Erol Sunat

Erol Sunat

Bu Pazar Can Pazarı!

Bu Pazar Can Pazarı!

Bu kadar gaflet, bu kadar rehavet, bu kadar umursamazlık arasında güven kayıp, itimat sus-pus sonrada yan yana neden gelinemiyor diye bir yığın şamata!

Koyun can derdinde, kasap et derdinde derler ya…

Herkes hep bana hep bana diye bir türkü tutturmuş.

Hz. Mevlânâ, yüzyıllar ötesinden bakın ne güzel sesleniyor, “Keser gibi olma; hep bana, hep bana. Rende gibi olma; hep sana, hep sana. Testere gibi ol; hem sana, hem bana.”

Bizim bir kısmımız keser gibi, bir kısmımız rende…

Hem sana, hem bana diyene hasret gittiğimiz, hasret kaldığımız, gönlümüzden geçen bu değildi diye yalanlara sığınanları dinleye-dinleye bir arpa boyu yol alamadığımız anlayışlar ve bakış açıları değişsin istiyoruz artık!

Bugün 1 Aralık, iyiliğe, merhamete, anlayışa, hoşgörüye kapıların aralanması gereken, hatta ardına kadar açılması gereken bir ayın ilk günü.

Asgari ücret görüşmelerinin başlayacağı gün bugün! Dileriz yüzler güler, yürekler ferahlar!

Çünkü, bugüne kadar önce can, sonra canan diye yüründü yollar. Kim ölmüş, kim kalmış, kime ne olmuş, bakan da olmadı, ilgilenende…

Oysa zaman öyle bir zaman değil. Değil amma ne inatlaşmalar bitti, ne kavgalar, ne dövüşler, ne tartışmalar, ne sen-ben kavgaları, ne de sizden-bizden hikayeleri!

Herkesin derdi ayrı, davası ayrı, yolu ayrı, çizgisi ayrı…

Bilmezler mi ki, bu pazar can pazarı!

*****

Can pazarı, bir başka pazara benzemez, bu pazarda yangın büyük!

Yananları görmeyenin! Duymayanın! Yokmuş gibi sayanlarında…

Bu yangından kendini kurtaramayacağı büyüklükte bir yangın bu.

Önemli olan, hiç kimse yanmadan, kimseye bir şey olmadan hep birlikte bu yangının içinden sağ salim çıkabilmek!

Ben her şekilde bu yangının içinden çıkarım, gerisi beni ilgilendirmez, bundan böyle gemisini kurtaran Kaptan, diyenlere ne mi diyelim?

Bu pazar öyle bir pazar ki, burada gemisini kurtaran olmaz!

Gemimi kurtardım diyen boşa konuşur!

Benim gemime hiçbir şey olmaz diyenlerin gemisi ilk yanacak kül olacakların başında olurda, ruhu duymaz!

Bu pazarın tek çıkış yolu, el ele verilerek, bir ve beraber olunarak çıkılabileceği!

Bu pazar bildiğiniz pazarlardan değil! Savaşılan cephe çok!

Lakin yardımlaşma ve destek olma gibi olması gereken ne varsa hiçbiri görünürde yok!

*****

Bu pazarın en sinsi düşmanı…. Kendini en fazla unutturanı… Beni yok sayın! Ben oyundan çıktım! Bundan sonra yokum diyeni virüsten başkası değil!

Ancak biz can pazarında olduğumuzun farkında değilmiş gibi davranmaya devam ediyoruz.

Tehlike ile o denli iç içe… O denli yan yanayız ki…

Tehlikeye sadece bir adım ötede olduğumuzu neredeyse tamamen aklımızdan çıkarmış gibiyiz!

Çünkü çok daha büyük gaileler sarmış kuşatmış etrafımızı.

Enflasyon, fiyatlar, hayat pahalılığı, ekonomik açmazlar, ekonomik çıkmazlar, çırpınmalar, ayakta kalma mücadelesi öylesine başımızı döndürdü ki, virüsü nasıl olduysa göz ardı ettik!

Virüs farklı varyantlarıyla dünyamızda ve ülkemizde kol gezerken,

Resmi olarak, virüsten vefat edenlerin sayısı iki yüzün altına düşmezken,

Rakamları da, olayları da, ne olup olmadığını da kanıksadık!

Virüs tehlikesini, öncelikli haber olmanın dışına çıkardık!

Kaç cephede birden savaştığımız şaka gibi gelmeye başladı bir çoklarımıza!

İşte o gaflet anında virüs yakaladı sevdiklerimizi, dostlarımızı, arkadaşlarımızı!

*****

Virüsün yeni geliştirdiği varyantlara aşı olmakta yetmiyor.

Virüse karşı gardımızı düşürdük.

Savunma kalkanımızı, savunma mekanizmalarımızı rafa kaldırdık!

En az virüs kadar bizi meşgul eden enflasyon, fiyat artışları, piyasalar, gelir düzeyimizin felç olması, savaştığımız cephelerin artış göstermesi, bu işe nefesimizin ve direncimizin yeterli olup olamayacağı endişesi derken, virüs ilk bulduğu açıktan daldı girdi içeri.

Yine ben dedi! Ben geldim dedi!

Bu sefer işin kolay değil dedi! Ne o beni unuttun mu dedi?

Elveda demedim ki, günaydın diyeyim dedi.

Yine vurdu geçti!

İnsan hayatlarını biçti geçti!

*****

Üç aşısını olmuş bir arkadaşım, bir aydır solunum cihazına bağlı bir şekilde yaşıyordu, ancak hayattan koptu gitti.

Çünkü Virüs kendini unutturdu!

Aşı oluyorduk… Aşı olacaktık…Aşı karşıtlığı yapacaktık…Dördüncü aşıyı da vurdurayım mı diye dalga geçmeye başladığımız şu günlerde sinsi bir şekilde can almaya başladı.

Vücut dirençlerine, akciğerlere yapmış olduğu saldırılarla can alıyor.

Virüsü bir şekilde gündem dışına aldık çünkü…

Maskeden ve mesafeden uzak, o yokmuş gibi, çekip gitmiş gibi, bizden vazgeçmiş gibi davranmaya başladık.

Hepimize bir rehavet çöktü. Virüsün rehaveti ne kadar sevdiğini ıskaladık!

Dostlarımızı, arkadaşlarımızı, ailemizden birçok insanı bu hayattan koparıp alan virüsün ciddiyetini umursamadığımız, aldırmadığımız bir döneme girdik!

Ve can pazarının tam ortasında virüsle, enflasyonla, doların yükselmesiyle birlikte başımıza çorap ören fiyat artışlarıyla baş başa kaldık. Allah cümlemizin yardımcısı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR