Erol Sunat

Erol Sunat

Biz eskiden!

Biz eskiden!

Biz eskiden, su içerdik testiden diyenleri bilirsiniz. Testi çok gerilerde kaldı. Şimdi su içiliyor sürahiden, envaiçeşit bardaktan, illaki adı meşhur olan şişe suyundan!

Herkesin elinde bir şişe su! Ne testi arayan var, ne sürahi…

Zaten her şey biz eskiden diyerek başlamıyor mu?

Devran da değişse, şu asrı, bu asrı, o çağ, bu çağ da dense, insanlar değişmiyor. Hem öyle bir değişmiyor ki, değişen sadece geçip giden zaman…

Bazılarımızın huyları hiç değişmiyor. Her devre, her çağa göre kendini yeniliyor. Hatta çağ atlıyor çağ! Biz eskiden böyle şeyleri sevmezdik. Açlıktan ölsek, kimseden hiçbir şey istemezdik.

Hele hele, istediğimizi alıncaya kadar bunlar gibi böyle bin türlü nağmede çekmezdik diyenlere selam olsun! Her birinin ayrı ayrı kulakları çınlasın!

Şimdi efendim, isterseniz evinizde her şeyiniz olsun.

Ne istiyorsanız alabilecek imkanlarınızda…

Mesele, karşısındakinden istediğini bedavaya alabilmek, bunun içinde yeni usuller ve taktikler geliştiren geliştirene…

Anlatmaya çalıştığımız tamamen boğazlar meselesiyle yakından ilgili…

Eli sıkılar, cimriler, elindeki paraya kıyamayıp kırk düğüm atmak konusunda mahir olanlar, bulmuşlar işin kolayını…Bu kolaycılığın adı duygulara dokunmak! Usturuplu dokunuşlarla ağırdan ve derinden ilerlerken duyguların ayarlarıyla da oynamak!

Daha başka ne demek isterseniz, o da size kalmış!

Bu hikaye, istemeyi alışkanlık haline getirme hikayesi!

Komşum, yarım demet maydanoz yok mu, yarın vereyim! Bir tane limonun yok mu? Fazla ekmeğiniz var mı, yarım da olsa olur! Bir pişirimlik kahveniz var mıydı?

Bu istemeler birkaç seferliğe olsa kimse aldırmaz! Her gün-her gün olursa ne denir? Biz bilemedik, adını koyamadık, siz bilirsiniz artık!

*****

İstemeler alışkanlık halini aldığında, “Çok olmuyorum değil mi, bana kızmıyorsunuz diye düşünüyorum!” diye başlayan pişkinlik dolu cümleler de hikayenin ara taksimi gibidir!

İster kadın olsun, ister erkek, her ne isteyecekse, konuştuğu lafı allar-pullar, süsler, tavına-kıvamına getirir, bir şekilde istenilen her ne ise, gelir verilme noktasına.

Ne mi olmuştur?

Demir tavında dövülmüş, hane sahibi övüldükçe övülmüş, yelkenler suya inmiş, dinleyenler, yazıktır, günahtır, sevaptır demeye çoktan başlamışlardır. Çünkü lafa demini aldıranlar, maksatlarına ulaşıncaya kadar jest ve mimiklerden de azami ölçüde faydalanırlar! Birkaç damla gözyaşı da işin içine eklendi mi, akan sular durur!

Sonra da ısrarlar başlar!

Ölümü gör almazsan!

Allah’ın aşkına dedim!

Bak Allah’ın adını verdim!

Biz halden anlarız!

Madem ta…buralara kadar geldin!

Seni boş göndermek, geri çevirmek bize yakışmaz”

Bu kadar çok ısrardan sonra ne yapılır?

İşte hepsi bu kadar!

Yanlış anlaşılmasın bu anlattıklarımız bunu alışkanlık haline getirenler, bu işi kendine meslek edinmişler içindir. İşin tuhafı ve anlaşılmayan tarafı, böyle insanların böyle huyları olduğu bilindiği halde, bu tür insanların korunması ve onlara kol kanat gerilmesidir.

*****

Komşuda kadınlar toplanmışlardı. Alt kattaki komşu da çaldı kapının zilini, girdi içeri. Muhabbet dağdan tepeden, mahalleden derken, dönüp geldi asmaya, asma yaprağına, sarmaydı, dolmaydı diye mevzu bir açıldı. Komşu kadın, lafa bir girdi bağdan, çıktı gitti yapraktan. Kapısını çaldığı ev sahibinin köylerinde bağları bahçeleri vardı. Öyle olunca da, yapraktan devam etti gitti.

Şöyle pahalı dedi, böyle pahalı dedi alamadım dedi.

Bir sarma bile yiyemedi çocuklar dedi. Geçenler de çocuklarla göndermişsiniz, tadı damaklarında kaldı çocukların. Bizim Bey, Allah razı olsun komşudan dedi. Çocuklar mahsun olmasın demiş, göz hakkı demiş, göndermiş. Böyle insan az kaldı bu şehirde.

Ah komşum ah! Maşallah ne güzel yaprakmış o öyle…Böyle yaprak, pazara gelmiyor ki alalım!

Ev sahibi kadının gururu okşanmıştı.

Kadın, öte dedi, beri dedi, konuşmasını süsledi de süsledi! Diğer kadınlarda pek beğendiler bu konuşmayı…

Ne yapsın bağı olan komşu?

Dur dedi geçen bağa gitmiştik, bir şeyler olacak…

Getirdi bir tabak dolusu yaprak, al bunları dedi, çok bir şey değil ama, çocuklara sarma yaparsın.

Kadın, hemen aldı yaprağı, kalktı ayağa komşum dedi, üstümde para yok amma, kocam gelince çocukla göndereyim, söyle parasını valla olmaz!

Ne desin kadın?

Olur mu öyle şey dedi. Bir avuç yaprak! Hadi afiyet olsun.

Ne demişler?

İsteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü!

*****

Kadın reçel yapacaktı. Mahallenin kadınlarıyla yaşlı bir teyzenin evinde oturmuşlardı. Laf döndü dolaştı pazara geldi, sebzeye, meyveye geldi, reçele geldi.

Kadın tam sırası dedi girdi söze, bu yıl reçel yapmak kolay değil dedi. Çilek 20-25 lira, şekerde aynı fiyat. Kayısı on lira civarında, şeker yine aynı fiyat. Vişnenin yanına yaklaşılacak gibi değil, şeker bildiğiniz gibi.

Nasıl yapılacak, nasıl olacak bu reçel?

Kadınlardan birinin bir çuval şeker aldığını biliyordu. Evine şeker alan kadı yardımsever bir kadındı. Böyle bir laf geçtiğinde, hemen göndereyim diyenlerden biriydi.

Reçel yapacak kadın, beklemeye başladı, daha önce aynı kadın ona undu, yağdı ne varsa vermişti. Bu sefer sıra şeker de diye düşünmeye başlamıştı.

Evine şeker gelen kadın ise içinden yetti artık dedi, evinde her şeyin tamam, ihtiyacın yok, istesen bir çuval şekerde sen alabilirsin. Bu ne utanmazlık, bu ne terbiyesizlik! Şekeri sana vereceğime, mahalle de komşu mu yok?

Kadın, yine aldı söz sazını eline…Şeker dedi, reçel dedi, biri var biri yok dedi…

Sökmedi!

Kadınlar birbirlerine, bu da resmen şekerin yolunu yapıyor dediler. Ayıp ki, ne ayıp!

Kadınlardan biri valla kardeş dedi, senin yerinde ben olsam reçel yapmayıveririm!

Kadın utandı mı? Geri adım attı mı?

Ne gezer?

Lafı şekerin etrafında dolaştırdı durdu. Bu muhabbet şekerinde sohbetinde tadını kaçırmıştı.

Sonrası kadınlar birer ikişer, kalktılar oturdukları yerden, evine şeker gelen kadında kalktı, şeker muhabbeti yapan kadın bir anda evine gittikleri yaşlı teyzeyle baş başa kalıverdi!

Anladı mı?

Keşke dedi yaşlı teyze, keşke anlasaydı. Anlamak işine gelmez ki!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR