Rasim Atalay

Rasim Atalay

Ayçiçeği krizi

Ayçiçeği krizi

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş aslında doğrudan ya da dolaylı olarak tüm dünyayı ve netice itibariyle ülkemizi de çok yönlü olarak etkiliyor.

‘Savaşın kazananı olmaz’ demişler…

Kaybedenler kulübüne baktığımızda Karadeniz’in diğer yakasında, kuzeyimizin neredeyse en ucunda yaşanan savaşın kaybedenleri arasında Konya’nın bir mahallesinde yaşayan, aldığı maaşla ayın sonunu getirmeye çalışan işçi de, artan maliyetlere karşı ‘Ne yapsam da bunca insanın ekmeğinden olmasını önlesem’ diye düşünüp duran işveren de bu kulübün birer üyesi durumunda…

Artan enerji maliyetleri, bu maliyetlerin reel sektöre, dışarıdaki vatandaşa yansımasının üç harften oluşan ve içinde büyük bir mana barındıran ‘zam’ olarak yansıması, veresiye satan esnafın iki elini başının arasına koyup düşündüğü fotoğrafı gözümüzün önüne getiriyor.

Bir zamanlar 5 litre Ayçiçek yağını 50 liraya alırken, bunun üç haneli rakamları görmesine adapte olmaya çalışan birçok insan, bugün 100’lü rakamların da aşılıp Ramazan ayı öncesinde Ayçiçek yağının 200 liranın üstüne çıkacağının kaygısını yaşıyor.

Stokçuluk diye tabir edilen, elinde bulundurduğu ticari metayı kısa sürede pazara sunmak yerine daha fazla kâr elde etmek adına uzun vadede bekletip, sonrasında piyasaya sunan kişilerin yerini de kaygılarına gem vuramayan vatandaşların aldığını söyleyebilirim.

Bazı esnaf, market sahibi, toptancı da kendisi stok yapmak yerine vatandaşı adeta stokçuluğa sevk ediyor.

Şöyle ki, Mart ayının ikinci yarısından itibaren Ayçiçek yağının bugünkü fiyatının neredeyse iki katına çıkacağı, bunun temelinde yağ tedarik krizinin yer aldığı ifade ediliyor.

Rusya – Ukrayna savaşı nedeniyle bu ülkelerle olan ticaretin durma noktasına gelmesi, ithalat yapılamaması, yağ sektöründe ciddi bir krizi de beraberinde getirdi. Rakamlar da bunu destekliyor. Türkiye’nin ihtiyacı olan yağlı tohum, 3 milyon ton civarında. Bunun yüzde 55’i Rusya’dan, yüzde 15’i Ukrayna’dan geriye kalan yüzde 30’luk dilimin de büyük bir bölümü kendi kaynaklarımızdan olmakla birlikte başkaca ülkelerden temin ediliyor.

Pazarın en büyük tedarikçilerinin birbirine düşmesine bağlı olarak yaşanan kriz ortamı haliyle sokaktaki vatandaş kadar yağ sanayicilerini de düşündürüyor.

Yağ yüklü gemilerin limanlarda talim yapması, hareket edememesi, ithalat için yola çıkamaması bugün gelinen süreci özetlemeye yetiyor aslında.

Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil Bey, geçtiğimiz haftanın son gününde yaşanan kriz ortamının geleceğe yansımalarının nasıl olacağını işaret eden bir açıklama yapmıştı.

Kaygılarını dile getirmişti haklı olarak… Hem temsil ettiği makam ve içinde bulunduğu sektör itibariyle, hem de vatandaşı gözeterek yaptığı açıklamada özet olarak yerli üretimin artırılması ve kendimize yetebilmenin ne kadar önemli olduğuna işaret etti.

Kendi toprağımızda, kendi imkanlarımızla, kendimize yetecek kadarını ve belki daha fazlasını üretebilmek için ise üretimin baş aktörü olan çiftçilere bir bakmak gerekiyor.

Anadolu’da Günebakan ya da günaşık (güne aşık) olarak da adlandırılan ayçiçeğinin Türkiye’de en çok üretildiği şehirler 2021 yılı TÜİK verilerine göre Tekirdağ, Konya, Edirne, Kırklareli ve Adana olarak sıralanıyor.

Bu iller, toplam yerli ve milli üretimin yüzde 68’ini karşılıyor.

İçinde bulunduğumuz, yaşadığımız, havasını teneffüs ettiğimiz, şehrimiz olan Konya her ne kadar ayçiçeği üretiminde ikinci sırada yer alsa da başta hububat ürünleri, şeker pancarı ve mısır olmak üzere birçok üründe tarımın başkenti olduğunu sayısal verilerle ispat ediyor.

Ve yine bu Konya, üretime sevdalı çiftçilerine yol verilirse, önleri açılırsa, teşvik edilirse, yaşadığı sorunları kısa vadede tarımsal üretimde bugün olduğu yerden daha iyi bir konuma gelebileceğini de adeta haykırıyor.

Gıdanın dayandığı toprağı daha iyi işlemek, birim alandan daha çok verim almak için sektörün tüm paydaşlarının biraraya gelmesi ve yaşanacak olası krizlerden etkilenmemek adına yerli üretimin artırılması adına elini taşın altına koyması gerekiyor.

Bu durum kısa vadede olmasa da en geç bir tarım sezonu sonrasında ülkemizin belli başlı temel gıda ürünlerinde kendine yeter bir hale gelmesini de sağlayacaktır. Sürekli dirsek teması halinde olduğum tarım sektörünün önemli temsilcileriyle yaptığım görüşmeler neticesinde bende oluşan kanaat bu şekilde.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Rasim Atalay Arşivi
SON YAZILAR