Erol Sunat

Erol Sunat

Ortalayıp gitmek

Ortalayıp gitmek

Efendim ortalamak deyince akla ilk futbol gelir. Futbolcu kardeşimiz, bakar ki, kaleci kalesinden öne doğru fazla çıkmış. Ortalar topu kaleye doğru ustaca.

Top süzülür, süzülür, aşar kaleciyi, ağlarla kucaklaşır. Stat, “goool…” diye fırlar kalkar ayağa.

Her orta gol olur mu?

Olmaz elbet…

Bakmakla görmek arasındaki ince çizgiyi keşfetmiş olan futbolcular, ortalardan çok goller attılar bugüne dek…

Bize gelince, bizde laf ortalarından, az gol yemedik…

Sokağa her adımımızı attığımızda birkaç sıfır geride olarak çıkıyoruz.

Nedeni Orhan Velilik…

Cep delik, cepken delik…

Biz bu hale hep bu orta kavramından geldik…

Aslında ortalayıp gitmeye ne aşinayız ne aşık ne de meraklı…

Felek kattı bizi önüne, ortalarda bir yerde bıraktı. Bu işin ortası da bu, ortalaması da bu dedi, varın bakın başınızın çaresine diye de ekledi.

*****

Bu orta meselesini çözse-çözse, Hoca Nasreddin çözerdi. O mübarekte, olmayan göllere maya çalmaya kalkıyor. Gülmeye hiç niyeti olmayanları, surat savat bir karış olanları güldürmeye, en azından tebessüm ettirmeye çalışıyor.

Hoca Nasreddin, Fıkranın ortasından konuşuyor, kelamın irisini, dirisini, en iyisini koyuyor ortaya amma, dinleyen yok, gülen yok, gülümseyen yok…Oysa, dünyanın ortasında duran o. Dünyanın ortasından konuşan yine o…

Biz ise nasıl bir orta yerdeyiz bilmem?

Ortalarda gezinmek, etliye sütlüye karışmamak, zülfüyâra dokunmamak, azıcık aşım, ağrısız başım diyerek kimselere görünmeden, kimselere sataşmadan, kimselerle dalaşmadan orta yerlerde göze batmadan durmak ve yaşamak gibi bir yol tutturmuşuz.

Bunun adına orta yerde kaybolmak diyenlerde var.

Kaybolmuşuz, kaybolduğumuzun farkında değiliz diyenlerde…

Dramatik bir orta hikayesi yaşadığımız, dönüp dolaşıp Yunus’un dediğine çıkıyor…

“Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar…”

*****

Bizde ortalama bir şeyler söylemek, düşünmek olasıdır diyenler az değil…

Ortalayıp nasıl gidersiniz?

Yolun ortasından-ortasından mesela…

Meydanın ortası, tarlanın ortası, bahçenin ortası, evin ortası, haftanın ortası, ayın ortası, yılın ortası, ömrün ortası derken orta yerde kaldık desek yalan değil…

Öğrencilik yıllarımızda, sınıfı neyle geçtin diye sorduklarında bir çoğumuz boynumuzu büküp orta ile derdik…

O yıllar onlu not sistemi geçerli…

Beş orta, altı orta…

Kafamızda orta mektep şapkası olurdu o yıllarda, Matematik gibi bir dersten beş yani orta aldık mı, şapkayı göğe fırlatırdık…

Ortalayıp gitmek daha o yıllarda başlamıştı aslında…

Ortayla sınıf geçen, ortayla mezun olurdu, ilk mektepten, orta mektepten…

Hayata ortalarla başlamak buna denir diyenler pek çoktu o yıllarda…

*****

Orta bir yol tutturan ne mi yapar?

Ne yapsın abiler?

Sendeler…Düşe kalka yürür…Sağa sola çarpar…

Netice de yolu ortalayıp gitmeye başlar…

Yolu ortalayıp gitmek neden mi önemli?

Görsünler diye…Bir gören olsun diye…

Var mı gören?

Keşke olsaydı…

Gören yok, çarpan çok…

Bir de ne mi diyorlar?

Adama bak, yolu ortalamış gidiyor…

Kendinde misin arkadaş? Deli misin, nesin?

Biri çarpacak, ölecek kalacak, al başına belayı…

*****

Kaldırımları ne için yapmışlar?

Garibim kaldırımlar her Allah’ın günü beni yayalar için yaptığını söyleyenlere aldırmayın siz, ya otopark oldum ya dükkân çıkıntısı, ya da lokantaların birkaç masa fazladan atmasına vesile yapılan bir güzelliğe çıktı adım…

Yaya nereden mi yürüsün?

Kaldırımdan…Pardon…Asfalttan…İsterse yolun ortasından…

Yaya kim?

Yaya, siz, biz, ben sen hepimiz…Yolun ortasında kalanlar…Orta yerde yalnız bırakılanlar…

Yolun ortasından gittikçe, sağından solundan geçenlerin bin bir türlü olumsuz lafına muhatap olanlar…

Neden yolun ortasından gidiyor bu insanlar diye var mı soran, var mı bu yürümeyi hayra yoran?

Rahmetli Aşık Veysel, uzun ince bir yoldayım demişti yıllar önce…Bizde o uzun ince yolları ortalayıp gidenlerden olduk…

Ortalamak hakikatleri gözler önüne sermek, görmeyenlere göstermek amma, keşke bir gören, keşke bir destek olan destek veren olsaydı...

*****

Ortalayıp gitmek denen gidişat, halimiz ve ahvalimizin ortalarda bir seyir takip etmesi değil elbet…

Rakamların ortasından nasıl konuşabiliriz bilen var mı?

Emekli Kardeşlerimiz rakamların ortasından konuşulsaydı, bugün bu durumda olmazdık diyor.

Demek ki, rakamların ortasından konuşamıyoruz. Yetkililer market etiketlerinin üç ayda bir değiştiğini söylüyorlar. Üç ayda kaç kez güncellendiğini de bilmiyorlar. Çünkü, sahaya inmek gibi bir güzelliği çok görüyorlar kendilerine…

Öyle olunca da…Kitabın ortasından konuşulması kimsenin hoşuna gitmiyor. Sayfanın ortasından dem vurulduğunda, alınanlar, gönül koyanlar pek çok…

Onun içindir ki, ortalamış gidiyoruz…

Elinden tutulmayan, yüzüne bakılmayan, hali ne, sorulmayan bir ortada kalmışlık bizimkisi.

*****

Kahretsek de, yakamıza küsmüş olsak da pes etmeyeceğiz. Dağılıp hiçbir yere gitmeyeceğiz.

Neden mi?

Aşk bizim, sevda bizim. Yol bizim, yolcu bizim, han bizim, Dağ bizim, tepe bizim, ova bizim, dere bizim nehir bizim, göl bizim. Şehir bizim ilçe bizim köy bizim.

Türkiye bizim… Türk Milletinin…

Daha var mı ötesi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR