Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Türkiye’nin Nietzsche’si

Türkiye’nin Nietzsche’si


“Türkiye’nin Nietzsche’si” olarak da anılan Oruç Aruoba kültür hayatımızın önemli düşünürlerindendir. Felsefesiz edebiyatın tam mânâsıyla ihya edilemeyeceğine inandığımdan Oruç Aruoba gibi isimlerin iyi tanınması, eserlerinin dikkatle okunması gerekir diye düşünüyorum.
Açık Radyo’da bir zamanların efsane yapımı “Filozof Dedikoduları” adlı programı hazırlayarak sunan Aruoba, aynı zamanda “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” görüşüyle yola çıkarak, bilginin temelinde mantığın olduğunu ve bilginin sınırlarını da yine mantığın belirlediğini söyleyen Ludwig Wittgenstein’in eserlerini Türkçeye çeviren ilk kişi olarak tanınır. Yakın zaman önce, 31 Mayıs 2020 tarihinde İstanbul’da yaşama veda eden Aruoba’nın kısaca eserlerinden bahsettikten sonra metinlerinden seçmelerle onu daha yakından tanımaya ve tanıtmaya çalışacağım.
Bu arada Oruç Aruoba’nın yayıncısının Metis olduğu bilgisini de vermeden geçmeyeyim. Metis'te 1990 yılında “de ki işte” ile başlayan Oruç Aruoba külliyatı felsefe kitaplarının yanı sıra şiir ve deneme kitaplarından oluşuyor.
&&&
Oruç Aruoba, Türkiye’nin yakın dönem tarihinin önemli değerlerinden biri. Gerek David Hume, Kant, Nietzsche, Marx, Heidegger ve Wittgenstein gibi düşünürler üzerine yaptığı çalışmaları, gerek kendi kaleme aldığı eserlerle Türkiye’ye kültürel anlamda büyük bir miras bıraktı. Eğer ilk kez Oruç Aruoba okuyacaksanız, hangi kitabından başlayacağınızı bilmiyorsanız “De ki İşte” ile başlamanız öneriler Aruoba uzmanlarınca.
Aruoba’nın “De Ki İşte”si biraz deneme biraz şiir biraz da felsefe tadında bir kitap. Aruoba, kitapta yaşam ve ölüm arasındaki felsefi düşünceleri şiirselleştiriyor, aynı zamanda filozoflara da sesleniyor. Farklı bir felsefi bakış açılarına kapı aralayacağını umduğum bir kitap “De Ki İşte”
“Meşe Fısıltıları” Oruç Aruoba’nın altı ayda, mayıs ve kasım ayları arasında yazdığı kırk beş şiiri içeriyor. Şiirlerinde farklı bir yazım tarzı kullanıyor Aruoba. Onun şiir anlayışına tanıklık edeceğiniz bu kitap farklı bir etkiler bırakmaya aday. “Kitaptan, mayıs ve kasım aylarını niteleyen iki kapanış şiiri okuyalım mı?
İskelenin Ucu
Yorganı sıyrılmış yatağımızdı deniz
Serinlikte kavuşunca ılık bedenlerimiz
Dalgalar hafifçe örttü omuzlarımızı
Batabilirdik artık güneşle birlikte biz
Mayıs
Hava
Karayel'den Yıldız'a döndü
Dalgalar renksiz, köpüksüz
Güneş de doğmadan söndü
Yorgun martılar artık öksüz
Kasım
Oruç Aruoba’nın bir diğer ilgi gören, sevilen şiir kitaplarından biri de “Sayıklamalar”. Aruoba, kelimeleri öyle güzel şiirleştiriyor ki, anlamlı hisler bırakıyor okur üzerinde. Ayrıca, Aruoba’nın “Ol / An”, “Uzak” ve “Doğançay’ın Çınarları” şiir kitaplarını da listenize ekleyebilirsiniz.
“İle”, Oruç Aruoba’nın yaşadıklarını tüm detaylarıyla birlikte iki taraflı olarak yorumladığı kitabı. İlişkide yaşanan gelgitler, duygular, karmaşıklıklar tüm hepsini okuyucuyla paylaşıyor. "İle" herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir kitap. Eminim siz de her cümleyi not etmek isteyecek, kitabı ilgiyle okuyacaksınız. Merve Damla Urgan “ile”yi ne güzel anlatmış: “Bir ilişki nedir? Ne asla değildir? Sevgi nasıl gösterilir, ne asla yapılmaz? İki uç nokta, zıt kavramların açıklaması ve aralarında hiç bozulmayan, hep olması gereken ahenk. Sadece sevgi ve sevilen için yazılmış satırlar nasıl olur sizce. Şöyle olabilir mesela sadece onun sevdiği onu anlatan, ona ait olan şeylerin anlatıldığı bir defter sayfalarına kazınarak. Ancak bu şekilde sadece o kişiyi ve sevginin karşılık bulduğu diğer kişiyi tam olarak yansıtabilir. Aksi halde bir yerler ya yanlış olur ya da eksik kalır. Peki sevgiye dahil olan duygular? Hepsini tanıyoruz aslında ama karşımıza çıkınca nasıl tepki vermemiz gerektiğini bilmiyoruz, afallıyoruz ve doğal olarak yanlışlar yapıyoruz. Ama hepsinin bir sebebi ve açıklaması var merak etmeyin. Okuyunca taşlar yerine oturup bütün sorular cevabını bulacaktır.”
Yazımın sonunda Oruç Aruoba külliyatındaki metinlerden alıntılarla baş başa bırakıyorum sizi...
“Yaşamında genel çizgilerinde, üç tür şey ile karşılaşacaksın: 1. Gelip geçmiş şeyler 2. Gelip geçmemiş şeyler 3. Gelmeyip geçmiş şeyler.”
“Her insan bir uçurumdur. Başını döndürür kişinin, gidip aşağı bakınca.”
“Kendi olarak, sana gelen sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan O, işte...”
“Felsefe kişinin baş edemediği ile boğuşmasıdır.”
“Hayal ile gerçeklik arasındaki fark, ikisinin birbirine uymaması değildir —gerçeklik ne ise odur ne uygun ne aykırı— asıl fark, hayallerin kendilerini gerçeklere uyduramamalarındadır.”
“Yaşamın, tasarladıkların ile gerçekleştirebildiklerin arasında gidip gelecek: gerçekleştirebildiklerin tasarladıklarından hep eksik; tasarladıkların gerçekleştirebileceklerinden hep fazla”
“Yaşamının anlamı senin ile birlikte varolmak istiyor— sen de onu korumak zorundasın. —Koru onu.”
“Bir aşığın güncesi. Aşığın adı “ben” Sevgilinin adı “sen”. Şahitler “okuyucu”. İsimler yok, hitaplar var. Günlük; uzaktan sevme- kavuşma ve kaybetme/ayrılma hisleriyle kaleme alınmış üç farklı bölümden oluşmakta. Gerçek mi kurgu mu muallak. Okuyucunun aşk dünyasına emanet edilmiş sanırım bu kısım. Sevdiğini kaybeden herkes “bak o da yaşamış” diye düşünsün; Bu duyguyu tatmayan sıradan okuyucu ise “ne yazmış adam böyle be ooff” diyebilsin diye. Ayrılık yaşamayan kimselere hitap etmiyor o yüzden bence. Aşk acısı çekenler içinse, tam bir iç dökümü olabilir.”
“Acaba benden alabileceklerinin hepsini alıp, artık alabileceğin bir şey kalmadığından mı gitmiştin ?”
"Bitirmek istemiyorum; ama, belki, sürdürdüğüm, bitmiş bir şeydir" diye düşünmüştüm.”
“Demek ki, ilişki o iki kişinin yaptıklarıyla olamıyor; ama onlarsızda olamıyor-o iki kişinin kendisini sürekli biçimlendirmelerini, yapmalarını, kurmalarını, engellemelerini, uzak tutmalarını gerektiriyor.”
Oruç Aruoba’yı saygıyla anarken, külliyatının hayatı ve okunanları daha iyi anlama yolunda çok işe yarayacağını bir kez daha hatırlatıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR