Rasim Atalay

Rasim Atalay

Deprem mi olması gerekir?

Deprem mi olması gerekir?

İnsan acıyı sever mi? Ya da acıyı sevmek olur mu?

Acılardan mı beslenir kalp taşıyan bir beden?

Kalbin ilacı mıdır çekilen acılar, çileler, ıstıraplar?

Yoksa günahın bedeli midir onca elem, keder…

Acılarla mı hatırlanır insanlık… İnsanı insan olarak değerli kılan şeyleri acı çekince, cana dokunan bir durum olunca mı hatırlamalıyız?

Deprem mi olması gerekir insanın insana el vermesi için?

Evet evet, aynen de öyle gerekir…

Biz hatırlamazsak eşrefi mahluk olduğumuzu, insan olduğumuzu ve yaratılmışların en şereflisi olarak bu sıfata layık bir hayat sürmemiz gerektiğini, ilahi bir kudret hatırlatıverir tüm gerçekliği…

İnsan zalimdir, zulmeder… Yeri gelir başkasına, yeri gelir kendisine… Bunun bedelini de elbet bir gün çeker.

Ama olan mazluma olur. Masuma olur.

Olur da bu acı gerçek, vicdana dokunur. Vicdanlar sızılar. Bu sızı bize bizi hatırlatır.

Yerin yedi kat altından gelecek bir küçük çığlığı duymak için tüm insanlık, tüm dünya susar. Kulaklar kabarır ve o sese odaklanır.

Ve yine o Allah ki, yerin yedi kat altına gömdüğü, üzerine beton yığınlarını döktüğü 2 aylık yavrucağı vesile kılar insan olmayı hatırlamak için.

O yavrucak burnu bile kanamadan enkaz yığınlarından çıkarılır, kurtarılır ve işte o an şakaklardaki düğümler çözülür, gözler yaşa boğulur, o yaşlar insanlığın gözyaşlarıdır…

Diyor ya şair, “Nerede bir can ölse oralı olur yüreğim. Olmalı zaten, olmazsa insan olmaz yüreğim…”

Gecesini gündüzüne katan, dakikanın, saniyenin hesabını yapan, felaketin enkazını bir an önce kaldırmak isteyen bir yapıya bürünür insanoğlu. İnsanlığını hatırlamıştır artık.

Bugün hepimiz Kahramanmaraş’ız… Maraş’ın kahramanlarına, kahramanlık yapmak için var gücümüzle çalışıyoruz.

Bugün hepimiz Gazi şehir Gaziantepliyiz. Gaziantep için seferberiz…

Bugün her yer Adıyaman… Adıyaman gibiyiz, yaralı, kırık, dökük virane ama umut dolu…

Bugün Hatay’ız. Hatay biziz. Günümüz Hatay kadar karanlık, gecemiz zaten zifiri…

Hal böyleyken sığmaz bizim başımız dört duvar ve bir çatının altına…

Örtemeyiz üzerimize o sıcacık yorganı…

Ağır gelir battaniyemiz, taşıyamayız yükünü… Üzerimize örtersek biliriz ki beton yığınları örter üzerimizi…

Ancak gecenin soğuğu dizginler içimizde yanan ateşi.

O nedenledir ki tüm Konya bir oluruz, tek yürek oluruz, seferber oluruz.

İyilik taşırız elden ele. İnsanlık sırtlarız omuzlarımızda.

Elimizde avucumuzda, evimizde barkımızda ne varsa bir tanesi bizimse bir diğeri depremzede kardeşimizindir. Hatta bizde olmasın onlarda olsun deriz.

Zaman artık içinde bulunduğumuz o an değildir. Zaman, sadece ve sadece bir an evvel ulaştırılması gereken yardım kolilerini hızlı bir şekilde TIR’lara yüklemek için geçirdiğimiz süreden ibarettir. Yarışırız adeta dakikalarla, saniyelerle… Saniyeden daha hızlı hareket etmek, dakikadan önce ilerlemektir tek gayemiz.

Ağır gelir bu yük bize… Taşıyamayız ve bir an önce üzerimizden atmak isteriz bu sorumluluğu.

Onun içindir aslında tüm çırpınışlarımız. Kalbimiz ferahlasın, gönlümüz rahatlasın diyedir…

Şanlıurfa’da İbrahim Peygamber olamayıp yanmaktan korktuğumuz içindir çabamız.

Karınca misali en azından niyetimiz belli olsun diye gücümüzün son demine kadar taşırız insanlığın yükünü.

TIR’lara yükleriz kolilediğimiz iyilikleri. TIR dualarla hareket eder ve o an farkına varırız ne kadar yorgun düştüğümüzü…

Ama yine bir gayret gereklidir. Ve adeta yardım merkezi, yardım üssü haline gelen Selçuklu Spor ve Kongre Merkezi’nde, Karatay’daki Konya Spor ve Kongre Merkezi’nde, Meram Lalebahçe Spor Tesisleri’nde, sivil toplum kuruluşlarının, vakıf ve derneklerin yönetim merkezleri ve depolarında yükselen ‘Allahuekber’ nidaları ile unutulur tüm yorgunluklar.

Sanki yenice oraya gelmişsiniz gibi, yeni bir besmele ile yeniden başlar her şey. Saatler umursanmaz, soğuğa aldırış edilmez.

Çünkü dedim ya insan, insan olduğunu hatırlamak için mücadele vermek ister.

Çünkü deprem olmuştur, insanlık yıkılmıştır, enkazın altında kalmıştır. İnsanlığın enkazdan kurtarılması için ise insanın harekete geçmesi gerekir.

Bilmiyorum, insan olduğumuzu hatırlamak için deprem mi olması gerekir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Rasim Atalay Arşivi
SON YAZILAR