Sadık Büyüksakarya
Zihinsel ruminasyon
n
‘Kişinin yaşadığı olumsuz olayların sonrasında, geliştirdiği kötü düşünceleri sonlandırmak için çaba harcamayıp, yaşadığı olumsuz olayın kendisine yaşatabileceği kötü durumlar üzerinde yineleyici düşüncelere kapılmasına zihinsel ruminasyon denir.’
İçinde bulunduğumuz durumun ve kahir sosyolojinin özeti mahiyetinde bir durum tespiti.
Birçoğumuz tarafından benimsenemese de mevzu tam olarak bu kalıptan ibaret.
Aile hayatı, sosyal yaşam ve iş çevresinden payımıza düşen negatif tutumlar ve olumsuz çıktılar bizi bu denli koyu bir girdaba sürüklüyor.
Bu girdaptan çıkma gayretimiz dahi orada ilanihaye kalmaya yönelik bulunma çabasından hallice.
Diri ve bilinçli bir reçete olmadıktan sonra atılan her adım, kesilen her kelam cılız bir haykırış gibi ağız ucunda duracak sanki, öyle zannediyorum.
O halde etkili ve bir o kadarda muhkem gördüğüm reçeteyi açıklıyorum:
‘Sosyal Detoks’
Kulaklarımızın aşina olduğu fakat ısrarla uygulamaktan kaçındığımız bir olgu aslında.
İstiyorum ki bu yazı vesile olsun ve bir şeyleri milat kabul edelim.
Örneğin aile hayatında yaşadığımız lakin yaşamaktan hiç haz etmediğimiz ne varsa bunu bir listeye dökelim. Akabinde aile bireylerimizle bir araya gelip listelediğimiz mevzu bahis negatif durumları dile getirelim. Ve daha sonra müspet manada adımlar atmak üzere birlik olalım.
Çok mu zor?
Elbette değil.
Bize zor gelen toplumun olamayacağına dair dayattığı fikir duvarlarına ağır darbeler indirmek.
Cesaret edemiyoruz maalesef.
Peki ya sosyal yaşamda neler yapabiliriz?
O sahada durumlar biraz daha komplike zannımca. Zira merkez-çevre ilişkisinde merkeze kendimizi koyup çevreye insan kütlelerini yerleştirmek ve sosyal detoksa binaen sonuç olmak biraz güç olabilir.
Olası dirençler ve beklenmedik reaksiyonlar hazır asker gibi bizi bekleyecektir yani.
Ama yadırgamıyoruz.
Olacak tabi ki.
Bu zihin sisinden bir an evvel kurtulmak istiyorsak menfi yönde gelişecek her durumu kabullenip göğsümüzde yumuşatmamız icap edecek.
Evet, bilhassa belli etmek istiyorum ki kabullenmek mühim.
Sosyal yaşamdaki sosyal detoks filtreli bir kabullenişe gebe.
Olanı olmamış gibi, var olanı yokmuş gibi yapmak değil kastım. Zenginliğe ve çeşitliliğe dayalı ‘olumlama’ sarmalından bahsediyorum.
Herkese ve her kesime benim gibi olsun gözlüğüyle bakmayı bırakarak bu sarmala dahil olmayı becerebiliriz diye düşünüyorum.
Kendilik ve kendi olma halini popülariteye dayatarak trend listesine sokma gayreti atacağımız ilk çentikten sayılabilir.
Bencillik ve ego değil kastım.
Yanlış anlaşılma olmasın.
‘Eğ başını gör işini’ demenin farklı tonlarını siz okurlara satmaya çalışıyorum.
İlgilisine…
Gelelim iş çevresine.
Ruha en tesirli tedavi meşguliyettir derler ya hani, icra ve ifa ettiğimiz meslekte buna dahil olsa gerek.
Sabahın bereketine rızık kazanma niyetiyle göz açıp yola revan olmak ve güne dair hüsnü zanda bulunmak da bahsettiğim tedavinin ara durağı.
Çalıştığımız ortam ve insanları da sütlimansa tadından yenmez!
Sosyal detoksu kılçıksız bir vaziyette uygulama makamına koyduk sayılır.
Anlayacağınız zihinsel rumilasyon tarihin tozlu sayfalarında.
Keşke bu kadar kolay olsa dediğinizi duyar gibiyim.
Evet, bu kadar kolay.
Muhkem ve tesirli dedik, bir reçete ortaya attık.
Görmezden gelip yok saymak her kişinin, benimseyip uygulamak er kişinin hali.
Buyurun…
DUYGULARINI USTALIKLA YÖNETME SANATI
Kitap çarşısına gezme niyetiyle gidip kitap almadan geri dönebilmek başlı başına bir yetenektir bana göre.
Ya da ben beceremediğim için bu durumu bir yetenek olarak algılıyorum.
Zaman zaman iyi ki gezme niyetiyle çıkıp bu kitabı almışım dediğim de oluyor.
Oğuz Benlioğlu’nun ‘Duygularını Ustalıkla Yönet’ kitabı da ‘İyi ki’lerim listesine adını altın harflerle yazdırdı.
Hem de silinmemek üzere.
Duygulara ve duyguları ustalıkla yönetmeye dair müthiş bir prospektüs.
Muhtevası yalın ve anlaşılır.
İfadeler yumuşak ve tesirli.
Yani kusursuz.
İlgilisine…
Selâmetle…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.