Erol Sunat

Erol Sunat

Ne Olursan Ol Gel, Gezmeye Ve Kalmaya Da Gel!

Ne Olursan Ol Gel, Gezmeye Ve Kalmaya Da Gel!

Hz. Mevlana, “ Akıllıysan bir akıllıyla arkadaş olup ona danış, onunla dost ve sırdaş ol!” demiş demesine amma, bizim deva olmaz, çare bulunmaz hastalığımız, kendimizden daha  akıllıya tahammül edememek! Akıllı insanlarla dost ve arkadaş olamamak!

Akıllarımızı birleştirip, bir araya gelip, birliği ve beraberliği sağlayıp Konya’yı bir Konya daha yapmaktan nedense kaçmaya devam ediyoruz! Hem Diyar-ı Mevlana diyerek mangalda kül bırakmayacağız, hem de bu diyarın olması gerekenlerine uymayacağız!

Onun içinde, şehrin hayrına kim neye teşebbüs ederse etsin, olmasın, elinden tutulmasın, destek verilmesin diye araya giren girene…

Bunlardan birisi de TURİZM…Hani aşkın yolu mideden geçer diye bir söz var ya… Aşkın yolu gastronomi dediğimiz yolla, turizmle birlikte kol kola geçiyor.

Gastronomi şehirleri olarak dikkat çeken Gaziantep ve Hatay, birbirinden güzel yemekleriyle, tarihi ve turistik mekanlarıyla ziyaretçilerin ve turistlerin ilgi odağı olan şehirlerimiz.

Biz bu şehirlerin arasında neden değiliz sorusunu soruyoruz sormasına da, sadece sormak yetmiyor.

En az onlar kadar ilgi çeken tarihi ve turistik mekanlara sahip olmamızın yanında, zengin bir Mevlevi ve Selçuklu mutfağından günümüze akseden yemeklerimiz var!

Lakin, bu işi göz ardı etmek gibi, yeterince önem vermemek gibi bir açmaza sahibiz!

 

*****

Bir tarihte eski Konya yemeklerinden 35 kadarı tespit edilmiş ve kalite kontrolü yapılmıştı.

Ve bu yemeklerden gelen turistlere ve ziyaretçilere ikram edelim denmişti.

Neler mi vardı bu yemekler arasında;

Zülbiye, bulgur pilavı üstü kebap, Orta yemeği (bütünet), Damat bohçası, kuru kabak dolması,

Kıkırdak çorbası ve katmer, Kuru incir dolması, Kesme tatlısı, kıvrım tatlısı ve kaygana...

Ve denmişti ki, Turizmin yolu mideden geçer!

Bu yemeklerin o dönemde var olan birkaç beş yıldızlı otelin menüsünde yer alma çalışmaları vardı.

Ne yazık ki, olmadı..

Bugün çok daha fazla beş yıldızlı otele sahibiz. Oldukça hoş ve güzel restaurantlara da…

Konya, gastronomi şehri olma yolunda bazı adımlar atmadı değil…

Aşçı Dede dedi, Ateşbaz-ı Veliyi aldı gönül mutfağından, temsilde hata olmasın, gel dedem dedi, gir şu bizim fani dünya mutfağına da bizi abad et diyerek, çorba yaptırdı, pilav yaptırdı, zerde yaptırdı.

Henüz tam manasıyla hedefine ulaşamadı.

 

*****

Turizm tek kanatla uçulabilen bir sektör olsaydı uçulabilirdi! Biz değil tek kanat, kırık kanatlarla uçmaya kalktık, bir iki havalanma denemesi yaptık, yere çakıldık kaldık!

Gelen turistleri, misafirleri şehrimizde eyleyecek, tutabilecek, mekanlara sahip olmanın yanında, onlara Konya mutfağından güzel yemekler ikram edecek imkanlarda elimizde yok değil.

Turizmde eksiğimiz dağınıklık! Turizm, bu şehirde elinden tutulmaya muhtaç, destek verilmeye muhtaç! Mutlaka büyüklerimiz tarafından etraflıca dinlenmesi gereken bir sektör.

Pandeminin en fazla vurduğu sektörlerin başında Turizm.

2020 yılını aylar öncesinden kapattı. Canından bezdi. Bu sektöre devam edip etmemeyi defalarca düşündü. Sürekli gel-git yaşadı.

Büyükşehrimiz, Merkez İlçe Belediyelerimiz, Odalarımız, iş dünyamız Turizme bir dönüp bakmalı, zaman ayırmalı.

Bu şehir gastronomi şehri olma yolunda çok daha önemli adımlar atmanın yanı sıra, turizm mekanlarına da sahip çıkmalı, destek vermeli, önlerini açmalı, problemlerini çözmeli.

Gelen turistlerin sürekli olarak, birkaç gün daha fazla konaklamalarını bir sağlayabilsek, aşkın yolunun mu, Konya’nın yolunun mu mideden geçtiğini anlatacağız, anlatmasına da, aramızda birlik ve beraberlik gibi, sahip çıkmak gibi, destek olmak gibi, turizm sektörünü ayağa kaldırmak gibi önemli girişimlere yalandan değil, acilen eğilmek gerekiyor.

Konya 2020 yılını Korona yüzünden, kaybetmiş olabilir. 2021 özellikle turizm açısından beklentilerle dolu bir yıl. Birkaç ay sonra, hayatın normale dönmesinden sonra, 2020 yılında düşünecek çok vaktin vardı, ne yaptın, ne düşündün, ne karara vardın, bundan sonra neler yapacaksın Konya diye soru yağmuruna tutulacak şehirlerin başında geliyor Konya…

 

*****

Konya her şeyden önce keşfe çıkılan bir şehir olmalı…Şehir oturduğunuz yerden keşfedilmiyor!

Turizmin yolunu mu açmak istiyorsunuz? Sektöre yardımcı mı olmak istiyorsunuz?

Öncelikle Selçuklu Otağını kurun Alaeddin Tepesine. Aynen Ahlat’a kurduğunuz gibi…

Ahlat bir Selçuklu şehri, Ahlat’a yakışır da, Payitaht olan Konya’ya yakışmaz mı?

Sultanlar şehrinin sultan tepesinde, o otağı merak etmeli gelenler!

Selçuklu Payitahtına geldiklerini hissetmeliler!

Sonra Selçuklu kümbetleri, Hanlar ve diğer Selçuklu eserleri, Selçuklunun simgesi ve bayrağı olan çift başlı kartal bayraklarıyla ve ay yıldızlı bayraklarımızla donanmalı.

Öyle olmalı ki, Konya’ya girenlerin heyecandan tüyleri diken diken olmalı!

Konya’ya gelenler, Konya’da seyir tepesi olabilecek mekanlardan, Konya’yı seyretmeliler.

Bugüne kadar hep tali yollardan varmaya çalıştık, turizme...

Alaeddin tepesi yani sultan tepesi, Selçukluya yolcuğun, başlangıç noktası olmalı,   Sonrası Türbe önü meydanı, Bedesten, inanın bir başka güzel olacak Konya!

 

*****

Yapılacaklar aslında bilinmeyen şeyler değil…Bugüne kadar ötelenen, zamana yayılan, sonra unutulan, akıllara geldiğinde, oyalanan, avutulan bir süreç…

Madem ki, gelen turistlerin bu şehirde daha fazla kalması isteniyor.

Lafta kalmasın bu düşünce…

Bu istekte samimi iseniz;
Yolumuz önce Kilistra’ya düşürülecek, gelenler Kapadokya’yı unutacaklar, zihinlerinden silecekler. Kilistra’da bir başka dünya bulacaklar!

Sonra Silleye gidecekler, Sille akşamları, Sille’de Himmet Ölçmen Barajı, Sille ikramları derken, bayılacaklar Sille’ye…

Çatalhöyük’te tarihin izlerini arayacaklar, keşke buraya daha önce gelseydik diyecekler.

Kış Turizmi için Derbent’e düşürülecek yolları. Bu zenginlikleri gördükçe, geri dönemeyecekler, tatillerini uzatacaklar. Konya’nın her tarafı saklı cennet aslında…

Beyşehir gölünde gün batımına hayran kalanlar, Meke gölünde mehtabı seyre dalacaklar.

Mevlana Türbesini gezecekler huşu içerisinde…Şems-i Tebrizi’ye uğrayacaklar, sonra Ateşbaz-ı Veliye…

Sonra soracaklar, Zazadın Hanını göreniniz var mı diye? Zazadın Hanında yaşayacaklar Selçuklunun haşmetini, zenginliğini ve kudretini… İnanın Konya’dan gitmek istemeyecekler!

 

*****

Konya’nın tanıtımı, insanların kendi tanıtımlarından önce gelmedikçe, bir yerlere varılamayacağını daha öğrenemediysek, boşa kürek çekiyoruz demektir! Öncelikle Konya bilinmeden, keşfedilmeden bu şehirde ne kimse tanınabilir ne de bilinebilir! Sadece tanındığını zanneder, hepsi o kadar!

Konya gibi bir şehirde, ben varsam Konya var, önce ben, sonra Konya diyenleri hatırlayan var mı?

Bu şehir kendine vefa gösterenleri hiç ama hiç unutmadı. Şehri dinlemek, şehrin insanlarını dinlemek, onun için çok önemli. Siz yeter ki dinlemesini bilin, bu şehir sizi unutmaz da, unutturmaz da!

Dinlemeyi bilmeyenler, dinletmesini bilemez derdi eski Edebiyat hocalarımız.

Konya’nın marazi hastalığı da ne yazık ki bu…Dinlememek, dinlemesini bilmemek…

Dileriz, bu görevleri üstlenenler, Derdi olanın derdini anlayanlardan, anlatılanları dinleyenlerden olurlar da, hem başımızın tacı, hem de şehrin unutulmayanları olurlar inşallah!

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR