M. Mustafa Özdemir

M. Mustafa Özdemir

Kılıçdaroğlu giderse CHP düzelir mi?

Kılıçdaroğlu giderse CHP düzelir mi?

Yüzde 60’larla 65'lerle kazanıyorlardı. Erdoğan bitmişti. AK Parti tükenmişti. Kim aday olsa, gömleklerini koysalar bile kazanacaklardı.

Takiyye yaparak başladılar.

Çiçek, böcek, kelebekler, kalp işaretleri, sevgi pıtırcıkları…

Pollyanna’nın yazarı Eleanor’u mezarında kıskandırdılar!

Bir yandan da kazanmadıkları seçimin zafer sarhoşluğu ile hakim tokmağını eline almışlardı.

Popçusu topçusu, tiyatrocusu sinemacısı, çaycısı çorbacısı, firarisi kaçağı, Erdoğan ve ona destek verenleri yargılayıp yargılayıp hapse atıyorlardı!

Öyle ya burası muz cumhuriyetiydi; seçimden sonra hakim de, savcı da, polis de kendileri olacaktı. (Tam FETÖ sistemi!)

***

Halktan kopuk, seçim sonrası hakaret yağmuruna tutacakları halka tepeden bakan müzmin muhalefet, sosyal medyada troll ordusuyla öyle bir hava oluşturdu ki Batılılar bile inandı.

Bizim evlere şenlik muhalefet, kendilerine umut bağlayan ‘Der Spiegel’leri, ‘The Economist’leri, ‘Le Point’leri de madara etti!

Aslında bir bakıma iyi oldu; Türk Milletini onlara güzel bir şekilde tanıttı.

Halbuki biz bu sütunlarda, “Biz bu filmi çok gördük, seçim algı operasyonlarıyla, sosyal medya ile kazanılmaz, seçimin sonucunu sözünü sandıkta söyleyen, çoğunun sosyal medyası olmayan olsa da her şeye konuşmayan sessiz milyonlar tayin eder” demiştik.

Bunların bir kısmı gerçekten trollerin ağına düşüp zafer sarhoşluğuna düşerken bir kısmı aslında durumun böyle olmayacağını biliyordu.

Ancak yalan söyleyip algı operasyonuna girişenler, belli bir süre sonra kendi yalanlarına kendileri inanır hale geldi.

Seçim sonrası masadan ne dediler: “Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını gösteren anket yoktu!”

‘Bay Kemal’ geçtiğimiz günlerde ne dedi: “Kazanacağımızı söylediler, biz de inandık!”

***

İlk tur seçim yapıldı.

Kazanmayı bırak, 5 puanlık farkı görünce, “Başlarım Pollyanna’sına da Sindirella’sına da” deyip çiçekleri, böcekleri, kalp işaretlerini, sevgi pıtırcıklarını, takiyyeyi bir kenara bırakıp özlerine döndüler ve Millete saldırmaya, hakaret etmeye başladılar.

Önce depremzede vatandaşlarımızı hedef aldılar.

Depremzedeler bunlara neden oy verecekti ki, niye saldırdılar, neden hedef aldılar doğrusu anlamadık?

"Asrın Felaketi"nde enkaz altında kalan temsil ettikleri ve seçim öncesi vadettikleri “Eski Türkiye” idi.

Yıkılan binaların yüzde 98’i 2000 yılı öncesi yapılardı.

1,3 milyon konut yapan ve depremden dimdik çıkan TOKİ'yi, “her tarafı betona çevirdiler” diye hedefe koyan, demediklerini bırakmayan bunlar değil miydi?

Gerçi bunlar bu ülkede karşı çıkmadıkları bir tane hizmet var mıydı?

Bunlar iki kıta arasına köprüyü çok görenler değil miydi?

Bu kafa "köprüye de hayır renkli televizyona da" diyen kafa değil miydi?

Yarım asır önce merhum Süleyman Demirel, 1. köprünün temelini, "Artık tahta köprü devirlerini geride bıraktık. Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları, lüks değildir" diyerek atmamış mıydı?

***

Peşinden her daim gülücükler dağıtan “Pamuk Dede” öfkeyle, masaları yumruklamaya başladı.

Seçimden bir gün öncesi Erdoğan’a oy veren tüm seçmenlere hakaret etti. Seçimden sonra da, “Milletin Efendisi Köylü”ye…

Hakaret ruhlarına işlemiş; “Kumar masası”, “Noter masası” dedikleri ilkesizler masasında aday belirleme sürecinde de ne hakaretler ettiler birbirlerine…

Birbirlerine iltifat ederken bile “eşek” benzetmesi yapanlara çok görmedik.

***

Yalan, algı ve terör seviciliğinin bu kadar aleni yapıldığı bir seçim kampanyası öyle sanıyorum olmamıştır!

Şanlıurfa’da, “Belediyeyi bize ver size bedava elektrik bedava traktör vb vereceğim” deyip elinde olan İzmir, Antalya, Muğla, Ankara, İstanbul’da bunu yapmayana kimse inanmadı.

Zaten Millet, Bay Kemal’i, “namus” sözünden tanıyor: Hani İstanbul’u, Ankara’yı almadan önce, “Belediyeler bize geçince bir tane işçiyi haksız yere çıkarmayacağız, namus sözü veriyorum” demiş seçim sonrası ise on binlerce işçiyi kapı dışına konulmuştu ya!

14 Mayıs’tan önce “Selo’ya özgürlük” deyip 28 Mayıs’tan önce “Bozkurt” işareti yapması da şaşırtmadı!

Aslında Kılıçdaroğlu; bugüne kadar örneğin karşısında olanları hiç yanıltmadı, hiç şaşırtmadı.

Öyle ki masanın küçük partilerine, “koltuk kirası” olarak yüzde 1 oy karşılığı 40 vekil verirkenki engin “hesap uzmanlığıyla” da hiç şaşırtmadı.

Öyle ya bunu yapmasaydı, nasıl aday olacaktı, nasıl o koltukta kalacaktı?

Ona övgüler düzüp destek verenler şimdi neden şaşırıyorlar anlamak mümkün değil.

Bugüne kadar hiç kazanamamış, 11 kez kaybetmiş bir kişi 12. kez kaybetti diye bu kadar yerden yere vurulur mu?

Mesela Fatih Portakal, Fatih Altaylı, Engin Aysever, Yılmaz Özdil neden bu kadar öfkelendi ki!

***

Bir de seçim sürecinde Muharrem İnce’ye karşı yapılan “kaset şantajı” vardı ki, siyasi ve insani ahlaksızlık, rezillik tavan yaptı.

***

Yıllarca bu milletin verdiği oyla iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan'a "diktatör", "tek adam" diyen Bay Kemal’i, koltuğundan kaldıramıyorlar.

“Diktatör”, “tek adam” diye verip veriştiriyorlar, yükleniyorlar, "Yerinde 'Merzifon Eşeği' de olsa aynı oyu alırdı" deyip yapmadıkları hakareti bırakmıyorlar ama Kılıçdaroğlu’nu CHP koltuğundan kımıldatamıyorlar.

Kılıçdaroğlu da bu arada, bugüne kadar olduğu gibi, karşısına dikilenlerin kellesini almaya devam ediyor!

14 Mayıs akşamına kadar Bay Kemal’e övgüler düzen mahalleli, 15 Mayıs sabahı Kılıçdaroğlu düşmanı kesildi ya, o da ayrı bir garabet!

Bu mahallenin gazetecisi de, aydını da, sanatçısı da aynı.

Bir de bunların bir kısmında da hezimetten zafer çıkarma sanatı yok mu?

Bu da ayrı bir maharet. Her yiğidin harcı değil!

Dolayısıyla o noktadan sonra bize de, 2002'den bu yana 17. kez kaybeden! Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı, Bay Kemal'in kazandığı 12. seçim zaferini tebrik edip daha nice zaferler dilemekten başka bir şey kalmıyor.

***

Millet 28 Mayıs'ta kendini küçük görenlere dersini bir kez daha verdi edilen hakaretleri misliyle iade etti.

Millet; irfanını, izanını tencereye sığdırmaya çalışanları, siyasetleri soğan, patates kadar olanların kafasına o tencereyi geçirdi.

2 kilo soğan 1 dolar, 2 kilo SİHA 20 bin dolar…

SİHA'nız yoksa soğanınızı da zorla elinizden alıyorlar o da ayrı konu.

Soğancılar kaybetti, SİHA’cılar kazandı!

“İstikbal göklerdedir” deyip karga, leylek sürülerini seyredenler bir kez daha kaybetti, gökyüzünü; “Anka”larla, “Akıncı”larla, “Hürkuş”larla, “Kaan”larla, “Siper”lerle donatanlar kazandı!

50 yıldır pişkin pişkin “Eller ‘Ay’a biz yaya” tekerlemesi söyleyip duran, Türkiye'nin uzay programına karşı çıkıp kendilerince alay edenler kaybetti, “Türksat”çılar, “İmece”ciler, “Göktürk”cüler kazandı!

***

Peki 12’de 12 yenilgiyle kırılması güç rekora imza atan Kılıçdaroğlu gitmeli mi?

Tabi bu öncelikle CHP’ye gönül veren vatandaşlarımızın bileceği iş!

11 hezimeti sineye çektiklerine göre 12’nciyi de çekebilirler ya da "bu kadarı da fazla artık yeter" diyebilirler.

Ancak bilmeliler ki dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadarına tolerans göstermezler, bu kadarına katlanmazlar, koltukta oturtmazlar!

Seçimden önce 1 yıl, “7’li Masa’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” diye konuştuk görünen o ki önümüzdeki 1 yıl da, “Bay Kemal gidecek mi, kalacak mı?” diye konuşacağız.

Entrikalar, ayak oyunları, yalanlar, dolanlar…

Pempe dizi gibi bağımlılık oluşturdu.

Ee “siyasi magazin"e de ihtiyaç duyuyor insan.

***

Esas soru şu:

Kılıçdaroğlu giderse (gönderebilirlerse) CHP’de işler düzelir mi?

Aslında sorun “Bay Kemal” meselesi değil, “zihniyet” meselesi!

Temel sorun; “Değişmeyen CHP zihniyeti”

Bugün Kılıçdaroğlu’nun karşısına dikilenler 28 Mayıs’tan önce onun diye her yaptığını, her dediğini onaylayıp alkış tutuyordu.

Sen ne diyorsun, ne yapıyorsun demediler.

Mitinglerde kol kola oy istediler.

Biz inanmadık da kendi ifadeleriyle “baba-oğul” gibiymişler!

Kılıçdaroğlu, “Selo’ya özgürlük” derken onlar da HDP’lilerle birlikte “zafer işareti" yapıyorlardı.

Dolayısıyla "zihniyet” değişmediği sürece; Kılıçdaroğlu gider İmamoğlu gelir, İmamoğlu gider hocaoğlu gelir, CHP'de hiç bir şey değişmez!

***

Sadece CHP değil diğerleri için de muhalefet anlayışında, “zihniyet değişimi”ne ihtiyacı var.

Türkiye’nin artık; “gerici”, “kalkınma düşmanı”, “mandacı”, “gayri milli”, “vizyonsuz”, “projesiz”, "ilkesiz" “laubali”, “ciddiyetsiz”, bedeli ne olursa olursa olsun koltuk bizim olsun diyen, millete tepeden bakan, hor gören, çarpık, hastalıklı muhalefet anlayışından kurtulması gerekiyor.

Benim çok umudum yok ama şayet bu “zihniyet değişimini” gerçekleştirebilirlerse; kendileri de kazanır, ülke de.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Mustafa Özdemir Arşivi
SON YAZILAR