakmanın, görmenin, anlamanın önemi odaktadır. Çok yazmanın iyi bir yazar olup olmamaya etkisine; “İyi bir yazar olmak için sadece bir hayli yazmak yetmez, özen gösterip kıymet vermeniz de gerekir. Bir yazar her zaman çözümün bir parçası olmaya, hayatı biraz olsun anlamaya ve bunu aktarmaya çabalar.” cevabını verir Lamott.

Ölmek üzereymiş gibi yaşamak bizi özgür kılabilir.” gibi mottolarla örülü kitabın ‘Yol Boyunca Yardım’ bölümünde yazdıklarımızı başkalarına göstermenin, bu konularda tartışma ve çalışma gruplarına katılmanın önemi tekrar tekrar vurgulanıyor, yazanların ve yazarların tıkanması sorunsalının nedenlerinden en önemlisinin boş olma, yani eksik ya da hiç bilmeme olduğu da…

Kitabımızın basılması hayatımızı değiştirmeyecek veya sorunlarımızı çözmeyecek, hatta bu kaygı atlattığımızda daha özgür ve başarılı olunacağız. Öyleyse neden yazıyoruz? “Kitaplar kim olduğumuzu ve nasıl davranmamız gerektiğini anlamamıza yardımcı olur, nasıl yaşayacağımızı ve öleceğimizi anlatır, geçirilen zaman da kalitelidir, muhteşem detaylar fark edebiliriz.”

‘Atölye’ serisi yazma aşkınızı perçinleyecektir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR