Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Kemal Tahir’le yeniden buluşmak

Kemal Tahir’le yeniden buluşmak

Kemal Tahir’in kitaplarının yeni yayıncısının artık ‘Ketebe’ olduğu haberiyle başlayalım bu haftaki kitap yolculuğumuza. Kemal Tahir’in, yıllardır külliyatını basan yayınevinden yeni yayınevine geçmesiyle yeni bir hüviyete bürüneceği, esaslı bir şekilde tekrar gündeme geleceği beklenen bir gelişme olur. İlk elden çıkan kapak tartışmaları hakkında benim fikrim şu: Belli bir kesim eleştirse de ben yeni kapak tasarımlarını beğendim.

EN İYİ ROMANCIMIZ

Sezgin Çevik 2014’te tarihhaber.com sitesindeki yazısında Tahir’in romanları için şu cümleleri sarfeder; “Kemal Tahir’in romancılığı için iyi sıfatı yerine büyük sıfatını kullanmamız sebepsiz değildir, çünkü ‘Kemal Tahir Türkiye’nin en iyi romancısıdır’ yargısı bir gerçeği göstermekle birlikte onun değerini ifade etmekte yetersiz kalır. Nasıl ki Dostoyevski, Faulkner, Goethe gibi romancılara iyi demekle yetinmek bu ustalara yapılmış bir haksızlık ise romancılığı ancak onlarla kıyaslanabilecek olan Kemal Tahir için de aynı durum söz konusudur.”

Kemal Tahir’in kitaplarının yeni yayınevinde yeni baskıları şerefine romanlarını yine Çevik’in değerlendirmeleriyle hatırla(t)makta fayda görüyorum… Buyurun o zaman Sezgin Çevik ve Kemal Tahir’e eşlik etmeye…

Devlet Ana, Kemal Tahir’in başyapıtıdır. “Yazar, romanda yalnızca bir imparatorluğun kuruluşunu anlatmakla yetinmez, Anadolu insanını anlamaya çalışarak Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak izlerin nerelerde aranması gerektiği sorusunun cevabını arar. Ülkemizdeki Batılılaşma çabalarının körlüğüne inat hem kendi gözlerini açık tutmaya çalışır, hem de bunu önerir okuyucularına. Bu anlamda içinden çıktığı toplumu anlamakta ne hikmetse zorluk çeken Türk aydınına bir mesaj yollar. Romanın baş kişisi olarak savaşçı olmayı değil, Kerim Çelebi olmayı önde tutan Kerim’in seçilmesi boşuna değildir.

Kemal Tahir’in Batı’nın ceberut devletine karşı Osmanlı’nın kerim devlet anlayışını öne çıkardığı roman, tarihsel gerçeklerle kurgunun iç içe girdiği önemli bir anlatıdır. Ülkemizde yaşanan ATÜT (Asya Tipi Üretim Tarzı) tartışmalarına Kemal Tahir’in yaklaşım tarzını gösteren Devlet Ana’nın bazen övmek için, bazen yermek için bir destan olduğuna dair yargılar dillendirilir. Romandaki görkemin böyle bir yanılsama yaratması normal olmakla birlikte ne övgü olarak, ne yergi olarak bir anlamı yoktur bu yargının. Devlet Ana ise her şeyiyle romandır, hem de en büyüklerinden.”

ÜÇLEMELER

Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak yaklaşık on beş yıllık bir süre içinde geçirdiği değişimlerin anlatıldığı Yorgun Savaşçı, Kurt Kanunu, Yol Ayrımı üçlemesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkmış bir ordunun subayı olan Yüzbaşı Cemil’in bakış açısıyla ülkenin kurtuluş savaşı verdiği yıllarda yaşanan dramı gözler önüne seren Yorgun Savaşçı ile başlar. Romanda Mustafa Kemal’in başlattığı mücadelede kenetlenen ittihatçıların ağzından imparatorluğun bu duruma gelmesinin sebeplerini tartışan yazar, Anadolu’nun içler acısı durumuna da dikkat çeker ve yeni Türk devletinin kuruluşu öncesindeki ortamı anlatır. Kurt Kanunu ve Yol Ayrımı romanlarında ise yazar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan iç çekişmeyi anlatırken Tanzimat’la birlikte başlayan Batılılaşma hareketinin sorunlarını da görmeye/göstermeye çalışır.

Kemal Tahir, Meşrutiyet’ten Cumuriyet dönemine Türk köylüsünü konu aldığı Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu, Büyük Mal üçlemesinde ise bir yandan Anadolu topraklarında üretim ve güç ilişkilerinin işleyiş tarzını ve bu tarzın Batılı kuramlarda öngörülenlerden ne derece farklı olduğunu anlatırken diğer yandan bununla bağlantılı olarak ülkedeki Batılılaşma çabalarının halk nezdindeki karşılığını sorgular. Yazar, ATÜT konusundaki görüşlerini romanlaştırmış gibidir ve merkezî otoritenin Doğu toplumlarındaki önemine işaret ederek bu otoritenin zayıfladığı durumlarda ortaya çıkan boşluğun hangi sorunlara yol açtığının altını çizer ve merkezde yaşanan tartışmaların Anadolu köylüsünü ne kadar ilgilendirdiğini, o tartışmalardan ne anladığını ortaya koyar.

AYDINLARIMIZIN HAL-İ PÜR MELÂLİ

1956 yılında yayımlanan ve mütareke devrinin İstanbul’unun anlatıldığı Esir Şehrin İnsanları romanında Kemal Tahir, Kâmil Bey örneğinden hareketle son dönem Osmanlı aydınının profilini çıkarmaya çalışır. Onların çaresizliğini, neyi niçin yaptıkları konusunda yaşadıkları kafa karışıklığını göz önüne serer.

İlk romandan altı yıl sonra yayımlanan Esir Şehrin Mahpusu’nda Kâmil Bey hapiste çıkar karşımıza. Bir devletin çöküş dönemi aydını olarak Kâmil Bey portresi iyice netleştirilir bu romanda ve kahramanın geleceğe dair bir beklentisinin olmaması noktasına dikkat çekilir. Bütün o gözü pekliğine, erdem timsali tavırlarına karşın bu sebepten dolayı yüklenmek durumunda olduğu sorumluluktan kaçmak için yollar aradığı vurgulanır. Yol Ayrımı romanında tekrar karşılaşma imkanı bulduğumuz Kâmil Bey artık devrini çoktan tamamlamış bir adam olarak görünür.

Her ne kadar söz konusu edilen bir son dönem Osmanlı aydını ise de Kemal Tahir’in Türkiye Cumhuriyeti aydınlarına kendilerini bekleyen tehlikeyi göstermeye çalıştığı açıktır. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlamaya hazırlandığımız bu yılda Türk aydınının Kâmil Bey örneğinden öğreneceği çok şey vardır.

Kemal Tahir için pek çok aydınımız önemli değerlendirmeler yapmışlar, Tahir’in edebiyatımız ve fikir hayatımızdaki yerini ortaya koymuşlardır. Biz üç değerli ismin görüşleriyle iktifa edelim…

TÜRK İNSANININ DRAMINI ANLATTI

Baykan Sezer, Kemal Tahir için şu cümleleri kuruyor; “Romanlarını Batılılar bunalımda oldukları için onların hoşça vakit geçirebilmelerini sağlamak amacıyla yazmamıştır. Romanlarında Türk insanını, Türk insanının dramını ele almıştır. Romanlarında ele alırken Türk insanını yetkili bir kişi olarak yabancılara tanıtan adeta turist rehberi konumunu benimsememiş, tarih birikimini, Türk insanının günümüz toplumlar arası ilişkilerde söyleyeceği sözünü, oynayacağı rolü gün ışığına çıkarmıştır.

Her sanat dalının kendi özellikleri vardır. Siyasi bilince en yakın romanla ilgili bir saptama yapmak istiyorum. Dünya üzerinde söyleyeceği sözü olan, ileride dünya üzerinde önemli rollere aday ülkeler önemli romancılar yetiştirmişlerdir. Romancılar bu gelişmenin bir yerde habercileri, sözcüleri olmuşlardır. Bir dönem Fransız ve İngiliz romanının önemi yanında XIX. yüzyılda Rusya’da Dostoyevski çıkmıştır. Dostoyevski romanlarını yazdığı dönemde Rusya, Batı’nın kenar bölgesinde ikinci sınıf bir ülkesidir. Buna karşılık Dostoyevski tek de kalmamış, Dostoyevski’nin yanında birçok önemli yazar 19. yüzyılda Rusya’da yetişmiştir. Başta Dostoyevski, bu yazarlar, Rusya’nın 19. yüzyılda oynayacağı rolün habercisi olmuştur. Kemal Tahir Türk romanının önemli bir yerde olduğunu, dünya edebiyatı içinde ayrıcalıklı bir yerde bulunduğunu boşuna söylememiştir. Türkiye geleceğin oluşturulmasında sözü olduğu için dünya çapında bir yazardır. Sözünü tüketmiş Batı’da eski ustaların çapında bir yazar çıkmazken 20. yüzyılda Türkiye’de Kemal Tahir yetişmiştir.

HERKESİ, HER AYDINI ÇARPMIŞTIR

Kemal Tahir’i Kurtuluş Kayalı’nın kaleminden okumak ayrı bir keyif verir. Tahir için söyledikleri de mühimdir Kurtuluş Kayalı’nın; “Kemal Tahir büyük Türk kültürünün mümtaz bir simasıdır. Kemal Tahir ilk yazdığı dönemden itibaren büyük Türk kültürünün malıdır. Bu nedenle herkesin Kemal Tahir’i anladığı ölçüde anması kadar doğal bir şey yoktur. Ben talep edildiği takdirde Kemal Tahir hakkında yapılan her törende konuşur ve her yere yazarım. Kemal Tahir’i belli bir tarzda anmak yerine herkesin kendi ufku ölçüsünde anması kadar doğal bir şey olamaz. Bu konudaki düşüncelerse konuşulmaz, yazılır. Türk aydını gevezedir; bu konuda yazamaz, sadece konuşur. Kimlerin Kemal Tahir’i andıkları araştırılırken Kemal Tahir’i bazı çevrelerin neden anmadığı sorgulanmalıdır. Kemal Tahir’i bu günlerde kimler anıyorsa söylenen sözler karşısında eleştiri hakkımı saklı tutup onlara saygılarımı sunuyorum.

Kemal Tahir herkesi, her Türk aydınını hayatının bir döneminde çarpmıştır. Bu çarpma olayı bir şaşkınlık yaratmış ve ortama uymak eylemi ve eğilimi onları yaygın olanın peşine takmıştır. Eleştirel direncin, eleştirel düşüncenin, kendi sözünü söylemenin adamıdır Kemal Tahir.

Kemal Tahir üslûptur, düşüncedir ve gerçekleri araştıran bir edebiyat adamlığıdır. Kemal Tahir’i anlamanın yolu Metin Erksan’ın üslubunu, Baykan Sezer’in sosyolojik çalışmalarını ve Tahir Alangu’nun edebiyat alanındaki ufkunu kavramaktan geçer.

Kemal Tahir Türkiye’de düşünce üretilebileceğinde ısrarlıdır. Israrla yazdıkları bugünlerde okunduğu zaman kendini entelektüel sanan herkesin geç ve güç geldiği noktayı çoktan aştığı fark edilir. Batı karşısında eziklik gösterenlerin, söyleyecek sözü olmayanların Kemal Tahir’i anlamaları mümkün değildir.

Kemal Tahir, tarih ve kültür romancısıdır. Düşünce adamıdır.

Kemal Tahir’i herhangi bir siyasal düşüncenin yedeğine almak kadar, son dönem genç sosyal bilimcilerinin cahilane eleştirilerine, okumadan yaptıkları eleştirilere de dikkat çekmelidir.”

KARŞITLIKLARIN SENTEZİ

Kemal Tahir’in romanlarını sinemaya uyarlayan ustalardan Halit Refiğ’e verelim son sözü; “Düşünce onun için hiçbir zaman son durağını bulamayan sonsuz bir gelişim halindeydi. İleri sürülmüş her düşüncenin mutlaka karşıtlarını bulurdu. Bu karşıtların vardığı sentezlerle de yetinmez, çoğu zaman etrafındakileri şaşırtarak sentezlerin içindeki kendi karşıtlarını arardı. Onun teorik olarak karşıtlıklardan sentez bulma düşüncesi, pratikte, çelişkili Türkiye gerçeklerinden, akılcı bir millî birlik kavramına erişmenin yollarını gösteriyordu. Bu açıdan Kemal Tahir, birbirinden farklı özellikleri kullanılarak, parçalanmaya ve bölünmeye çalışılan Türk toplumunun, bütünleşme arayan “kolektif vicdanının” temsilcisidir.

Kemal Tahir, Türkiye’nin varoluş şartları, Türkiye gerçekleri, Türk insanının özellikleri üzerine fikirlerini çeşitli gazete ve dergilerdeki konuşmalarında zaman zaman açıklamışsa da, bu düşünceler hiç kuşkusuz gerçek ifadelerini romanlarında bulmuştur. İnsan dramını meydana getiren gerçeklerin değişkenliği fikri Kemal Tahir’e mahsus bir yazı tarzının, roman türünün ortaya çıkmasına yol açmıştır.”

&&&

Kemal Tahir külliyatının okunmasıyla özellikle yakın dönemde olup bitenlerin ve günümüzle bağlantısının daha somut bir şekilde anlaşılabileceğini düşünüyorum. Yazımda bahsedemedim ama ‘Okuma Kılavuzu’ doğru bir başlangıç olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR