Aldatan bir gün aldanacak...
Hayat denen bu karmaşık yolculukta sıklıkla duyarız bazı sözleri: "Aldatan aldanacak, üzen üzülecek, yarı yolda bırakan yarı yolda kalacak." Bu ifadeler, sadece kulağa hoş gelen temenniler midir, yoksa evrenin işleyişine dair derin bir gerçeği mi fısıldarlar bizlere? Kadim zamanlardan beri insanlık, yapılan iyiliğin veya kötülüğün bir gün mutlaka karşılık bulacağına inanmıştır. Bu inanç, farklı kültürlerde ve inanç sistemlerinde farklı isimlerle anılsa da özünde hep aynı mesajı taşır: hak yerini muhakkak bir gün bulacaktır.
Peki, bu "hak" nasıl işler? Anında bir mucize beklemek yerine, belki de daha incelikli bir döngüden bahsetmeliyiz. Birini aldatan kişi, belki hemen ertesi gün kendisi aldatılmaz ama zamanla etrafındaki güven çemberini zayıflatır. Güvenin olmadığı yerde ise ilişkiler solmaya, fırsatlar kapanmaya başlar. Kendini sürekli bir şüphe ve tekinsizlik içinde bulur. Tıpkı bir ağacın kökleri gibi, güven de hayatımızın temelini oluşturur; çürümeye başladığında tüm yapı sarsılır.
Benzer şekilde, başkalarını üzen veya onlara eziyet eden birinin hayatında da bu olumsuzluklar birikir. Birine kasıtlı olarak acı çektirmek, ruhunda bir yara açar. Bu yara, zamanla derinleşebilir, kişiyi yalnızlığa ve pişmanlığa sürükleyebilir. Üzüntü tohumları eken, sonunda kendi bahçesinde hüzün meyveleri bulur. Bu, ilahi bir ceza mekanizmasından ziyade, eylemlerimizin ruhumuzda ve çevremizde yarattığı kaçınılmaz sonuçlardır.
En çarpıcı örneklerden biri de "yarı yolda bırakanın yarı yolda kalması"dır. Bir taahhüdü yerine getirmemek, verilen sözden dönmek veya zor durumda olan birine sırt çevirmek, başlangıçta kolay bir kaçış gibi görünebilir. Ancak hayat, şaşırtıcı bir şekilde kendi derslerini öğretir. Bir gün kendinizi çıkmazda bulduğunuzda, belki de en çok ihtiyaç duyduğunuz anda size uzanacak elin olmaması, geçmişte bıraktığınız o yarı yoldaki kişilerin gölgesi olabilir. Bu, basit bir intikam değil, karşılıklı bağımlılık ilkesinin bir yansımasıdır. Hayatta hiçbirimiz tek başına ayakta kalamayız; verdiğimiz destek, aslında gelecekte bize dönecek olan desteğin temelini oluşturur.
Elbette, bu döngü her zaman anında veya herkesin gözü önünde gerçekleşmeyebilir. Bazen adaletin tecellisi uzun zaman alabilir, hatta bazı durumlarda bizim ömrümüze sığmayabilir. Ancak bu, hakikatin değiştiği anlamına gelmez. Kozmik bir denge vardır ve bu denge, er ya da geç bozulduğunda kendini onarır. İyilik de kötülük de, birer enerji olarak evrende iz bırakır ve kendine benzer enerjileri çeker.
Bu yüzden, attığımız her adımda, söylediğimiz her sözde ve yaptığımız her eylemde bilinçli olmak gerekir. Çünkü hayat, dönüp dolaşıp ektiklerimizi biçtiğimiz bir tarladır. Adalet, sadece mahkeme salonlarında aranan bir kavram değil, aynı zamanda hayatın kendisinde tecelli eden, karmaşık ama şaşmaz bir ilkedir. Aldatmamalı, üzmemeli ve yarı yolda bırakmamalıyız. Sadece vicdanımız rahat olsun diye değil, aynı zamanda bir gün kendi vicdanımızın bizi aldatmaması, üzmemesi ve yarı yolda bırakmaması için...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.