Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Sağlık Deposu-Karabuğday

Sağlık Deposu-Karabuğday

Geçen hafta bir TV kanalında yapımcılığını yaptığım Tarım Zamanı programımda Karabuğday ile ilgili bir yayın yaptım. Bu zamana kadar yaptığım programlar arasında seyirci bakımından ilk sıralarda yer alması benim için şaşırtıcı oldu. Karabuğday ile ilgili önemli tespitleri sizinle de paylaşmak istedim.  

Karabuğday aslında bir buğdaygiller familyasından değil. Buğday ile aynı alanlarda kullanıldığı için bu ismi almış. Tane rengi de çoğunlukla siyahın değişik tonlarını (griden kahverengiye kadar) taşıması da bu ismi almasında belirleyici olmuş.

Karabuğday bitkisinin verimliliği buğdaya göre daha düşük. En iyi yanı yetişme süresinin oldukça kısa (90 gün kadar) olması. Verim dekara verimi 60-200 kg arasında. Bununla birlikte, kurak ve engebeli arazilerde, serin iklimlerde yetişebilmekte. Bu bakımdan da ülkemin hemen her yerinde yetişebilme özelliğindedir denebilir. Üretimi için buğday tarımında kullanılan tüm elet-makineler kullanılmakta.    

Taneleri  %11 protein ve %2 yağ ihtiva eder Hızlı ve bitkiler yoğun gelişme özelliğinde olduğu için zararlı yabancı otların gelişmesini engelleyerek kendine yer açıyor.

Glüten ihtiva etmediği için tanelerinden elde edilen unu tek başına ekmek yapımına uygun değildir. Yapısı bir tahıldan çok kabuklu yemişe benzerlik göstermektedir. Bağırsak ve karaciğer dostu olan bu bitkinin popülerliği giderek artmaktadır. Dünya ekonomisinde aldığı payın 30 milyar Doları bulduğu bu gıda kaynağının ülkemizde de payının 1 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir. 

En çok Rusya Federasyonu, Kazakistan, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan ve Polonya'da yetiştiriliyor. Fransa, Kanada ve ABD'de kümes ve çiftlik hayvanları yemi olarak kullanılır. Fransa'nın Normandiya bölgesinde karabuğday unundan bir çeşit krep/höşmer yapılır. Rusya'da ve Orta Avrupa'da aşı, tipik bir kırsal kesim yemeğidir. Kore'de yöresel bir peltenin, Japonya'da ise uzmanlık gerektiren, özel restoranlarda sunulan bir çeşit erişte ve çorbasının temel malzemesidir.

Kaşa, karabuğdayın kabuğu ayıklanmış ve kavrulmuş halidir. Tam veya öğütülmüş olabilir. Kendine has güçlü ve hafif acı bir fıstıksı tadı vardır.

Karabuğday gluten içermez, çölyak hastaları ve gluten alerjisi olanlar için uygundur. İçinde bazı insanlarda alerji yapabilen başka maddeler vardır; İlk haşlama suyunu dökerek elenebildiği söylenir.

Bu bitki sadece çölyak hastalığı olanlar dışında da değişik amaçlarla ve yollarla da tüketilebilmektedir. Bu durumda vücut bağışıklık sistemini güçlendirdiği tespit edilmiştir.

Tüketim amaçlı ülkemizde yeni gelişmeler vardır. Yaklaşık 1 milyon çölyak hastası olduğu düşünülen Türkiye de üretim artışı için çalışmalar vardır. Yeni kurulan işleme tesisleri “sözleşmeli tarım” yaparak alım garantisi vermektedir. Ülkemizde geliştirilen (ıslah edilen) tohum çeşitleri de vardır. Ekmek yapmak için un işleme tesisleri devreye girmiştir. Program esnasında çok sayıda aldığımız mesajlarda en çok “çölyak hastalarının bakımının zor ve pahalı olması” yerli üretim ve tesislerin devreye girmesiyle daha ucuzlayacak olması bu bitkiye duyulan talebi daha da artıracak görülmektedir. Bu da üreticiler için yeni bir üretim alanı, işletmeciler için ise yeni yatırımlar ve istihdam demek olacaktır.

Özetle Karabuğday tüketmeniz için 10 neden şöyle özetlenebilir.

Zengin protein kaynağı Karabuğdayın protein değeri oldukça yüksektir.

Gluten içermez, çölyak hastaları için elzemdir.

Kolesterol düşürücü özelliğe sahiptir.

Kan şekerini kontrol eder, kilo vermede yardımcı olur bu haliyle obeziteyi kontrol eder.

Kansere karşı koruyucu etkisi vardır.

Yüksek tansiyonu düşürmede etkilidir, kansızlığa karşı faydalı durumdadır.

Ülkeme ve Çölyak hastalarına hayırlı olsun.

Sağlıklı bir dünya ve Ülkem için kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR