
Muhammet Yavaş
Ahlaki çöküşte paranın gücü!
Günümüz dünyasında sıkça dile getirilen bir endişedir ahlaki yozlaşma. Özellikle de paranın gücünün hayatımızın her alanına sirayet etmesiyle birlikte bu endişeler daha da derinleşiyor. Eskiden bir araç olarak gördüğümüz para, şimdi adeta bir amaca dönüşmüş durumda; öyle ki, insani ilişkilerin, sevginin ve dostluğun bile anahtarı haline geldiği tartışılıyor.
Ne yazık ki, bu gözlemde bir doğruluk payı olduğunu kabul etmek zorundayız. Toplumsal bağlarımızın zayıfladığı, karşılıksız sevginin ve dostluğun yerini çıkar ilişkilerinin aldığı bir dönemden geçiyor olabiliriz. Birlikteliklerin temel şartı, hatta birincil motivasyonu haline gelen para, ne yazık ki samimiyeti ve içtenliği gölgeleme potansiyeli taşıyor. "Paran varsa değerlisin" algısı, özellikle gençler arasında hızla yayılırken, bu durum geleceğe dair kaygıları artırıyor.
Peki, günümüz gençliğinin yetiştirilme tarzı bu çöküşte ne kadar etkili? Ebeveynlerin, öğretmenlerin ve genel olarak toplumun gençlere aktardığı değerler, makam, mevki ve para hırsının önüne geçebiliyor mu? Yoksa bizler de farkında olmadan, çocuklarımızı sadece maddi başarının peşinden koşan, manevi değerlerden yoksun bireyler olmaya mı teşvik ediyoruz? Ahlaki ve manevi düsturlar yerine, kariyer basamaklarını hızla tırmanma ve finansal güce erişme hedefi, maalesef pek çok gencin ana gayesi haline gelmiş durumda. Gerçekten çok yazık....
Bu durum, sadece bireysel ilişkileri değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da derinden sarsıyor. Güvenin azaldığı, dayanışmanın zayıfladığı bir ortamda, toplum olarak ilerlememiz ve sorunlarla baş etmemiz giderek zorlaşıyor. Ahlaki değerlerden yoksun bir toplum, ne kadar zengin olursa olsun, temelleri sağlam olmayan bir bina gibidir.
Bu gidişatı tersine çevirmek mümkün mü? Elbette ki mümkün. Ancak bu, topyekûn bir çaba gerektiriyor. Öncelikle, ebeveynler olarak çocuklarımıza maddi başarı kadar, hatta ondan daha fazla, ahlaki ve manevi değerlerin önemini aşılamalıyız. Okullarımızda sadece akademik başarıya odaklanmak yerine, karakter gelişimine, empatiye ve toplumsal sorumluluğa da aynı derecede önem vermeliyiz. Medya ve kamuoyu, paranın her şeyin anahtarı olduğu yanılsamasını körüklemek yerine, insani değerlerin, fedakarlığın ve dürüstlüğün güzelliğini ön plana çıkarmalı.
Unutmayalım ki, para sadece bir araçtır. Asıl değer, o aracı ne için ve nasıl kullandığımızda gizlidir. Eğer para, sevgiye, dostluğa ve ahlaki değerlere hizmet ediyorsa, o zaman gerçekten anlam kazanır. Aksi takdirde, sadece biriken bir yığın kağıt ve metalden ibaret kalacaktır. Gelecek nesillerimize bırakacağımız en değerli miras, onlara yüksek makamlar veya yüklü banka hesapları değil, sağlam bir ahlak ve vicdan pusulasıdır. Bu konuda üzerimize düşeni yapıyor muyuz?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.